4
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1070
Okunma

Kırılma Noktasında KADIN
O SADECE BİR KADIN
Hayatın kırılma noktasında bir kadın,
Hadi...Değdirinde yansın eliniz.Bu gün pazar,
Yanık elli olmanın erdemini tattınız.
Bir kadın! ...’ DİLİNİ KULLANMAYA GELİYOR ’
Kasıkları kuş yuvası,karnı bahar,
Yaratıcı,o bir deli...O bir hırsız.
Hakkı olan şeyleri ve sonsuzu çalıyor acımasız.
Kendi kokusunu buharlaştırarak,
Yağmuru öğretiyor bulutlara ve bomboş sokaklara! ......
Kırılma Noktasında Kadın!
-İyi bir eş! .....
-İyi bir anne! .....
HAYIR! .....Kadın olmak sadece bu değil,kadın olmak toplumda var olmak ve varlık gösterdiğin yerde içini doldurup varlık gösterebilmektir,ancak ülkemizde olduğu gibi bazı Avrupa ülkeleride dahil olmak üzere tüm dünyada kadınların paylaştığı en önemli sorun kadınının VAROLUŞSAL problemidir.
Bizim ülkemiz gibi ataerkil yaşayan ülkelerdeki KADIN özgürlük sınırını pek aşamadan, erkek eğemenliğini ve erkeklerin egolarını rahatsız etmeden kendilerine açılan açı kadar açılmasını beklenen,üretken,doğurgan,vefakar,cefakar,sevinçlerini yüreğinde,gözyaşlarını ve üzüntülerini cebinde saklayan kadınlar olmalıdır.Erkek etkin toplumlarda istenen ve arzulanan kadın tipi; yani KUTSAL KADIN! yani EV KADINI,yani SUSTURULMUŞ KADIN,yani kısacası SUSKUN KADIN bizden istenen budur.....Genellikle ev kadınlarında daha çok anlam bulan kelime.
Sorunları hiç konuşulup tartışılmazken,durmadan üzerine bir çok kılıflar dikilen,erkeğin bir uzantısı gibi yaşayan kadınlarımız yani BİZ! ....BİZ KİMİZ?
Yasa,yönetmelik,hak,hukuk,örf,adet,gelenek,töre diye bir oraya,bir buraya savrulurken bir çoğumuz gittikçe bireyselleşmeden uzak,hep geride kalma ve görünmez olma ve hatta yok olmayı tercih etme hallerinde olan kadınlarımız,hemcinslerimizin bu halleri ve işte KADININ KIRILMA NOKTASI! ... Bu kabullenişlerinin nedeni güvenli bir yaşam avuntusumudur yoksa evdeki kadının halinden memnuniyetimidir,rızasımıdır ki biz kadınları düşük kılan? Bilmiyorum,daha doğrusu bilemiyorum,sadece düşündükçe boğulduğumu hissediyorum ve düşmek yerine tutunmak istiyorum!
Hayalpres biri olmadığımdanmıdır nedir ileriye ait düşler kuramıyorum,ben kendimi gerçek bir varlık olarak ele alıyorum,herkes gibi,sizin gibi, hatta erkek gibi,hem iyi hem kötü,hem aziz hem günahkar,hem masum hemde davetkar.Kadın veya erkek olmaktaki tek fark, sadece kadının erkeklere göre biraz daha estetik olması ve erkeklerinde bu güzellikleri hoyratça ve sınırsızca sahip olma duygularıdır bizi erkeklerden ayrıştıran.....
Günümüzde modern,kendini her alanda ispat etmiş,üretkenliğe katılmış,anne olmuş,eş olmuş,ekenomik,bilim ve siyasi platformda önemli kararlara imza atmış,hayatın içinde yer almış, var olmanın içini doldurmuş kadınca bir duruşu olan ilkeli,kararlı,özgür kadınlarımızın ayağına bile sokakların sahibi erkekler tarafından nerdeyse çelme takılarak düşürülmek isteniyor çünki sokaklar onların olduğu gibi,karar mekanizmaları da onların,parasal kaynakların başında da malesef yine onlar,yani erkekler.Bu durum sadece bizim ülkemizde yaşanan bir durum değil elbette,Birleşmiş Milletler bünyesinde yapılan bir araştırmada dünyadaki işlerin % 90’nı kadınlar tarafından yapılıyor ancak buna karşılık,mülki-i yetkinin %25’i kadınlara ait, varın gerisini siz düşünün,ister isyan edin istemezseniz de kabullenin yada sorgulayın.
17 şubat 1926 da çıkan ilk Türk Milli Kanununun çıkmasıyla,tek eşliliğe geçilmiş ve kadının bir mal gibi satılması yasaklanarak, insanca ve uygarca yaşaması hakkı tanınmıştır.O günden beri geldiğimiz nokta malesef ortada,kitap arasında kalan yasalar ve bizlerin kendi dünyamızda yazmadığımız ama uyguladığımız kendi yasalarımız ve sadece kitap ayracı olmak isteyen sessiz kadınlarımız durumun keyfinimi sürüyorlar acaba sessizce durmayı tercih ediyorlarken.Konuyu bu bağlamda ele alacak olursak demekki tek rakibimiz erkek egemen bir toplum veya sistem değil,birde buna pirim sağlayan rakip kadınlarımızın olduğu gerçeğidir.Sömürgeleşmenin tek yolu ÖZGÜVENİ YOK ETMEK,KİŞİYİ KÖKSÜZ BIRAKMAK VE AÇLIKLA TERBİYE ETMEKTİR,toplumda bunlara mahkum edilen kadın ya susmayı ve kaderciliği tercih etmekte,ya mücadele uğruna yok olup gitmekte yada yoldan çıkıp, birçok şeyini satarak sonucunu bile bile sunmaktadır yine kendisini bu duruma getirenlere!
Sözde aydınlarımız ise tiraj uğruna, trajikomik bir yaklaşımla her dönemin politikasına uygun söylemler yaparak kavram kargaşası yaratmaktadırlar,malesef en acıtanıda budur!
Kadın olarak ilkelerimizden ödün vermeden,kadınlığımızı yüreğimizde ve ruhumuzda taşıyarak sahip olduğumuz bu yüce cinsiyet şansımızla ve kadınlık onurumuzla bir Cumhuriyet Kadını olarak diyorum ki; ATATÜRK bizim,CUMHURİYET bizim,LAİKLİK bizim, VATAN bizim, baş örtüsü bizim,pantolon bizim,etek bizim,erkekler bizim,evlatlar bizim,cennet bizim ayaklarımızın altında,HER ŞEY BİZİM,yemin ederim kiiiii bizim,sadece farkında değiliz,BİZ VARIZ BİZ......biz kadınız,köy köy,memleket memleket,sokak sokak,tek yumruk, yürek yürek.....
Varsın yazmasın yokluğunun yoksulluğu kitaplarda.Kadın anadır taşır rahminde bebesini,sütüyle besler damla damla,kadın canandır koynunda yatırır sevdiceğini,kadın ırgattır tarlada dökerken terini,kadın yaşamdır paylaşırken ekmeğini,kadın lügattır anlarken bedenini,kadın aşktır dağlarken yüreğini,kadın su’dur söndürürken ateşini,candır canandır,kadın vatandır, ANAVATANDIR,KADIN ONURDUR,LÜTFEN SAHİP ÇIKALIM onursuz yaşamamak adına eğer varsa, kaldıysa tut elimden birlikte yürüyelim sonsuza onurla ve gururla ve KADINCA! .....
hande