0
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
101
Okunma

Henüz nefes almaya hazırlanan o küçük çocuk, karanlıkla aydınlık arasında asılı duran ince bir çizginin üzerindeydi. Dışarıda dünya dönüyor, insanlar başka insanların yaralarını görmezden gelerek sabah telaşına karışıyor, gökyüzü bir yanıyla maviyi korumaya direniyor, bir yanıyla dumana yenik düşüyordu.
Ama çocuk bütün bunlardan habersizdi; çünkü daha doğrulmuş bir ömrün yüküne omuz vermemişti. Bir başlangıç için gereken tek şey, suskun bir merak ve kırılgan bir umuttu.
“Bugün beni nasıl bir dünya karşılayacak?” diye soracak olsaydı, cevap kimin dilinden dökülürdü bilinmezdi. Belki bir anne yüreğinden, belki bir dağın suskunluğundan, belki de bir denizin uzak hafızasından.
Günün menüsünde ne vardı peki?
Herkes kendi tabağına ne koymuşsa dünyaya da onu bırakıyordu.
Bir şehir uyandığında, sokaklarında aceleyle yürüyen insanlar vardı; adımlarına karışmış bir sabırsızlık, gözlerinde bir kırgınlık. Kimse kimseye bakmıyor, her şey bir an önce bitsin istercesine ilerliyordu. Aynı anda uzak bir kıyıda dalgalar kıyıya çarparken tuzun ağır kokusuna karışan yalnızlık, sanki bütün insanlığın ağırlığını taşıyordu.
Dağlar, çoktan yorulmuştu. Taşlarının arasına gizlenen kuşlar artık daha az şarkı söylüyordu; çünkü gökyüzünün eskisi kadar güvenilir olmadığını biliyorlardı. Ormanlar ise rüzgârla konuştukça, dalları kırık bir sabrı anlatıyordu. Ağaçlar her yeni güne, acıyan bir omuzla başlıyordu.
Ve bunların ortasında; dünya, çocuk için sorulan basit bir soruya cevap arıyordu:
“Buraya gelmeye değer mi?”
Bir bebeğin geleceği günün menüsünde umut da vardı, karanlık da. İnsanlığın bir yüzü hala ışığa dönüktü; diğer yüzü ise gölgelerden çıkarmadığı bıçak gibi keskin, kırıcı ve kaçınılmazdı. Her şey iç içeydi; iyilikle kötülük, şefkatle kırgınlık, başlangıçla bitiş.
Ama bu hikâyenin odağında bir çocuk vardı…
Ve çocuk için dünya, ne kadar yaralı olursa olsun, yine de kapısını aralıyordu.
Çünkü her doğan çocukla birlikte hayat, bastırılamayan bir soru sorardı:
“Ben hâlâ yeniden başlayabilir miyim?”
Bu hikâye, o soruya verilen ilk cevaptı.
İlerleyen zamanlarda, bu çocuk büyüyecek; bazen yaşamla ölümün kıyısında duracak, bazen dağlarla, denizlerle, kuşlarla aynı yalnızlığı paylaşacak. Dünyanın yükü çoğalacak, zaman akacak, sonlar kendini gösterecek.
Ama şimdilik…
Bugünün menüsünde yalnızca bir başlangıç vardı:
Bir çocuğun gözlerini açmaya hazırlandığı, ağır ama dürüst bir dünya.
Zeynep Rana- Ekim-2025/Edremit