8
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1730
Okunma

Sis perdeleri aramıza engel, doğamı kirletmek isteyen aşk tutsak kalmışlığına kızgın. Ben anne sesine hasret, anne dokunuşuna hasret ve sen, Ankara’nın bilmediğimiz sokaklarına ismini yazmamı istiyorsun. Ben şair olamadım, ressam olamadığım gibi ama keman çalmadan ölmek istemiyorum.
Ey sevdiğim biliyor musun?
Ben bir mülteciyim, kendi şehrimde…
Ay sızıyor avucumun içine, şafak vakti dualarıma gözyaşı akıyor. Ankara otogarında gördüğümüz kirli sakallı, yırtık elbiseli, çöpte bulduğu ayakkabısı ile yürüyen, elleri soğuk adamı anıyorum. Bir parça simit için uzatırken ellerini, bakışlarında terk edilmiş bir evin haykırışını duyuyorum.
Kitaplarım vardı benim diyor, bir kadınım vardı, bir evim vardı, bir kızım vardı. Benimde kadınım vardı diyor, benimde kadınım vardı….
O kadar çok etkilendim ki, benimde bir kadınım var diyordu, düşünsene onunda bir kadını varmış, belki de bir çok hayali vardı, ne kadarda çok benziyoruz birbirimize…
Ey sevdiğim biliyor musun ?
Kızıl orduya katılmadım, Fransız devrimini desteklemedim, gece toprağa düşen bedenleri hiç düşünmedim. Elektrikli soba önünde beraber ısınmaya çalışırken yumuşak şeker ve fındık yiyorduk, soba çok elektrik yakar dediğimde yansın önemli değil, zaten elektriği kaçak kullanıyoruz demiştin, o an Corday’ın hikayesini okumuştuk.
Sevdiği kadın idam edilirken ‘’ hayır’’ diye haykırmayan subay vardı. O an ben olsaydım haykırırdım ve sevdiğim kadının benim sesimi duymasını isterdim, o an sevdiğimle beraber idam edilmek isterdim, demiştim....
Ama şimdi…
Boşluk içinde yürüyorum, sokak aralarında köpek havlamaları geliyor, korkuyorum belki de…
Bir umut..
Bir hayal..
Bir aşk’ın içinde geziniyorum..
Omzuma bir el değiyor, bizim bakkal amca ne bu hal diyor, şaşkın bir halde Corday tanıyor musun diyorum.
Ankara’ya hiç gitmedim ki diyor…
Ne garip bir hayat, oysa ki sosyalist olmak için ne kadar uğraş vermiştim.
Bakkal amca, elektrik sobası ile ısındığımızı bile bilmiyor…
......