4
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
747
Okunma
Yanlışın büyüğü küçüğü olmaz; yanlış, yanlıştır. Yanlıştan dönmek ise asil ruhtan beklenen büyüklüktür, olgunluktur. Yanlışta diretmenin ne anlama geldiğini yüksek takdirlerinize bırakmak isterim.
Her dilin bünyesinde var olan özgün kuram ve yazım kuralları ölçünlü bilimsel ölçütler olup, kişisel yazma biçemimiz ve tercihlerimiz bunlarla örtüşmek zorundadır. Bazı irdelemeler sunmak isterim, izninizle:
En basit kurallı tümce çatısı: ‘Özne + Yüklem’ biçimindedir. Gerçek öznenin yanı sıra Türkçede ‘gizli’ özne, batı dillerinde ise ‘yalancı’ (pseudo) özne var olup, hiçbir biçimde öznesiz bir tümce düşünülemez.
Türkçede tümce sonunda yan yana iki nokta bulunmaz, yani ya tek nokta olur, ya da üç nokta… (Bazen nasıl iki noktayı yan yana yiğitçe koyarlar, hayret!)
Sözcüklerden mutlak ayrı yazılması gereken bazı eklere gelelim:
Soru eki ‘mi, mı, mü, mu’?
Örnek: Mehmet iyi mi?
Birliktelik, benzeşim bildiren ‘de, da’
Örnek: Ben de geleceğim.
Zamanlama, koşullandırma, değerleme bildiren ‘ki’
Örnekler:
İyi ki varsınız!
Nasıl ki damarına bastım, ciyaklayıverdi.
Bir de baktım ki ne göreyim, …
Düzeltme işareti sesi inceltmeye yarar. Sözcüğüne göre genelde Arapça ve Farsça kökenli sözcüklerde ‘a, i, u’ harflerinin üzerinde bulunur.
Örnekler:
âdet / kâğıt / ukalâ
beşerî / manevî / ulvî
mahkûm / tulûat / ulûfe
Düzeltme işaretinin nasıl anlam değişikliğine yol açtığını da vurgulamak isterim, izninizle:
Örnekler:
hala : babanın kız kardeşi (kalın okunur)
halâ : tuvalet, lâvabo
hâlâ : hâlen, şimdi
Sözcüklerin TDK sözlüklerinde ve yazım rehberinde yer aldığı biçimde ve aktardığı anlamlar çerçevesinde kullanılması gerekir.
“Önce doğruyu bilmek gerekir; doğru bilinirse yanlış da bilinir, ama önce yanlış bilinirse doğruya ulaşılamaz.” Fârâbî
Türk dilinde bulunmayan bir sözcüğü Türkçe diye yutturamadığınız gibi sözcüklerin yazılış biçimlerini de değiştiremezsiniz; hiçbirimiz böyle bir lükse sahip değiliz.
Örnekler:
YANLIŞ // DOĞRU
bi’ // bir
yo // yok
sora // sonra
di’mi // değil mi
geliyo // geliyor
yanlız // yalnız
yalnış // yanlış
Bazı sözcükleri ise, sözde (!) inceltme ve kısaltma yapmaya çalışarak yolunmuş kuşa benzetmeye hiç mi hiç hakkımız yoktur.
Şiirlerimizi; ‘hece, aruz, serbest’ ölçülerden yararlanarak yazarız.
Yazılarımızı; kurallı düz tümce ve/veya devrik tümce ile yazarız.
Dilde var olanları yok saymak ya da var olmayan kuram ve kurallar düşlemek, düşünmek, geliştirmek ve benzeri kurgular kurmak ancak dilin yozlaşmasına yol açar.
“Zihin fukarâ olunca fikir ukalâ olur.” Ord.Prof.Dr.Ali Fuat Başgil
Kuşkusuz her şeyi bilemeyiz. Takdir edersiniz ki bilmemek değil, öğrenmemek ayıptır. Bir şeyleri ‘yapıt’ diye ortaya koyarken mutlak özen göstermeliyiz.
Şahsım adına; çalışmalarımda yanlışımı, eksiğimi, fazlamı belirleyerek uygun dille ve yolla uyaracak herkese asla çokbilmiş, laubali ve lakayt davranmaksızın yalnızca teşekkür edebilirim.
Sonuç olarak; dilimizi çok iyi, doğru ve sağlam öğrenmeliyiz. Dilin kuram ve kurallarını özümseyerek dil kültürümüzü engin ve zengin kılmalıyız. Bunun için iyi dinlemeli, çok okumalı ve yoğun biçimde araştırmalıyız. Düzeysiz ve özü bozuk konuşma ve yazılara asla iltifat ve itibar etmemeliyiz.
Bu içten açıklamalarımı daha güçlü, görkemli ve başarılı paylaşımlara ışık tutması amacıyla kaleme almış bulunmaktayım.
Umarım yararlı olur. Saygıyla.