5
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1746
Okunma

5 AĞUSTOS her ne kadar zihinlerde “KÜRT AÇILIMI” projesi üretenlerin, İmralı’dan “YOL HARİTASI” bekledikleri tarih olarak yer tutsa da, aslında PKK terör örgütünün silahlı eyleme başlamasının yirmi beşinci yıldönümüdür.
Bundan tam 25 yıl önce, 15 Ağustos 1984 tarihinde PKK terör örgütü Eruh ve Şemdinli İlçelerini, Türk Kamuoyunun çok yakından tanıdığı Seferi YILMAZ adlı teröristin -Şemdinli olaylarının başlamasına neden olan bombanın atıldığı kitap evinin sahibi- kılavuzluğunda basmış, Er Süleyman AYDIN ve Astsubay Memiş ARIBAŞ’ ı şehit etmiştir.
PKK terör örgütü bu eylemle HRK – Hêzên Rizgarîya Kürdistan (Kürdistan Kurtuluş Güçleri) adlı örgütün silahlı aparatının kurulduğunu ilan etmiştir....
PKK terör örgütünün “Uzun süreli halk savaşının başlangıcı ve ilk kurşun günü” olarak adlandırdığı bu tarihten tam 25. Yıl sonra ERUH ilçesinde ÇIRAV KÜLTÜR VE SANAT FESTİVALİ adı altında bir etkinlik düzenlenmesi elbette tesadüf değildir.
Aslında kutlanan örgütün 25. Yılında elde ettiği kazanımlardan başka hiçbir şey değildir. Zaten taşınan pankartlar, atılan sloganlar ve taşınan dövizler bunu açıkça göstermektedir. Sahne olarak kullanılan platformda asılı duran dev poster bu söylediklerimizi doğrular niteliktedir: “BURASI BİR KAHRAMANLIK DESTANININ YAZILDIĞI YERDİR…”
Ne vahimdir ki, karakollarımızın basılması ve iki güvenlik görevlimizin şehit edilmesi, bu hazin dolu olayın yaşanmasından sadece yirmi beş yıl sonra, üstelik TBBM çatısı altında “vatanın bölünmez bütünlüğünü korumak için” namusları ve şerefleri üzerine yemin eden “namussuzlar ve şerefsizler” tarafından adeta bayram ilan edilerek kutlanmakta ve buna da akl-ı selim kimsenin sesi çıkmamaktadır.
PKK terör örgütü hayal bile etmediği kazanımlara maalesef bizzat siyasal yapı tarafından atılan çarpık adımlarla sahip olmuştur. Örgüt için koca bir ütopyadan ibaret olan “Kürtçe Eğitim, Kürtçe Televizyon” vb gibi açılımlar (!), kardeşlik, barış, kültür, hak gibi süslü evrensel sözcüklerle ambalajlanarak adeta altın tepsi içerisinde sunulmuş ve siyasal Kürtçülük adeta ödüllendirilmiştir.
Bölücüler silahlarla ölüm kustukça, siyasal yapı uyguladığı yanlış politikalarla can çekişen terör örgütüne adeta “hayat öpücüğü” vererek yeniden palazlanmasına neden olmuştur.
Açık yüreklilikle söylemek gerekirse bölgede yaşayan insanların sorunu “Kürtlük, Kürtçülük” vs. değildir. İstenilen ayrı bir bayrak, ayrı bir vatan da değildir. İnsanlar sadece güvenli, huzurlu ve onurlu bir şekilde “DİK BAŞ VE TOK KARIN” diye özetleyebileceğimiz bir hayat arzulamaktadırlar.
O yüzden “KÜRT AÇILIMI” konusunu, PKK’nın siyasal uzantısı DTP’ yi ve hatta bebek katili ÖCALAN’ ı muhatap alarak çözmeye çalışan siyasal yapı DEVLETİNE, BAYRAĞINA bağlı Kürt kökenli vatandaşları adeta elinin tersiyle PKK’nın insafına terk etmektedir. Ki böylesi bir yaklaşım gelecekte çok daha büyük sorunların yaşanmasına neden olacaktır.
Haftalardır siyasetçilerin ve medyanın ağzında sakız gibi çiğnediği ancak içeriği bile belli olmayan ve adına “KÜRT AÇILIMI” denen ucubenin biliniz ki en büyük işlevi TÜRK MİLLETİ’nin bölücülük karşısındaki tavrını ölçmesi olacaktır.
Uzun bir yazı yazma düşüncesinde değildim aslında. Niyetim yan yana iki fotoğraf sunmak ve yorumu size bırakmaktı.
Ancak AY-YILDIZLI AL BAYRAĞIMIZIN yanına bu paçavrayı ve şehidimizle yan yana bu hainleri koymaya gönlüm razı olmadığı için yazmak zorunda kaldım.
Lütfen bu iki fotoğrafa iyice bakın. Burası kandil değil. Yüksekova.
Birkaç gün önce Hatay’da bir askerimizi şehit eden Musa YILMAZ adlı terörist için kurulan taziye çadırından bir görüntü.
Hemen altında ise aynı teröristin mezarlığa götürülüşünden bir kesit.
Bu vatan haini için kurulan taziye çadırını bizim vergilerimizle maaşları ödenen DTP milletvekilleri ziyaret ettiler, cenazesi
Akdeniz Belediyesine ait resmi plakalı bir ambulansla taşındı. Ve oldukça kalabalıktı…
Ve 15 Ağustos 2009.
Adana’da PKK’lı teröristler gencecik bir polisi, Ferdi ÖZKAN’ ı bıçaklayarak şehit ettiler. Ferdi ÖZKAN Üniversiteyi kazanmasına rağmen Polis olmayı tercih etmişti. Tıpkı babası gibi…
Son yolculuğuna memleketi KOZAN’da uğurlandı.
Gönül isterdi ki ADANA Milletvekilleri’ nin tamamı orada bulunsun.
Gönül isterdi ki bayrak solmasın diye kanıyla sulayan Şehit Ferdi ÖZKAN’ı yüz binler uğurlasın.
Gönül isterdi ki, KÜRT AÇILIMI anlatılırken mecliste gözyaşlarına gark olan “devlet büyüklerimiz” Şehit Ferdi ÖZKAN’ın da ardından iki damla döksünler.
Gönül isterdi ki, TÜRK MİLLETİ o gün orada sıra dağlar gibi omuz omuza dursun..
Her türlü ihanet böylesine aleni bir şekilde sergilenirken, “NERDESİN EY TÜRK MİLLETİ KÖR MÜSÜN” diye haykırmak geliyor içimden.
Yutkunuyorum…
“Sussam gönül razı değil, söylesem tesiri yok..” diyor ya Fuzuli. Yüreğimize tercüman oluyor adeta.
Son sözü ben değil, Mehmet Akif söylesin:
His yok, hareket yok, acı yok… Leş mi kesildin?
Hayret veriyorsun bana… Sen böyle değildin.
Feryâdı bırak, kendine gel, çünkü zaman dar…
Uğraş ki, telâfi edecek bunca zarar var.
SAHİPSİZ OLAN MEMLEKETİN BATMASI HAKTIR
SEN SAHİP OLURSAN BU VATAN BATMAYACAKTIR