10
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
707
Okunma

Henüz yirmisinde, nişanlı bir genç kızdı, okulundan mezun olup, ilk öğretmenliğine başladığı günlerde..
İstanbul’un çok şirin sahil kasabalarından biri olan Pendik’te, annesi ile birlikte yaşıyordu
İlhan...İlk görev yeri, Pendik’e on kilometre kadar uzaklıktaki bir köy okulu idi..Akşam-
sabah gidip gelecekti okuluna...
İdealist bir öğretmen olmak vardı içinde. Severek ve isteyerek seçmişti bu mesleği.. Oysa
zamanında bir öğretmen olan babasını, öğretmenlere özel bir meslek hastalığından kaybet
mişti..
Okulunun olduğu Kurtköy, yaklaşık altmış haneli, elektriği olmayan, suları çeşmeden taşınan, ağaçlık, yeşillik, küçük ama şirin bir yerdi...Anadolu’da olmasa da oraları andırıyordu işte...
İlk gün bütün heyecanı ile görevinin başındaydı .Daha önce beş sınıfa bir öğretmenin baktığı okulda, onun gelişiyle, 1,2,3’ lere bir öğretmen - 4,5’ lere de o bakacaktı...
Öğrencilerini tanımaya çalıştı. İki sınıf yirmi kişiyi doldurmuyordu bile. Giyimlerine bakılırsa, çoğu da yoksul aile çocukları idi...
Ders sırasında bir ara çocuklar hafiften gülüşmeye, mırıldanmaya başladılar..
- Ne oldu, ne gülüyorsunuz , diye sordu öğrencilerine..
- Şey, öğretmenim, galiba Fikret işemiş, diye cevap verip, eli ile ağzını da kapayıp gülmeye
başladı bir öğrenci..
Fikret’in kim olduğunu öğrenip yanına gitti. Cılız, esmer, düşkün, perişan halde bir erkek öğrenci..Başı önde, yüzünü elleriyle örtmüş, paçalarından suyu akar vaziyette oturmak
taydı sırasında...
- Oğlum, niye söylemedin ? Ben seni tuvalete göndermez miydim ?
- Utandım öğretmenim, söyleyemedim, diye ağlayarak ve utancından yerin dibine girerek cevap verdi çocuk...
- İlhan öğretmen de üzüldü. Suçlu hissetti kendini..Demek ki çocuklara soğuk davranmış,
onlar kendisinden korkmuşlardı.. Vicadan azabı duymaya başladı. Şefkatle ilgilendi çocukla.
- Neyse oğlum, bir şey olmaz..Hadi şimdi git eve de annen üstünü değiştirsin..
Hiç bir şey demeden, yerinden kalkıp dışarı çıktı çocuk..
Onun bir annesi yoktu aslında. Varsa da yanlarında değildi. Bir evleri de yoktu üstelik. Ba
bası ile birlikte bir kahvede yaşıyorlardı. İş yerleri de, evleri - barkları da o kahveydi işte.
Bütün bunları diğer çocuklardan öğrendiğinde, vicdanı daha bir sızlar oldu İlhan öğretmenin..
Çocuk ıslak haliye kahveye gittiğinde, oradakiler güldüler, dalga geçtiler. Bir yığın da azar
işitti babasından. Üzüldü çocuk, kırıldı küçücük kalbi..Kahvenin bir köşesinde, doğru dü
rüst temizlenemeden değiştirdi üstündekileri. O gün okula dönmedi, utanmıştı çünkü...
( Sevgili dostlar ; bu benim hayatım..O sidikli çocuk benim. Ben de çok kişi gibi ’ hayatım roman ’ diyenlerdenim. )
Fikret TEZAL