27
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1434
Okunma


Yıllar önce, yine böyle Ramazan ayıydı. Kızımla birlikte bayramlık almak için çarşıya çıkmıştık. Yanımda iki yüz liram vardı; bu parayla hem kızıma hem de kendime bayramlık alacaktım.
Birkaç mağaza dolaşmamıza rağmen istediğimiz gibi bir elbiseyi uygun fiyata bulamamıştık. Çaresiz, pazara bakmaya karar verdik.
Pazara geldiğimizde, gözlerimiz hep yukarılarda asılan elbiselere bakıyoruz.
Nihayet ikimiz de bir elbisenin yanında zınk diye durduk.
Elbiseye hayran olmuştum ben.
Beyaz zemin üzerine, pembe ve mavi, minik minik çiçekleri olan elbisenin, yakası bebe yaka, kenarları beyaz su taşıyla süslenmiş. Eteği, üç kat, arkasında fiyonk yapılmış bir kuşak, tek kelimeyle mükemmel bir elbise.
_Anne, ben o elbiseyi istiyorum.
_Tamam kızım, soralım bakalım kaç para, paramız yeterse alırız.
_Şu elbiseyi indirir misin? Bir deneyelim. Anlaşabilirsek almak istiyorum.
_Yenge, düşünme sen parasını, bak çocuk çok beğendi, sen bir giydir elbiseyi, parasını sonra konuşuruz.
Kızım ve ben heyecanla elbiseyi askıdan indirtip, biraz inceledikten sonra kızıma giydirdim.
Olamaz böyle bir şey; kızım prensesler gibi oldu.
_Tamam alalım; kaç para bu elbise?
_Yüz elli lira yenge.
_Ne! Çok pahalı o fiyata alamayız; daha kendime de bayramlık alacağım.
Kızım, bizim elbise üzerindeki pazarlığımızı duyunca, almaktan vaz geçebileceğimi düşünmüş olmalı ki, öyle bir kaçtı ki, arkasından atlı gitse yetişemeyecek.
Ben şaşkınım, kızım kaybolmak üzere, giderek gözden kayboluyor pazaryerinde.
Ne yapacağımı şaşırdım; kızımın arkasından gidip yakalasam, pazarcı ne düşünür; analı kızlı soyguna çıkmışlar diyebilir.
Kızımın arkasından gitmesem, koca pazar yerinde kaybolacak yavrum.
Hemen pazarcının istediği parayı verip kızımın arkasından koştum. Ben parayı yine kazanırım. Eğer kızım kaybolursa, hiç bir para bana kızımı kazandırmaz.
Ben bayramlık almasam da olur, yeter ki yavrularım mutlu olsun..
Emine Uysal 08/30/2009 Pazar/ saat 10:40