13
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1359
Okunma
DEVLETİN AÇILIMI
Adına Kürt açılımı, demokratik açılım, barış süreci vs. dedikleri ve bizimde “Kardeşliğin Yeniden İmarı” dediğimiz süreç bütün reflekslere, gizli-açık engelle(me)lere rağmen yolunda gidiyor.
İşin bu boyutu ile ilgili çok yazı yazıldı. Genellikle olumlu bulunan süreç;
“acaba bir şekilde sabote edilir mi?” endişelerini beraberinde getirmektedir. Çok da haksız sayılmazlar. Hükümetin pek çok “açılımı” sonradan sabote edilerek akamete uğratılmadı değil. Bu sebeple “iyi niyetli” endişeleri yerinde bulmamız gerekir.
Şahsen hükümetin kararlı tutumu endişelerimizi giderici mahiyettedir. Neden olmasın ki? Sayın Başbakan:
“Bedeli her ne olursa olsun bu sorunu kardeşlik duygularıyla çözeceğiz” demişti. Hem de çok önceleri. Altını çizdiğim kelimeleri çok anlamlı buluyorum. Zira iki yönlü bakmamızı gerektiren sözcükler “tesadüfen” bir araya gelmiş değildir.
1. Kararlılık ifade eden bu sözcükler bir başbakanın ağzından çıkıyor ise hesabı-kitabı iyice yapılmış ve öylece karara varılmış demektir.
2. Bir bedel gerektirecek kadar önemli işlerde bedelin neler olacağını Türkiye siyasetini az çok bilenler anlamışlardır. Ülkemizde bu tür kararların alınması bazen siyaseten ve bazen de hayati olarak yok olma tehlikesini –hatta yok olmayı- getirmiştir. Bedel ödemek her babayiğidin işi değil. Onun için “yiğitçe duruş” sergilemek ancak “yiğitlere” düşer.
Biliyoruz ki “bedel” bir karşılıktır ve o karşılık “bedel”e değmeli. Yoksa çok yazık olur. Ve biliyoruz ki kardeşlik için her “bedel” değer. Velev ki candan ve canandan da olunsa…
Az önce görüştüğüm bir “AZİZ DOST” mod a mod şunları nakletti:
“Hocam artık kimsenin ’3 yıl 5 yıl daha fazla yaşayayım’ derdi yok. Tek dert ‘onurlu yarınlar bırakarak’ hayata veda etmektir.”
En mutlu olduğum bir günde bu en mutlu edecek sözleri duymak büyük bir bahtiyarlık olsa gerek. Yıllardır çeşitli vesilelerle söyledik; kardeşlikten öte yol yok, bu böyle biline… Ancak her kesin adil, eşit, hakkaniyete uygun şartlarda yaşamaları bu ortamı sağlayabilir. İşte bugünlerde de tam da bu söylediğimiz kardeşliğin tesisi yönünde çalışılmaktadır.
İşin diğer bir boyutuna gelmek istiyorum. Sayın Genel Kurmay Başkanı’nın Zafer Bayramı münasebetiyle dün (25.08.2009) yaptığı açıklamasında Anayasa maddeleri olan üniter devlet ve dilin Türkçe olduğu vurgusu CHP ve MHP sözcüleri tarafından “sürecin bittiği” şeklinde yorumlanması bizi hayrete düşürmedi. Zira Ak Parti sözcüsü de “ne söylediğini bilmeyen biri" gibi bir açıklamada bulundu.
Peki, beni rahatsız eden neydi o halde?
Rahatsızlık veren CHP sözcüsü olsun MHP sözcüsü olsun hükümete “al sana asker rahatsız aldın mı boyunun ölçüsünü” dercesine askeri açıklamaya sarıldılar.
21. yüzyılda, tam demokratikleşmesi artık engellenemeyecek bir Türkiye’de siz hala askerlerin karşı çıkışlarına sarılıyorsanız siyaseten ancak içi boş küp gibi gömü olursunuz.
Sizden beklenen parlamenter sistemlerde güçlerin ayrıldığını hatırlatıp; bu işin siyasi irade işi olduğunu vurgulamanızdı.
Ve,
Bu işin hükümetle “kavgasını” biz veririz, demekti. Nerdeee?
Siz hala 28 Şubat’ta kala kalmışsanız size Nisan 2007 e-muhtırasını hatırlatmamız gerekir. Devir artık değişti azizim. 2-3 dönem sonra bile olsa iktidar olma niyetiniz varsa şimdiden dünyanın gidişatını doğru okumanız gerekmektedir. Yoksa muhalefette bile kalabilmeniz zorlaşacak. Niye CHP 1999 seçimlerini, MHP 2002 seçimlerini unuttular mı? O zaman çok yazık. “Ben bile” hala bu kadar unutkan olmadım.
Bütün partiler kardeşlik duygularıyla hareket ederek artık insanımızın kanı akmasın, Türk anneler de kürt annelerde ağlamasın.
ve
"Haydi Bismillah" dememiz yakın olsun.
Sizden beklenen Türkiye’mizi bütün vatandaşların aynı mutlulukla ve umutlarla yaşayacağı bir ülke haline getirmektir. Bunun için oy alıyorsunuz.
Henüz geç olmamakla beraber tren kaçtı kaçacak.
Selam ile...
[email protected]