9
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
830
Okunma

Yaşadığı son olay Ayşe’nin insanlara olan güveninin azalmasına neden oluyordu. Çok iyi bir örnek Muhtar ve çok kötü bir örnek de bu son gittiği evdeki adam demeye bin şahit isteyen kişi vardı karşısında. Demek, köyde olduğu gibi şehirde de iyi ve kötü insanlar vardı. Demek, herkes kendi menfaati ve çıkarları doğrultusunda yaşıyordu hayatı. Kendinden güçsüz olanı ezmek, yalnız köyde değil şehirde de vardı. Köy, küçük bir yerleşim yeriydi, kimin ne olduğunu bildikleri için insanlar onlardan uzak ya da yakın durabiliyordu, oysa şehir çok büyüktü ve çok kalabalıktı. Esas kurtların burada gizlendiğini sezinliyordu Ayşe.
Okuma yazma seferberliği yazısını okuduğunda “ acaba ortaokul ve liseyi de dışarıdan bitirebiliyorlar mı insanlar” diye düşündü. Birden yüreğinin bu düşünce ile pır pır atığını hissetmişti. Kimden öğrenebilir, kime sorabilirdi?
“Kızımın öğretmenine sorabilirim. O bilir ve bana yol gösterir. Tanrım ne olur bir yolu olsun. Böyle insanlarla uğraşmak yerine, kendi diplomam olursa belki daha iyi bir işte çalışabilirim”
Bu düşünce ile yüzü aydınlanmıştı. Saat bayağı geç olmuş, çocuklar uyumuştu bir köşede. Ayşe öyle çok düşüncelere dalmıştı ki saatin geç olduğunun farkına varmamıştı. Kendine geldiğinde çocuklarını uyudukları yerden kaldırıp yataklarına yatırdı. Kendi de yattı ama gözlerine uyku girmiyordu. Bir an önce sabah olsun ve Meltem öğretmene sorabilsin istiyordu.
Eline kızının kitaplarından birini aldı. Birkaç satır okudu ama okuduğunu anlamıyordu. Aklı başka bir yerdeydi çünkü. Yarın temizliğe de gidecekti. Birkaç dakika geç gitse ne olacaktı ki. Gitti ev yaşlı bir kadının eviydi ve çok iyi bir insandı evin hanımı. Hatta ona bu düşüncesini açmış olsa, kadın sevinçten havalara uçardı. Çünkü, o yaşlı kadın Cumhuriyet’in yetiştirdiği öğretmenlerden biriydi. Çocuklarına çok yardım etmişti okula başladıklarında, hala daha yardım ediyordu.
Bunları düşünerek uyudu Ayşe. Sabah kalktığında kızının uyandığını, kahvaltıyı hazırlayıp kardeşlerini giyindirdiğini görmüştü.
“Neden uyandırmadın beni kızım”
“Dün gece çok geç uyudun anne. O nedenle uyandırmadım seni. Sen bir şeyler düşünüyorsun ama benimle paylaşmıyorsun”
“Yok kızım, ne düşünebilirim ki?”
Deyip çocukları ile kahvaltıya oturdu. Saat ilerlemiş, okula gidiş saati gelmişti. Kendisi de çocuklarla birlikte okula gidiyordu ve kızı merak ediyordu annesinin neden okula geldiğini.
“Sıla, öğretmenin Meltem Hanım gelmiş midir” ?
“Gelmiştir anne, O erken geliyor hep”
“Onunla konuşmak istiyorum. Bulabilir misin bana”?
“Tabi anneciğim, hemen bulayım”
Sıla koşarak öğretmenler odasına girdi. Meltem öğretmen masasında ders için hazırlanıyordu.
“Günaydın öğretmenim”
“Günaydın Sıla, Bir şey mi var”
“Öğretmenim annem kapıda sizinle konuşmak istiyor. Buraya kadar gelmedi, sabah sabah sizi rahatsız etmemek için”
“Bir sorun yok değil mi”?
“Bilmiyorum öğretmenim. Sizinle konuşmak istiyor annem”
Meltem öğretmen yerinden kalkıp, Ayşe’nin yanına gelmiş, gözlerini ayırmadan, Ayşe’ye bakıyordu.
“Günaydın Ayşe Hanım. Umarım bir sorun yoktur?”
“Yok hoca Hanım. Ben size bir şey sormak için geldim. Akşamdan beri gözüme uyku girmedi. Sabahı zor ettim.”
“Tabi, sorabilirsiniz, sizi dinliyorum” ?
“Dün akşam TV’DE “okuma yazma seferberliği başlatıldı” diye bir haber okudum. Ben okuma yazma biliyorum. İlkokul diplomam var. Şunu öğrenmek istiyorum. Ben ve benim gibiler istedikleri taktirde ortaokulu ve liseyi dışarıdan bitirebilirler mi? “
Meltem öğretmenin yüzünde kocaman bir güneş açmış, kapkara gözleri ışıl ışıl parlamıştı. Şaşkınlık ifadesi okunuyordu gözlerinden ama aynı zamanda umut ve mutluluk ifadesi de gizliden yerleşmişti o kömür karası gözlerine. Hiçbir kadın ona gelip böyle bir soru sormamıştı bu zamana kadar. İlk defa Ayşe gelmiş ve sormuştu. Ayşe’ye bir şey demeden hayallere dalmış çok uzaklara gitmişti adeta
Meltem öğretmen, öğretmenliğinin ilk yıllarında, göreve başlamadan, Milli eğitim Müdürlüğünün açmış olduğu okuma yazma seferberliğinde gönüllü görev alarak, yaz ayında bir köye gitmişti birçok arkadaşı gibi.
Devam Edecek