0
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
72
Okunma

Bazı insanlar vardır, hayatın telaşında adımların karışırken bir anlığına bile olsa seni durduran… Kalabalığın içinde bir sessizlik gibi, gürültünün ortasında aniden duyulan bir nefes gibi. Onlara rastlamak, kendine rastlamaya benzer. Çünkü bir insanın kalbine yaslandığında, aslında kendi içindeki yankıyı da işitirsin.
Aşk dediğimiz şey, çoğu zaman büyük sözlerde değil; birinin sesinin tonunda, gözlerinde sakladığı bir anlık ışıltıda, elinin titremeyen güveninde gizlidir. Kimi zaman bir merhaba kadar sade, kimi zaman bir vedanın ağırlığı kadar derindir. Ama her hâlükârda insanı değiştirir; bir kapı aralar, içeri sızar ve bildiğin dünyayı başka bir renkle boyar.
Ve fark edersin ki, kalbe en derinden dokunan şey, sevildiğini bilmek değil; biri için değerli olduğunu hissetmektir. Birinin dünyasında bir iz bırakabilmek… Kimi zaman bir cümleyle, kimi zaman susarak bile.
Hayatın bütün yorgunluğuna rağmen hâlâ sevmek, hâlâ inanmak, hâlâ yeniden başlamak… İşte bu, insanın en büyük cesaretidir. Çünkü her aşk bir ihtimaldir; her ihtimal bir umuda çıkar.
Ve umut, en çok da birbirine yaslanan iki kalbin arasında yeşerir.