27
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1434
Okunma

...................................
Adı çetoydu.
Henüz yedi yaşında ya vardı,ya hiç yoktu.Ama yaşıtlarından daha iri,daha kuvvetli,daha sağlam kaslıydı.Yaramazdı.Yaramazlıkta kimse onu geçemezdi.Köy çocuklarının baş belasıydı.Nerede bir ziyan varsa,altında Çeto’nun imzası muhakkak bulunurdu,bulunmasa da yandaşlık ederdi köyde cereyan eden her olaya.Kolaya kaçma gibi bir lüksü olsa da,o her havadisin baş kahramanıydı...
Bağ bahçeme girmek,ufak tefek hırsızlıklar yapmak,baş kırmak,annesinin gözbebeği gibi sakladığı dolaptan bir şeyler aşırmak,aklına koyduğu camı yere indirmek,kız erkek demeden çocuk dövmek,bacadan evlere dalmak,ekinleri tahrip etmek,eşeğe ters binmek,badem ağaçlarının zirvesinde saatlerce doğayı izlemek,dağda sabahtan akşama kadar kuş avlamaya gitmek...Göz önünde bulunmak,Çeto’nun belli başlı özellikleriydi...
Lakin bir özelliği vardı her özelliğine bin çekerdi.Bu veled yaşta dediğimiz Çeto geceleri bir saatliğine kaybolurdu ortalıktan.Kimse bilmezdi nereye kendini attığını.Kim onu takip etse,koşa koşa izini kaybettirip,kuytulara,dehlizlere atardı kendini sanki.Sanki bir melek onu kaçırıyormuşsına bakışlardan kendini korurdu...aramalar nafileleri toplardı her seferinde...
Biz gelelim Çeto’nun gizliden gizliye bir sır olarak kendini attığı yere.köyün karşı tepenin yamaçlarındaki bir mağaraya atardı kendini.orayı kendine yuva yapan bir ceylan vardı.ikisinin tanışma faslı,bir bahar günü,otlar yemyeşilken başlamıştı...ceylanın güzelliği,zarifliği onu kendine hayran bırakmıştı.ilk tanışma sözcükleri şu olmuştu:
-Seninle arkadaş olabilir miyim Ceylan Gözlüm?
Ceylan:
-Neden olmasın.zaten çok zamandır yalnızım ve mutsuzum.teklifini kabul ediyorum.Ama bir şartla.
-o şart nedir?
Ceylan:
-Beni kimseye ihbar etmeyeceksin,özellikle sizin köyün kana ve cana doymaz avcılarına.Bıktım onlardan kendimi saklamaktan,biliyor musun onlar katil ruhları yüzünden çoğu gün bir tas ot bile yiyemiyorum.aç aç inime inmek zorunda kalıyorum...Bu da beni çok üzüyor doğal olarak...
Çeto,Ceylan’ın ürkekliğine bir anlam vermese de,kabul etti şartını...
İşte böyle bir bahar günü arkadaş olmuşlardı...
Bu gece de yan yana gelmişlerdi.ikisinin de gözleri mutluluktan parlıyordu.dışarıda da güzel esen bir hava esintisi vardı.gökte yıldızlar sevişme halindeyken,tepe ıssız sessiz sedadaydı...Sessizlik ölüm gibi soğuktu bu tepede...
Ve çay eşliğinde koyu bir sohbete dalmışlardı hemen.Daha çok Ceylan konuşurdu,Çeto pür u dikkat Ahusunu dinlerdi,yorulmak nedir bilmeden.Ve o yaramaz çocuk yerine uslu,naif bir çocuğa dönüşürdü Çeto Ceylan karşısında...
Bu geceki sohbetleri aşk üzerineydi.Konuyu her zamanki gibi Ceylan belirliyordu...
Ceylan:
-Yaşın küçük ama aşkı bilmeden atılma hayata.Aşk avlanmak değildir.Otlanmak da değildir.Aşk doğal halde özgürce yaşamak,hak’tan konuşmaktır.Aşk pembe renklere bürünüp kalpleri kandırmak da değil.Aksine her renge başka bir anlam kazandırmaktır.Gride siyahın tonları bulmak,siyahta beyazın melekeleriyle keşfe çıkmaktır aşk...Aşk gökkuşağı gibi durmaktır hayata karşı...
Ceylan anlaşılan diğer meselelerde olduğu gibi aşk konusunda da dop doluydu...
Ceylan devam etti:
-Aşk her şeye rağmen terk etmemektir gülü.unutma gül dikenle güzel Çeto.Mesela bir annenin yavrularına sahip çıkması,mesela bir babanın evine aş götürmesi,mesela bir yağmurun toprak rengi gözetmeksizin her tarlaya düşmesi,mesela ben ve senin dostluğu gibi çıkarsız olmalı aşk.Aşk bu sebeple paylaşımdır daha çok...Daha çok sevmek,daha çok vermek,daha çok sevdiğinin mutluluğu için yaşamaya çalışmak,daha çok katlanmaktır aşk...
Çeto,hayallere dalıyordu Ceylan Gözlüsü aşktan demledikçe,aşktan kelimelerini dalgalandıkça,aşktan rahat rahat konuştukça...
ve Ceylan son söz olarak:
-Aşk,yaşamaya ne olursa olsun sarılmaktır dedi ve sustu,derin bir ah çekerek ciğerlerinden...
Beş on dakika huzurlu bir bakıştan sonra,Çeto istememeye istememeye bir sonraki buluşmaya kadar hoşçakal Ceylanım dedi,sımsıkı bir sarılma öpücüğüyle...
......................................
MESELCİ
1 eylül 2009,,,Mardin