2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1795
Okunma
Türkiye’nin gündemi ne menem şey olduğu henüz bilinmeyen AÇILIM tartışmaları ile çalkalanmakta.
Hükümet yetkilileri kapı kapı dolaşarak destek arayışını sürdürürken tam olarak neye destek istedikleri konusunda ipucu vermekten de ısrarla kaçınmaktalar.
Bir takım kalemşörler daha şimdiden koşulsuz alkış tutmakta, yalakalıkta çıtayı her seferinde biraz daha yükseltmekteler.
Hani içeriğini bilsek, belki biz de alkış sesini birkaç desibel artırabiliriz diyeceğim ama bugüne kadar alkışla filan işimiz olmadı. Dostlar pazarda görsün diyerek kimsenin gözlerinin içine bakıp, etrafa sahte tebessümler saçmadık. Zira bu konularda her alkışın, her yılışmanın ardında bir beklentinin yattığını çok iyi biliriz.
Her zamanki gibi despot yaklaşımların muhatabı olmamıza rağmen yanlışları göstermeye talibiz ki yaptığımız şey tam olarak budur. Yoksa şirin görünerek şahsi menfaatlere basamak oluşturmak ne bizim ne de onurlu yaşama gayreti içinde olan herhangi birinin yolu olamaz.
Sanırım şakşakçılığı hayat felsefesi edinenlerin anlayamadığı şey bu. Çünkü onlar kolaycılığa alışıktırlar. Zora gelemezler. Güçlünün yanı başında olarak kendilerini güvende hissederler. Refaha ulaşmanın tek yolu olarak, birilerinin gölgesinde yaşamayı görürler.
Oysa marifet; zoru göğüsleyebilmektir.
Marifet; Zorbalığa karşı onurlu duruş sergileyebilmektir.
Marifet; ezileceğini bile bile elini taşın altına koyabilmektir.
Milletimizin yüreğindeki bu yüce ruh haletine ne oldu? Neden yanlışa dur, zulme yeter demekten böylesine aciz?
Neden sessiz?
Vatanı uğruna Çanakkale’de tereddütsüz ölüme koşan Türküyle, Kürdüyle bu millet değil miydi?
Yedi düvele karşı zulme dur diyen, yerle bir edilmiş imparatorluğun küllerinden koskoca Türkiye Cumhuriyetini inşa eden yine bu millet değil miydi?
Kurtuluş Savaşı ile emperyalizmi dize getiren bir millet nasıl olur da bölünmenin eşiğine bu denli yaklaşabilir?
Bizi güçlü kılan birliktelikten, böylesine ayrışım çığlıkları yükselmesini kimler nasıl sağlamışlardır?
Emperyalizmin maşası terör örgütü PKK’nın otuz yılda başaramadığı ayrışımı, birbirine hasım edemediği Türk-Kürt kardeşliğini bu kadar tahrik etmek kimlerin hangi emellerine hizmet etmektedir?
Türkiye Cumhuriyeti bebek katilinin İmralı’dan gönderdiği yol haritalarını tartışarak mı sözde demokratik açılımı gerçekleştirebilecektir?
Bu mudur milletimize reva görülen çözüm yolu?
Etnik ayrışıma yol açacak, ırkçı milliyetçiliği körükleyecek yöntemler yerine neden doğu ve güneydoğuda toprak reformu yapmak kimsenin aklına gelmez?
PKK terör örgütünün besin kaynağının işsizlik olduğu bilinmesine rağmen neden söz konusu açılım toprak reformu alanında gerçekleşmez?
Ülkemizde işsizlik nedeniyle suç oranı ve çeşitliliği rekor boyutlara ulaşmışken bölge halkına daha rahat nefes aldıracak ekonomik önlemlerin alınmasına engel olan güç odakları nelerdir?
Artan nüfus nedeniyle ekip biçtikleri arazilerin yetersiz kalması bölge halkını çaresiz bıraktığı, bunun da PKK’nın eline büyük bir koz verdiği bilinmiyor mu?
Ekip biçeceği toprağı olan hangi akıl sahibi insan çocuğunun dağa çıkmasına göz yumar?
İşi gücü yerinde olan, gelir dağılımından yeteri kadar pay alabilen insanı suça itebilir misiniz?
Yakın akrabalarının gelir düzeyinin arttığına ilişkin duyum alan genci hangi terör örgütü dağda tutabilir?
Açılım yapılacaksa işte bu konularda açılım yapılmalıdır. Akılcı ve kalıcı çözüm; belediyelerin yetkilerini artırarak etnisiteye dayalı bölgeler oluşturmak değildir. İletişimi sağlayan ortak dili sulandırmak hiç değildir. Dil birliğini ortadan kaldırmak, sömürge zihniyetidir ve toplumların birbirinden koparılmasını amaçlamaktadır.
Hiç kuşkusuz en büyük ve önemli açılım etnisite ve inançlar üzerinden siyasetin elini çekmesini sağlayacak yaptırımlar olacaktır ki bu belki de en önemli ve hayati husustur.
En az üç çocuk söylemlerinin aksine devlet eli ile nüfus planlaması konusunda halkın bilinçlendirilmesi ve geleceğin bilimsel yaklaşımla planlanması da yapılması gereken açılım olmalıdır.
Ama görünen o ki; ülke gerçeklerine ve çıkarlarına uygun açılımlar yerine ayrışımı hızlandıracak seçenekler ön plana alınmaktadır. Bu da kuşkusuz emperyalizmin gelmiş geçmiş en kapsamlı projelerinden biri olan B.O.P (Büyük Ortadoğu Projesi) ile tam uyum içindedir.