6
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1671
Okunma

Gene aldım elime kalemi. Uzun bir süre baktım, şu an karalamakta olduğum sayfaya. Ne yazacağımı bilmeden.
Bu günlerde duygularımın sanki bir şırınga ile çekildiğini hissediyorum. Duygusuzda olsa düşünüyorum.
Geleceğe dair bir hayalim, arzum olmasada geçmişi düşünüyorum. Yaşadıklarımı...Kendimi sorguluyorum, hep kendimi sorguluyorum.
Yaşadığım güzel anların bedelini ödeyip ödemediğimi...Her zaman olduğu gibi şu an da geçmişime dair hiç pişmanlık hissetmiyorum;
aldığım kararlardan ve yaşadıklarımdan.
Bazen düşünürken tebessüm ediyorum. Çünkü izlediğim sahnede bir çocuk yaramazlık yapıyor, safça.
Bazen, uzun uzun baktığım oluyor bir noktaya, işte o an yaşadığım acı ve hüzünlü anları izliyorum aynı sahnede.
Fakat yalnızca izliyorum, aynen bir yabancı gibi. Sanki onları yaşayan ben değilim.İşte o an, yaşanılanlara dair bir oyun geliyor aklıma;
Yaradan yeryüzüne, isimleri üzüntü, sevinç, mutluluk, yoksulluk, zenginlik, duygulu, duygusuz olan elbiseler göndermiş.
Ve demişki, Her yarattığım insan bu elbiseleri sırayla giyecek üzerine. Süresi dolunca diğerine verecek o elbiseyi, kendi başka bir elbise giyecek.
Kim en çok kıyafeti severse, benim yanıma onunla gelecek...
Bu kıyafetlerin hepsini giydim ben, şu an üzerimde duygusuzluk elbisesi var, fakat hiç yakıştıramadım kendime.
Olsun nasılsa bir süre sonra değiştireceğim. Zaten en çok sevdiğim elbiseyle gitmeyecekmiyim yaradanımın yanına...
08/01/2009-nilkurt