1
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
92
Okunma
BAŞÖĞRETMENİMİN IŞIĞINDA: ÖĞRETMENLİK...
Ömrümün otuz yılını gençlere adadığım “Öğretmenlik” bir meslekten öte, insanın insana dokunduğu en ulvi sanatlardan ilkidir belki de sevgili okurlarım. Topraktan ağacı, kelimeden ufku, çocuklardan, gençlerden yarını büyütme ustalığıdır. Bir öğretmen, sınıfa yalnızca bilgiyle değil; sabırla, umutla, adaletle girer. Çünkü o bilir: İnsan, önce sevilerek öğrenir, sonra öğrenerek yükselir.
İyi bir öğretmen, ezber bozan değil; zihne kapı açan kişidir. Soru sormayı öğreten, merakı diri tutan, yanlışı incitmeden düzelten güvenilen bir akraba, dost, bir kale, dimdik duran ve kucak açan bir dağdır. Yalnızca anlatmaz; dinler, anlamaya çalışır. Çocuğun veya gencin gözündeki en küçük kıvılcımı fark eder ve rüzgâr etmeye kıyamaz. Çünkü bilir ki bir kıvılcım, doğru elde bir ömürlük ışığa dönüşür.
Öğretmenlerin ve öğretmenliğin insan hayatındaki önemi, diğer gün kutlamalarında da belirttiğim gibi elbette bir günle sınırlı tutulamaz. Ama bu önemli günün öğretmenlik mesleğinin önemini vurgulaması, iyi öğretmenlerin yaratacağı toplumların mutlu, gelişmiş, başarılı ve iyi ahlaklı olacağı konusunda bir farkındalık yaratması açısından oldukça kıymetli diye düşünüyorum…
Bir öğretmen, bazen bir cümle içinde ikinci bir kader yazar. Bazen sessizce fark eder öğrencisinin yükünü, bazen görmeyen gözlere yön, duymayan kulaklara ses olur. İnsan büyür, yaş alır, şehir değiştirir; ama ilk öğretmeninin sesi, içindeki çocuk kadar ölümsüzdür..
Sevgili okurlarım bildiğiniz gibi, Başöğretmenimiz, her zaman minnet, özlem, saygı ve şükranla andığımız Mustafa Kemal Atatürk… O, yalnızca bir ulusu kurtarmadı, o cehaletten özgürlüğe uzanan bir yol inşa etti bizlere…
“Öğretmenler! Yeni nesil sizin eseriniz olacaktır.” derken, geleceğin anahtarını kime teslim ettiğini bilerek söyledi. Ayrıca şöyle diyerek eğitimin yönünü çizdi:
“Eğitimdir ki bir milleti ya özgür, bağımsız, şanlı yüksek bir toplum halinde yaşatır ya da milleti esaret ve sefalete terk eder.”
Millet Mektepleri’nden eğitim devrimlerine kadar attığı her adım, Türkiye’nin kaderine işlenen en sessiz ama en güçlü inkılâptır. Çünkü Atatürk için zafer, uygar bir toplum yaratmak; akılları özgürleştirmekti.
Toplumun yaşamında eğitimin önemi, bir binanın temeli gibidir. Temeli zayıf olan hiçbir yapı ayakta kalmaz. Eğitim, toplumu birbirine bağlayan görünmez köprüdür; öğretmen ise o köprünün hem mimarı hem bekçisidir. Atatürk’ün sözleriyle:
“Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için, başarı için en hakiki mürşit ilimdir, fendir.” Bir ülke, fabrikalarla değil; fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesillerle güçlenir. Ve her güçlü toplumun gerisinde, isimsiz kahramanlar gibi duran milyonlarca öğretmen vardır. Bugün, geleceğe dair ne kadar umudumuz varsa, o umut sınıfların içinde filizlenmiştir. Tebeşir tozuna bulaşmış ellerde, sessizce saçları ağaran bir sabırda, her sabah yeniden başlayan bir inançta…
Sevgili okurlarım, öğretmenlik, insanlığa adanmış en uzun duadır. Ve biz biliriz ki: Bir milletin yarını, bir öğretmenin bugün anlattığı cümlede saklıdır. O halde tüm öğretmenler “Daima aşkla göreve!”
5.0
100% (1)