0
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1136
Okunma

HAYAT BU
"Üç katlı, yedi odalı eve dört kişi, iki kedi, bir köpek sığıyor da bir babam mı sığmıyor Pınar? Neden böyle yapıyorsun? Yetmiş beş yaşındaki adamı kapı dışarı mı edelim?"
Pınar Hanım sesini yükselterek, "Bu evde o adama yer yok Okan! Babana durumu anlat ve bu son konuşmamız olsun. İstemiyorum. Bakmak zorunda da değilim. Hem neden dışarı atıyormuşuz? Huzur evinde kalacak. İstediğin zaman gidip ziyaret edersin. Böylece evimizde her gün bu konu konuşulmaz. Çocuklarımızla huzurlu bir hayatımız olur."
"Nasıl söylerim? Babama huzur evine git mi diyeyim? Diyemem Pınar, diyemem."
"Sen bilirsin Okan, ben de en kısa zamanda çocuklarımı alır giderim, babamın üst katındaki eve yerleşirim. Sen de sevgili babanla bu evde mutlu mutlu yaşarsın."
Bahçede bitkilerin köklerindeki otları temizlemeye çalışan Metin Dede, konuşulanları istemeden de olsa duydu. "Anlaşıldı, bu evde bana yer yok. Boş yere dememişler, ev üstüne ev olmaz diye. Gelin de haklı. Ben babası değilim ki. Benimle yaşamak zorunda değil ki. Hem bana yakışmaz huzur bozan kayın baba olmaz. Huysuz ihtiyar değilim ki ben. Elim tutuyor, ayağım tutuyor. Kendime kalacak bir yer illa ki bulurum. Vakti geldi gitmenin. Kendime malzemeler ayarlayayım, en kısa zamanda evi terk edeyim." dedi. Kendi kendine. Malzeme odasına girdi testere, keser, bıçak, kürek aldı. Bir kenara koydu. "Herkes uykudayken çıkıp gideyim, orman milyonlarca kurda, kuşa yuva oluyor da bir bana mı barınak olmayacak." dedi.
Gece herkes uykudayken hazırlamış olduğu malzemeleri, birkaç parça kıyafet ve küçük bir battaniye aldı ve sessizce evin arkasındaki ormana girdi. Göz yaşlarını tutamadan gitti de gitti. Yorgun düşüp, uykusu gelince irice bir ağacın altındaki otlara uzandı, üzerine battaniyesini örttü ve çok zaman geçmeden derin bir uykuya daldı.
İri ağaçların gür dalları arasından güneşin ilk ışıkları yüzüne süzülürken yanağını bir hayvanın yaladığını fark etti. Korkudan gözlerini açamadı. Hayvan Metin Dedeyi iyice kokladı. Metin Dede’nin hareketsiz yattığını gören Tostik havlamaya başladı. Köpeğin sesini duyan Avcı Burhan sesin geldiği yöne doğru yürüdü. "Ne var Tostik? Neden havlıyorsun uzun uzun, olumsuz bir şey mi var?" dedi ve Metin Dede’yi uyurken, kaskatı olmuş vaziyette gördü. Hemen koştu, yanına geldi. "Yaşıyor mu acaba Tostik? Yaşasa bu kadar havlamana uyanması gerekirdi. Ölmüş olmalı." dedi. Burhan’ın sesini duyan Metin Dede hemen yattığı yerden doğruldu. "Sen de kimsin? Nasıl korktum yabani bir hayvan beni parçalayacak diye."
"Köpeğin sesini duyunca neden kalkmadın amca?"
"Köpek yabani hayvanı kovalamak için havlıyor sandım. Ondan hareket edemedim. Kısacası yabani hayvanla yüz yüze gelmek istemedim."
"Avcı mısın amca? Neden uyudun burada? Ne işin var tek başına ormanın derinliklerinde?"
"Sorma yavrum, uzun mesele."
"Ben Burhan, avcıyım. Beş- altı kilometre ileride bir köy var. O köyün muhtarıyım. Al şu şişeyi de birkaç yudum su iç."
Bir yudum du içen Metin Dede, Burhan’a su için teşekkür etti. Kendisini tanıttı, başından geçenleri bir bir anlattı.
"Demek sen Hakim Okan Bey’in babasısın?"
"Tanır mısın Okan’ı?"
"Tanırım. Gayet de iyi sohbetimiz var. Buralara keşfe gelir. Ayran, çay, ne varsa ikram ederiz. Güzel adam aslında nasıl böyle bir şeye razı gelir?"
"Razı gelmedi ki, ben onları konuşurken duyunca, böyle bir karar aldım. Daha uzaklara gidip ormanda kendime bir kulübe yapacaktım. Orada herkesten uzak yaşayacaktım. Akşam yorulunca, uyku bastırdı, burada uyudum kaldım."
"Sen kulübe yapamazsın ki amca. Elindeki malzemelerle kulübe mi yapılır?"
"Mecburum yavrum. Başka çarem yok."
"Öyle deme, başka çaren var."
"Neymiş o çare?"
"Benimle beraber köye geleceksin. Köy evinde bütün köylü sana bakar."
"Ben kimseye yük olmama evladım. Miskin miskin."
"Ne yükü amca? Senin yaşında onlarca insan var. Onlarla beraber takılırsın. Sohbet muhabbet hayat devam eder."
"Benim emekli maaşım var. Ben bakıma muhtaç değilim ki. Hem de Okan benim köyde yaşadığımı er- geç bilir."
"Sen bilmesinler mi istiyorsun?"
"Evet."
"Seni başka bir insan olarak tanıtırım. Asker arkadaşımın babası, İstanbul’dan geldi, bizim köye yerleşmek istiyor, derim. Bir süre köy odasında kalacak. Sonra kendisine bir ev yapacak, derim." olmaz mı?"
"Olur. Birikmiş bir miktar param var. Bir prefabrik ev alır köyde uygun bir yere koyarım. O şekilde kabul ederim teklifini."
İki-üç saat sohbet edip ormanda dolaştılar. Burhan bir yandan da av yaptı. Sonra birlikte köye gittiler.
Metin dede üç ay köy evinde kaldı. Köylüyle birlikte çok güzel günler geçirdi, işlerine onlara yardım etti. Sonra planladığı gibi muhtarın harmanının ilerisine iki odalı bir prefabrik ev yaptırdı. Zamanla tavuk, köpek, kedi sahibi oldu.
Oğlu babasının kaybolduğunu ihbar etti. Bir hafta -on gün kadavra köpekleriyle aradılar bulamadılar.
İSMAİL MALATYA
5.0
100% (2)