13
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
3334
Okunma

Kürt halkına ilişkin anlamsız bir tartışma daha:Kürt sayısı,İstanbul Kürtleri vs.vs..
Birileri yeniden Amerikayı keşfe çıkıyor.Seçimlerden önce tanıdık sahneler.Ekstradan bir şey daha var bu kez:Heşt TV.Yani Kürtleri kürtçe ile vurma uğraşı.Keşke "adımlar" samimi olsa,çözüme dair umutlarımıza su serperdi.
30 yılı aşkındır yaşanan savaş durumu Kürtler üzerinde büyük toplumsal ve siyasal etkiler yaratmiştir.
Bu etkileri bölgenin konjoktür’ü içinde birden fazla bölüme ayırmak mümkündür:
1) Kürt halkının,aşılanmak istenen ölüm uykusundan uyanması.
a- Ulusal aklın gelişmesi.
b- Demokratik mücadelenin karakteristiği.
2) Uzun süren olğan üstü hal şartlarında Demokratik siyaset öznesinin yoğunlaşması.
a- Türkiye’deki statik durumun aşılmaya zorlanması.
b- Türkiye’nin uluslar arası standartlara zorlanması.
3) Bölge halkının savaşa bağlı ekonomik sıkıntısı.
Bilinen olumlu ve olumsuz etkiler arasından güncel tartışmaların ışığında bunlar bir daha belirtilebilir.
"Günaydın, gaflet uykusunun sakinleri.Kendi mahallesinin şarkıları ile mest olanlar günaydın" demek geliyor içimden..
Kürtlerin kim olduğu, ne istedikleri bunca zaman görmemezlikten gelinmeli miydi?
Kürt halkı Mezopotamya’nın en kadim halklarından biridir.Asırlarca komşu halklarla Barış içinde yaşamış, hiç bir çıkarsal ve işgal amaçlı saldırısı olmamıştır.Tarihte Kürt’ler ve ataları Med’ler özgürlükçü ve barış severdır.
Anadolu’da da Kürt geçmişi eskidir.Türk halkıyla Kardeşlik, kültürel alış verişin karşılıklı özümsemesi üzerinde gelişmiştir.
Tarihte 20 bin Kürt süvarisinin belirleyiciliği olmasaydı belkide Bizans’lı imparator Diyojen’nin yazgısı anlatıldığı gibi olmayacaktı.Yine,halifelik alınırken kürtlerden gönüllü askerler çıkar.1873’te, çarlık Rusya’sı ile girişilen savaşlarda, Maraş yöresinden Kara Fatma’nın destansı tavrıda aynı..Bu örneklerin ışık tuttuğu tarihsel olaylar resmi tarihin ilgisini çekmez.
Asıl değmek istediğim konu, İstanbul’lun neden en büyük Kürt kenti olduğu...
Kürtlerin İstanbul’daki yoğunluğu savaş nedeniyle yaşanan göçle olağanın üstüne çıkmiştır.Ama,Kürt’lerin İstanbul ile ilişkisi kimi kafa tasçı cevrelerin anlamak istemediği köklü ve eski bir olaydır.Kürt’lerin İstanbul geçmişi,fatih sultan Mehmed’in fethi kadar eskidir.
Bilindiği gibi constantinopolis fethi Molla GORANİ’nin fikridir.Fatih sultana bu fikri Ahmed (molla) Gorani aşılar.Gorani Iraklı bir Kürt’tür."1410 yılında Irak(k.ırak)ın şehrizor yöresinde Dünyaya gelen Molla Gorani,Bağdat,Şam,Kudüs ve kahire gibi büyük kentlerde kalır ve buralarda eğitim görür.Zaman zaman Şıhabuddin Ahmed,Ahmed Gorani diye anılan Molla Gorani,sultan II.Murat’ın isteği üzerine 1441 yılında Anadolu’ya gelir ve 1442 yılında Bursa’daki medreselerde çalışmaya başlar.1443 yılında Manisa’da bulunan fatih sultan Mehmed’in hocalığını yapar."İstanbul’un fethi için fatihi ikna eder.Aktif olarak hareket birliklerine katılan Gorani Fatifle birlikte İstanbul’a ayak basan ilk Kürt’tür.Fetih’ten sonra kadıaskerlik,şeyhülislamlık gib görevlerde bulunur.Halen İstanbul’un bir çok mekanı Gorani adını taşır.
Osmanlı’nın geç yıllarında yoğunlaşan İstanbul Kürt nüfusunun ilk işçi örgütlemeleride bu kent’te gerçekleşir.Rıhtım çalışınlarından oluşan kürt işçilerinin said-i nursi öncülüğünde örgütlenmeleri bir ilktir.Kürt basını ve cemîyetleri açısındanda önemliydi.Kürt isyanlarının bastırılmasından sonra,saray gözetiminde bulundurmak için bu kente çok sayıda aristokrat Kürt aileleri sürülmüştür.
Son günlerde yapılan anketler İstanbul Kürt nüfusunun 2 milyonu aştığı söyleniyor.Burda şaşkınlık yaratacak bir durum yok.Seçim arifesinde bu ayrıntıların tekrarlanması bir çok amaç güdüyor.
Ama şu unutulmamalı,Kürt’ler zaten yıllardan beri varlığını kabullendirmek için haykırıyor ve mücadele ediyor.Ancak devlet, Kürt halkının sosyolojik varlığını ve niteliğini görmek yerine niceliği ile ilgili.
Evet, Kürtler her yerdedir.Ankara’da,Konya’da,Çkurova’da,Ege illerindedir..Mesela değerli yazar Yaşar Kemal Van’lı bir Kürt ailesinin çocuğu olarak Çukurovada Torosların havasını teneffüs ederek büyümüş,Türk romancılığının öncülerindendir ve "roman dilimi anemin hayranlıkla dinlediğim kürtçe destanlarına borçluyum" diyor.Bu bize çözümler açısından bir perspektif verir.Ve,akılcı çözümler dayatır.
Anadolu’da etnik aidiyetleri "çoğunluk","aslı kurucu"luk,"azınlıklar" içinde toplamak çözüm değil ve sosyolojik gerçeklere aykırıdır.Bu kısır döngülerden kurtulalım."Mezopotamya’lı","Anadolu’lu",hatta "İstanbul’lu" ifadeleri daha kozmopolitik ve evrensel tanımlar karşılayan üst-kimlik’lerdir.