8
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1099
Okunma
Yazımın başlığına bakmayın. Her ikisi de kendine has dille aynı şeyi anlatmakta.
İslamiyet öz itibariyle yeniliklerle, bilimle çelişmemektedir. Buna rağmen bilimin karşısındaymış gibi gösterilmesi oldukça ilginçtir.
Öncelikle din ile bilim arasındaki farklılıkları belirlememiz gerekir. Ancak bu şekilde bazı kavram kargaşalarından uzak kalınabilir.
Kiliselerin hayatın her alanına olduğu gibi bilimsel çalışmalara da müdahalesi artık Ortaçağda kalmalı. Karanlık bir dönemin alışkanlıklarının yeniden hayata geçirilmesinin önüne geçilmelidir. Din ile bilimin birbirlerinin alanına müdahalesi önlenmelidir. Bilimsel çalışmalar eleştirilirken çalışmaların dinsel bakışla uygunluğunun irdelenmesi yerine etik olup olmadığına bakılmalıdır.
Her iki alan da (din/devlet) birbirlerinin alanına müdahale ettiklerinde, toplumsal kutuplaşmaların kendiliğinden nasıl ortaya çıktığını son yıllarda (!) yaşayarak görmekteyiz.
Bilim; mevcut doğruların aksine, başka olasılıkların da olup olamayacağını merak eder. Din ise; ele aldığı konuları kesin hükümlerle açıklar. Yani, yöntem olarak birbirlerinden farklıdırlar.
Sanırım evrim teorisi ile ilgili tartışmalar da işte bu iki farklı yöntemin aynı konu üzerinde telkin amaçlı müdahalesi sonucu ortaya çıkmaktadır. Oysa bilim kendi işini yaparken din de kendi faaliyet alanlarının dışına taşmamaya özen göstermelidir.
Ne zaman evrim teorisi konusu açılsa, liseli yıllarımın sonlarına doğru okulda yaşadığım bir tartışmayı anımsarım.
O yıllarda ilahiyat fakültesi mezunu ve din dersi öğretmeni olarak ilçemize atanan bir öğretmenimiz vardı. İlçemize tayini ile birlikte kısa sürede alışık olmadığımız faaliyetleri ile dikkatimi çekmişti. Bazı arkadaşlarımızın dindar yanları daha belirgin hale gelmiş ve gruplaşarak okulun tamamından kendilerini soyutlamışlardı. Radikalleşmişlerdi! Nereden bilebilirdim ki o gün şahit olduğum küçük değişim örnekleri, günümüzde kendisini bariz bir şekilde gösteren ülke çapındaki ayrışmanın ön adımı olacak!
Bediülzaman Said Nursi ismini de ilk defa o yıllarda duymuştum. Nurculuk akımının varlığından haberdardım ama yasadışı bir oluşum olduğundan hakkında fazla bilgim bulunmamaktaydı.
Söz konusu kişi öğretmen sayısındaki yetersizlikten olacak ki din dersinin yanı sıra üç farklı dersimize daha girmekteydi. Felsefe, psikoloji ve mantık. Neredeyse haftanın her günü dersimize girdiğinden çoğu zaman bütün dersleri iç içe işlerdik.
Konunun nasıl açıldığını tam olarak anımsamıyorum ama evrim konusunu tartışmaktaydık. Benimle birlikte iki ya da üç arkadaşım evrim teorisini savunurken diğer arkadaşlarım dinsel referanslardan yola çıkarak teorinin saçmalığından dem vurmaktaydılar. Tartışma bir noktadan sonra çıkmaza girince öğretmenimiz o bilindik meşhur karikatürize taktiği ile tartışmaya son noktayı koymuştu.
“Şayet Darvin haklıysa ve maymundan gelmiş isek yarın inek olmayacağımız nereden belli!..”
Henüz çocuk sayılabilecek yaşlarda olsam da öğretmenimizin bu yaklaşımı, tartışmanın gereksizliği kanaatimin oluşmasına yetmişti. Çünkü evrim teorisi hakkındaki bilgisi, mensubu bulunduğu tarikatın telkinlerinden ibaretti!
Oysa bilim çevreleri Darwin’in “maymundan geldik” demediğini pek ala bilmekteydi. Öyleyse nereden çıkmıştı “maymundan geldik” savı?
Bizdeki adresi belli ama asıl kaynağının Darvin’in yaşadığı dönemdeki kendisini dışlayan ve ateist (dinsiz) ilan eden kiliseler olduğunu, altını çizerek belirtmekte fayda var.
Her inanca mensup katı kanaat önderlerinde olduğu gibi Müslüman çevrelerce de bir takım kanaat önderleri bu yaftayı Darvin’e yakıştırmışlardır. Ama gözden kaçan bir ayrıntı var ki bu yaftalama aynı odakların Hıristiyan misyonerliklerini de (!) teşhir etmekte. Yine de halk üzerinde etkili olabilmelerini anlamak olanaksız.
Evrim teorisi konusundaki kısır tartışmanın bir benzerini ülkemizde başörtüsü konusunda da yaşadık, yaşamaktayız. Örtünme konusu da boyutları itibariyle Darwin’in evrim teorisi gibi belki de daha fazla hararetli tartışmalara ve ayrışmalara sebep olmuştur. Kaynak aynı olunca sonuçlarının da benzerlik göstermesi şaşırtıcı değil ama şaşırtıcı olan aynı şeye bakıp farklı görme eğilimidir.