- 1029 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
GEMO DEDE İLE HEZO NENE - ARDAHAN ÖYKÜLERİ( 36) (k:38)
- Dede! Gemo Dede! Bavo, bavo!
Rüya da dedesine sesleniyordu.
Sıçradı kalktı.
Cihan, dedesi Gemo Dayı’yı rüyasında görmüştü.
Gündüz gözüyle herşey süt beyaz... Cihan rüyada gördü.
Düş dünyası anlaşılmaz değil anlatılamaz... anlatılmaz. Rüyada onları gördü.
Gemo Dede ile Hezo Nene Kars Caddesinde... bir başdan... bir başa:
"KARS CADDESİ"
Velli Enver, Torun Deli, Lokantacı Süfyan, oğlu Jokey...
Caddenin Vali Hurşit Paşa kısığında dükkanlarının önünde oturuyorlar. Bedo Abi’nin dükkanı bölünmemişti. Kahveci Ali İstanbul’dan kesin dönüş yapmıştı. Kahve’yi icarlamış. İstanbul’dan bahis dahi açtırmıyordu. Çok ısrar edene de:
"Gedin gardaşım İstanbul’a da görün!" diyor.
Kısığın başında Ekrem Azeri toptan ve perakende dükkanı açmıştı. Yeniden eskiye tedavül oluyordu.
Eskiyor yeni.
Gemo Dede köşesinde. İsko Dayı o yanda, Gemo Dede bu yandaydı.
Gemo Dede sabahın canlılığıyla yarışmaz mıydı? Belediye’den işgaliye kirası ile tuttukları baraka: Gemo Dede’nin her şeyiydi. Gün doğandan akşam gün batımına değin. Hezo Nene torunları Cihan ve kendisi baraka dükkan da yaşar yer içer, ekmek parasını kazanırdı.
"Ekmek Teknesi" filmlerdeki ekmek teknesi gibi. Akşamına cezaevinin or’daki evlerine giderdiler.
Salaş baraka, " Enciğini kaybetsen bulamazsın!"
Yaza başka bakan baraka; kışa başka şekille giriyordu. Her yıl bir söküğünü dikiyordu Gemo Dede.
Baraka randumanlı bir mekan olmaya başladı. Fotoğraflar asıldı. Gölgeli Köyünün siyah beyaz bir resmini çıkartmış duvara astırmıştı. Fotoğrafta Gemo Dede bir düğünde arkadaşlarıyla oturmuşlar mağar tepsisi önlerine gelmek üzere... o ve insanlar objektife bakıyor!
Kapının önünde düğün; kız gelin delikanlılar halay tutmuş. En arka planda da Gölgeli Köyü. Bu fotoğrafa para saydıktan başka bir kolop yoğurt ve horoz vermişti.
"Aşık oynamak için toplanırdı."
Fotoğraf: Gölgeli Köyünün o an’ını dondurmuş ve yakasından yapışmıştı.
"BİR DEM MUNTAZIRDIR YAR SELAM İÇİN"
Müdami’nin deyişiyle: Gemo Dede’nin "JORE!" olarak nitelediği anın nefes alırken bir soluğundan yakalamasıydı resmin esas marifetini. Bu resim Gölgeli’nin nefesinden bir dem’di. Resmi Hezo Nene’de eline alır öper tekrar yerine asardı.
Biraz tuzluya patlayan fotoğraf joreydi jore.
Halal -ı minallah öyleydi!
Dört erkek çocuk, üçte kızları vardı .
Oğullarının hepsi Kerem Dayı gibi çabalarıyla çalışıp kazandılar.Zeki, Ardahan’da ilk ticari taksiyi getirendir. Rafet konfeksiyon işletmecisidir. Casim, Yadigar diğer çocuklarıdır.
"BİR DEM HİDDETLENİR HER KELAM İÇİN"
Kımo Dayı da derdik bazen, asıl adı Kerem idi . Kendine özgü mizaçı vardı, kızardı. Net ve açık iletişimi severdi. Nerede olsa tepkisini verirdi. Meyve tezgahının önüne gelen çocuklara eline ne geçse onlan dalardı. Çocuklarİ Şavşetten gelen banda, furuç arabalarına benzetiyordular ama Kımo Dayı kolay lokma değildi.
Sordum! Gemo Dayı duruyor mu?
Cihan yanıt verdi!
- Hayır hocam elini yıkadı dedem de gitti. Babası Rizgo kişinin gittiği yola Hakka yürümüştüler ondan önce Musa, ondan evvel Ali, Alinin babası Çörtük Çolo... Konan göçer hocam.
"BİR DEM YÜZBİN ÇARHA GİRMEK İSTİYOR
SANIRSIN ÖLÜM YOK ÖLMEZ BU GÖNÜL"
Hezo Nene sandalyede oturuyor. Sabahtan akşama kadar otururdu. Ayağa kalkar işlenirdi. Yemek pişirirdi. Haşlamayı çok severdi Kerem Dayı. Ateşin üstünde et kartolnan pişer gevek olurdu. Celil Ağa’nın fırından ekmeği alır getirirdi Kerem Dayı. Çay da içildi mi? Sıra tütün tabağasına gelirdi; tabağayı çıkarır, tabağadan önce Muş vilayetinin kokusu çıkardı. So’ra da sarı sakız gibi uzanan tel tel tütün çıkardı: Bir kuçak dolusu tütün çıkardı. Nasıl sığmış Allah’ım avuç kadar TABAĞA ya?.. Bunca kucak dolusu doluluk!
O da ne? Hezo Nene Yeni Mahalle’den yedi sekiz yaşlarında bir kız çocuğuna peştamalının altında sakladığı şeftaliyi götürdü: Kızın yırtık esbabının altındaki yırtık olmayan iç göyneğinin içine soktu. Kimse görmesin! Kerem Dayı Görmedi! Namaza durmuştu içeride. Hezo Nene’nin "yarım elma gönül alma" davranışından bütün çocuklar yararlanırdı. Meyveyi verdikten sonra çocuğun gözünün içine derin dehrinyun bakardı.
Göz nurdur, ışıktır; içimiz karanlık ve soğuktur. Ardahan’dayız yüksek ve bura soğuktur... Hezo Nene’yse sanki bunu bilip durur. Çocuğun içi ısınırdı. Ayrıca Hezo Nene’nin bakışlarındaki ışığın sıcacıklığıyla hemin ışından aydınlanarak günlenirdi çocukların içi.
"BİR DEM ESERLENİR ESER YEL GİBİ
BİR DEM MEVCE GELİR TAŞAR SEL GİBİ"
Hezo Nene’nin cenazesine katılan çok oldu.
"Ne verirsen o gelir seninlen..." Gölgeli’de köyün mezarlığına defin edildi.
Dükkanda ki fotoğrafta gözükmez mezarlık. Objektifi saat yönünde ikiye doğru kaydırsan mezarlık gözükür.
Gemo Dayı anladı: Dünyanın acı olduğunu.
"BİR DEM İNCELENİR İPEK TEL GİBİ
BİR DEM İPE SAPA GELMEZ BU GÖNÜL"
Ayağı kırıldı. Teker geri dönmüştü gayri.
Cihan’a:
- Oğul Gölgeliye dönek!
- Gideriz bavo tamam.
"Hezo Nene’n öldü. Ben de öldüm."
Ve Kerem Dayı da öldü.
Gölgeli köyüne defin edildi. Planlama yapamadıklarından ayrı gömüldü Hezo Nene’den. Hezo Nene’den ayrı düştü. Öyle sandı insanlar ama ayrılık dünya’ya mahsus bir kavramdır. Kerim Dayı’nın aile mezarlığı da fotoğrafın dışında kaldı. Saat yönünde üç’ e doğru bakınca seçilebilir mezarlık.
Ne eyki de o fotoğrafı çektirmişti Gemo Dayı. Fotoğrafta Hezo Nene de var. Saysan yirmi beş kişi kadraja girmiş hepsinin gözlerine baktığında nur saçılıyor; bir süre sonra yirmi beş gözde yani elli tane pencerede şu yazılı, sağ ve sol pencerede olmak kaydıyla:
"ÖLÜRSE TENLER ÖLÜR,"
Birinci pencerede bu; ikinci pencerede ise:
"CANLAR ÖLESİ DEĞİL! " yazıyordu.
Hepsi de vefat etmişlerdi!
Gündüz gözüyle her şey süt beyaz...
Cihan rüyada gördü.
Düş dünyası anlaşılmaz değil anlatılamazı anlatılamazdı.
Rüya da öykümüzün yazılacağını da gördü!..
Görmüştüler.
Yalçıner Yılmaz
13 / 06 / 2009
Gebze
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.