4
Yorum
17
Beğeni
5,0
Puan
103
Okunma

Toplumun soluğu daraldığında, bunun ardında çoğunlukla görünmez bir erozyon saklıdır; kelimelerin, düşüncelerin, manevi değerlerin yavaşça aşındığı bir iç çöküş…
İnsan, her çağda gördüğüyle şekillenen bir aynadır aslında. Önüne ne koyarsan, onun rengini yüklenir; neyi duyarsa, onun ritmiyle atar kalbi.
Oysa uzun zamandır raflarda tozlanan hikâyeler sustu; insanı derinleştiren, yüreğe ferahlık veren sözler geri çekildi. Kitapların ışığı azalınca, bakışımız kısaldı; kelime dağarcığımız daralınca, iç dünyamız da daraldı.
Ve boşluk asla uzun süre boş kalmaz; onu doldurmak için hep daha gürültülü, daha kısır, daha yoran görüntüler çıkar karşımıza.
Ekranlarda akan sahneler, içlerinde taşıdıkları kırık değerlerle evlerimize sızdı. Ruhun ağırbaşlı yolculuğunu anlatmak yerine, abartılı ve yüzeysel bir hayatın kopyalarını sundular.
İyi örnekler geri çekildikçe, insan kendine izleyecek bir iz bulamaz oldu; taklit ettiği sahte suretler, onu yavaşça kendi özünden uzaklaştırdı.Ve böylece toplum, ince ince bozulmaya, çözülmeye başladı:
Sözün ağırlığı hafifledi, merhametin sesi kısıldı, anlamın yerini gösteriş aldı. İnsan, kendi gölgesinin ardında kaybolurken, yavaşça başkalarının dayattığı kalıplara sığmak zorunda kaldı.
Ama her çöküşün içinde bir kıvılcım saklıdır. Bir tek iyi örnek, bir tek derin cümle, bir tek sahici insan bile karanlığı delmeye yeter.
Ruhunu besleyen bir kitap, kalbine dokunan bir melodi, haysiyetiyle ayakta duran bir insan gördüğünde, insan yeniden doğrulur.
Toplum, iyiye dönmeyi unuttuğu için değil; iyiyi hatırlatacak kalemler, yayınlar azaldığı için yaralı bugün.
Ve bu yarayı iyileştirecek olan yine sözdür, yine hikâyedir, yine ruhu besleyen o sessiz ama inatçı ışık.
Yeter ki bir yerlerde biri, karanlığın içinden “insan kalmanın” türküsünü söylemeye devam etsin.
Biz devam edelim yürekleri ısıtmaya çünkü yürek üşüdüğünde dünya da üşür.
İnsan kendi içindeki ışıktan uzaklaştıkça, sokakların, evlerin, kelimelerin rengi solar ama biz—evet, tam da bu çağın tam ortasında duran biz—yeniden hatırlatabiliriz geçmişin sıcaklığını.
Bu yüzden biz devam edelim…
Yürekleri sevgiyle, muhabbetle, güzellikle ısıtmaya;
kırılan yerleri sözle onarmaya;
körleşen bakışlara yeniden anlam serperek yürümeye çünkü yazmanın rolü büyüktür—
bir kelime bazen bir kalbi diriltir,
bir cümle bin kişiye umut taşır,
bir metin bir toplumun nabzını yeniden hayata döndürür.
Kalem, insanın içindeki karanlığı en sessiz hâliyle aydınlatan bir kandildir.
Ne zaman ki satırlara merhamet siner,
ne zaman ki kelimeler bir yarayı okşar,
işte o zaman toplum da iyileşmeye başlar.
O hâlde biz, kelimenin ardında saklı o ince ışığı taşımaya devam edelim.
Sevginin ateşini söndürmeyelim.
Güzelliğin izini kaybetmeyelim.
Kalpten süzülen her kelime,gecenin içine düşen bir safaktır.
5.0
100% (10)