7
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
670
Okunma
yalnızlar kalabalıklardan çoktur; ama onların bir güdücüsü olmadığı için daima mağlupturlar...
çok değil daha elli yıl önce televizyon yokken ve internet; bilişmeden sevişilir, ilişmeden sıvışılırdı.
o zamanlar ve öncelerinde, davet edilmediğin yere giremez, girdiğin yerde kepazelik çıkaramazdın.
söz verilmeden konuşmak için bayağı bir varlığın olmalıydı mecliste.
elli sene önce dünya her yıl bir yıl yaşlanırdı, şimdiki gibi senede on yıl değil...
karpuzun adı kışın anılmazdı, domatesler içliydi, lezzetli...
kadının firijit olma hakkı yoktu ve erkeğin impotans...
hastalık abardığında ölürdün, yaşamak için doktor doktor tahlil tahlil gezmezdin.
hpv ve aids bilinmezdi.
nokia’nın aklına cep telefonu düşmemişti.
masallar vardı, serenatlı aşklar...
azdı çok şey ve yoktu imkanlar. huzura tepik sallanırdı, yollar huzur tenekelerinden geçilmezdi. çoğalmışların bunalmışlıkları onlara akla ziyandı.
ajda pekkan genç kızlığa henüz adım atmıştı ve çirkindi.
kuyuya iki kova su koy, iki haftada bozulur. su akmaya meyyaldir. onu bir kaba bir kuyuya hapsettiğinizde başınıza bela alırsınız. yaşam yaşamınıza bela olmaya başladıysa, sorun sizin kuyu mantığınızda, yaşamda değil.
yeni bir güne uyanman düne göre daha da eskimen demektir. kuş değilsin. uçmak için kanadın yok; ama kanatlara hakimiyetin var. ruh ve beden senkronize olduğunda süzülürsün yaşamda, aksi durumda büzülürsün yatakta. ikisini aynı anda yaşa ki, yaşlanmayasın.
yaşamın g noktası yazıtı mailis nalars mö. 3421