Para, gübre gibi etrafa yayılmazsa işe yaramaz. baco
çiftçi
çiftçi

ÖĞRETMENLER GÜNÜ KONUŞMASI

Yorum

ÖĞRETMENLER GÜNÜ KONUŞMASI

( 3 kişi )

5

Yorum

9

Beğeni

5,0

Puan

211

Okunma

ÖĞRETMENLER GÜNÜ KONUŞMASI

ÖĞRETMENLER GÜNÜ KONUŞMASI

ÖĞRETMENLER GÜNÜ

Değerli öğretmen arkadaşlarım,
Sevgili öğrenciler! ..

En büyük öğretmen Atatürk’ün 1928 yılında Millet Mektepleri Başöğretmenliğini kabul buyurdukları tarih olan 24 Kasım günü, her yıl “ÖĞRETMENLER GÜNÜ” olarak kutlanmaktadır.
Millî ve dinî bayramlarla birlikte bazı günler mutluluklarımızın kaynağıdır.
Her bayramda, sevinçlerimizin musikileşen tatlı nağmeleriyle geleceğe biraz daha ümitle bakıyor, bizlere bahşedilen bu güzel günleri hatırlamanın, hatırlanmanın gururunu doya doya yaşıyoruz.
Eğitimin, öğretimin sorumluluğunu derinden hisseden, tükenmez enerjisiyle, şevkiyle, azmiyle, yıllarca bıkmadan, usanmadan çalışmayı, aydınlatmayı en kutsal görev addeden meslektaşlarımızı, değerli öğretmenlerimizi bu vesileyle bir kez daha anmanın tatlı huzurunu yaşıyoruz.
Devletimizin, milletimizin biz öğretmenleri her zaman ve özellikle 24 Kasımlarda daha bir başka hatırlaması, destek vermesi eğitim ordusunun manevi gücüne güç katmaktadır.

Değerli öğretmen arkadaşlarım!
Bu güzel günümüzde Atatürk’ün sözleriyle sizlere seslenmek istiyorum.
“Millî eğitimin gayesi, yalnız hükümete memur yetiştirmek değil; daha çok, memlekete ahlaklı, karakterli, Cumhuriyetçi, inkılâpçı, olumlu, atılgan, başladığı işleri başarabilecek kabiliyette, dürüst düşünceli, iradeli, hayatta rastlayacağı engelleri aşmaya kudretli karakter sahibi gençler yetiştirmektir.” (1923)
Değerli arkadaşlarım!
“Sizlerin aşılayacağınız fikirler, ideal gayelere hizmet edecek şeklide olmalıdır.”
“Bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı, yüce bir topluluk halinde yaşatan veya bir milleti esaret ve sefalete terk eden terbiyedir. Eğitim sisteminin; dili ile unsurları ile ve vasıtaları ile milli olan milli terbiyeye de dayanması zorunludur. Bu amaçla; çocuklarımız ve gençlerimiz yetiştirilirken onlara, özellikle varlığı ile, halkı ile, birliği ile ters düşen bütün yabancı unsurlarla mücadele lüzumunu ve milli duyguya dayanan düşünceleri büyük bir olgunlukla her zıt (olumsuz) düşünceye karşı şiddetle ve fedakârlıkla savunma zorunluluğu telkin edilmelidir.
Yeni neslin bütün manevi gücüne bu özellik ve yeteneklerin aşılanması önemlidir.

Muhterem arkadaşlarım!
Okul, genç beyinlere; insanlığa hürmeti, millet ve memlekete sevgiyi, şerefi, bağımsızlığı öğretir. (1923)"


İlk ilham, ana baba kucağından sonra okuldaki öğretmenin dilinden, vicdanından, terbiyesinden alınır.

BENİ DUYUYOR MUSUNUZ?

Ben, ufuktan doğan güneşim
Ben, karanlıkların amansız düşmanıyım
Ve ben, Anadolu’da esen meltemim
Ben inkılâbım, ben cumhuriyetim…
Ben öğretmenim, ben öğretmenim, öğretmenim! ..

Beni duyuyor musunuz yalnızlıklarınızda?
Sevgiyle kucaklaşınca beni hatırlıyor musunuz?
Yükseldikçe, büyüdükçe sevip sayıyor musunuz?
Bu özellikleri size öğretebildim mi?
Ben öğretmenim, ben öğretmenim, öğretmenim! ..


Sevgili gençler!
Fatihin, hocası Akşemseddin’in atının ayağından sıçrayan çamuru, onur nişanesi olarak değerlendirmesi, Astrolog Ali Kuşçu’nun Osmanlı sınırlarından aldırıp saraya kadar refakat edilmesi, ilme ve ilim adamına verdiği değerin aşikâr örnekleridir.
Yüzyılın derinliklerinden günümüze kadar süzülüp gelen şiirlerindeki sevgi fısıltılarının sıcaklığını kulaklarımızda hissettiğimiz; maddeleşen dünyamızdaki taşlaşan gönülleri içten söylediği ilahileri ile yumuşattığımız; felsefesi, imanı ve inancıyla halkı irşat eden büyük mutasavvıf Yunus Emre ilim hakkında şunları söylüyor:

"İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendin bilmezsen
Ya nice okumaktır."


İşte gerçek ilmin yolu.
İlim demek, insanın önce kendini bilmesi, kendini çok iyi tanıması demektir. Yani özünü bilmeyen kabuk olur. Özü bulmak için de okumak, daha çok okumak tek yoldur.
Bir gün, ne hikmettir bilinmez, Yunus Emre, hocasını (şeyhini) kızdırır. Hocası Taptuk, Yunus’u tekmeleyerek dışarı fırlatıp kapıyı üstüne kapatmak ister. Hocasının bu hareketi karşısında başını içeriye sokmaya çalışan ve kapının yüzüne kapanmasını engelleyen Yunus’un “EY BAŞIM! ELAHMDÜLİLLAH TAŞRAYA YOLLANMADIN…” (dışarı atılmadın) diye sevinç çığlıkları atması, hocasına (şeyhine) verdiği değeri, saygıyı ne güzel ifade ediyor.

Sevgili gençler!
Size bir harf öğretene köle olun, demiyoruz. Ancak öğretmenlerinize içtenlikle saygı duymanızı istiyoruz.
Bu güzel günümüzde, ‘Öğretmenler Günü’nde bütün meslektaşlarımıza sağlık ve başarı temenni ediyor, karanlıkları bir güneş gibi aydınlığa çevirecek siz değerli gençlere sonsuz başarılar diliyor, hepinizi sevgiyle kucaklıyorum.

Hikmet Çiftçi
(Dünden bugüne - 24 Kasım 2013 /2025

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (3)

5.0

100% (3)

Öğretmenler günü konuşması Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Öğretmenler günü konuşması yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
ÖĞRETMENLER GÜNÜ KONUŞMASI yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Ebuzer Ozkan
Ebuzer Ozkan, @ebuzerozkan
25.11.2025 09:58:07
5 puan verdi
Şairler, duyguları kelimelerle şekillendirir.
Onlar, hayatı anlamlı ve derin kılar.
Şiirleriyle yüreklere ışık saçarlar.

Siz de bu güzel şiirinizle gönüllere dokunmuşsunuz.
Kaleminiz daim olsun, selam ve saygılarımla, esenlikler dilerim.
suyun sancısı
suyun sancısı, @suyun-sancisi
24.11.2025 23:19:03
söylenecek o kadar çok söz var da Sayın Yazar kıymeti yok denileceklerimizin
eğitim şaştı yolundan düzen bozuldu görüldüğü gibi
eskiyi özler olduk yüreklerimiz kan çanağı
yine de
Başta Atatürk olmak üzere tüm öğretmenlerimizin günü kutlu ola

Saygıyla

Etkili Yorum
andelip
andelip, @andelip
24.11.2025 21:36:13
Hocam ne güzel izah etmişsiniz öğretmenliği..
Öğretmenlik, sadece meslek değil hattı zatında;
Bir nesli aydınlatma, gönüllere yol gösterme, ülkeye ve insanlığa hizmet etme sanatıdır.
Sizin yazınızda da belirttiğiniz gibi, eğitimin kutsallığını, öğretmenin fedakârlığını ve gençlerin ilim yolundaki sorumluluğunu vurgularken, herkese bir çağrı bir ilan-ı aşktır aslında.. eğitim aşkı öğretim aşkı ve fedakarlık duygusu..
Acaba diyorum Eski öğretmenliklerin yanında bugünün öğretmenleri biraz eksik mi kalıyor ne? zira ne verdiğimiz eğitimde ne de yetiştirilen öğrencilerde bu olguyu bulamıyoruzn gibi..

Eski öğretmenler genellikle büyük bir fedakârlıkla çalışırlardı; maddi karşılık çoğu zaman ikinci plandaydı, asıl amaç öğrenciyi hem bilgi hem de ahlâk yönünden yetiştirmekti.

Eskiden öğretmenler, köy köy, şehir şehir dolaşarak eğitim verir, uzun saatler boyunca öğrencilerin peşinde koşarlardı. Yol, hava ve şartlar ne kadar zor olursa olsun öğrencilerinin eğitimini aksatmazlardı.

Maddi imkânlar sınırlı olmasına rağmen, öğretmenler öğrencilerle birebir ilgilenir, onların hem zihinsel hem de ruhsal gelişimleriyle yakından ilgilenirlerdi.

Eski öğretmenler sadece bilgi aktarmakla kalmaz, öğrencilerin karakter gelişimine de büyük önem verirlerdi. Kurallar ve disiplin, sevgi ve rehberlikle iç içe yürütülürdü.

Günümüzde ise öğretmenlik hâlâ kutsal bir meslek, ancak modern yaşamın karmaşası, teknolojik bağımlılıklar ve bazı sistemsel eksiklikler nedeniyle fedakârlık ve birebir ilgi, eskisi kadar görünür olamayabiliyor.

Elbette hâlâ özverili öğretmenler mevcuttur hakını yememek lazımdır., fakat eski zamanların “tam manasıyla kendini adayan öğretmen” idealine ulaşmak, modern koşullarda çok zor görünüyor..

Günümüzdeki eğitim sevdalısı ve eğitim öğretim için adanmış ruhların var olduğunu yine de hafızalardan çıkarmmamak gereklidir.

tebrik ediyorum hocam bize ışık tutan bu güzel yazınız için
saygılar sunuyorum..
Etkili Yorum
ŞÜKRÜ ATAY
ŞÜKRÜ ATAY, @sukruatay
24.11.2025 17:03:23
5 puan verdi
Günün anlamını en güzel şekilde ifade eden paylaşımınız için gönülden kutluyorum tebrikler üstadım.
Ben de konuyla ilgili Atatürk’ün Öğretmenlere Verdiği Değeri Anlatan Bir Anısını eklemek istedim.
En kalbî selam, sevgi ve saygılarımla.


*********************************
TÜM ÖĞRETMENLERİMİZİN 24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ KUTLU OLSUN.
*********************************

24 Kasım 1928, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün Millet Mektepleri’nin Başöğretmenliğini kabul ettiği gündür.
1981 yılından beri 24 Kasım Öğretmenler Günü adı altında her yıl kutlanır.

Geleceğin mimarı olan öğretmenler her bir öğrenci için ayrı değere sahiplerdir. Öğretmenler Günü; Türk öğretmeninin toplumdaki önemini ve değerini belirtmek, öğretmenler ve öğrenciler arasında sevgi saygı ve dayanışma bağlarını güçlendirmek, emekli öğretmenleri saygıyla anmak, öğretmenlik mesleğine yeni atılan öğretmenlerde mesleklerinin yüceliğinin bilincini uyandırmak amacıyla her yıl kutlanmaktadır.

Atatürk, yurtiçi gezilerinde her gittiği il ve ilçede mutlaka okulları ziyaret eden, öğretmen ve öğrencilerle ilgilenen, sınıflara girdiğinde ise, öğretmenin yerine asla oturmayan, öğrencilerle birlikte aynı sırayı paylaşan bir liderdi. Bir okul öğretmeni, Atatürk’e oturması için yerini gösterdiğinde; “BEN CUMHURBAŞKANI DAHİ OLSAM, SINIFTA ÖĞRETMENDEN SONRA GELİRİM,” diyerek öğretmene saygı gösterirdi.
O, Türk gençliğinin her açıdan iyi yetişmesini ve geliştirilmesini hedefleyen, gençlerle iyi diyalog kuran bir liderdi.

Atatürk’ün Öğretmenlere Verdiği Değeri Anlatan Bir Anısı

BEN HER ŞEYDEN ÖNCE ÖĞRETMENİM

1937 yılının bir akşamı Atatürk akşam sofrasında sık sık misafir ettiği Behçet Kemal’e dönerek;
“Sen çabuk şiir yazarsın, şu içerdeki odaya çekil, bende hangi nitelikleri görüyorsan hepsini anlatan bir şiir yaz” emrini verdi. Behçet, hemen içeri odaya geçti; ve yarım saat gibi kısa bir sürede büyük bir manzume ile Atatürk’ün yanına döndü.
“Oku bakalım” dedi. Behçet, mısraları vurgu ve ses tonuna uygun bir şekilde okudu. Mısralar Atatürk’ün yiğitliği, zaferleri, devrimlerini anlatıyordu. Fakat her zaman Behçet’e bol bol iltifat eden Atatürk, durakladı, yüzünde bir gölge dolaştığını hissettim.
“Behçet olmamış” dedi. Benim asıl bir niteliğim var ki onu hiç yazmamışsın.” Hepimiz bu söylediklerine şaşırmıştık. Bu yazılmayan niteliği ne olabilirdi? Atatürk, bizi fazla bekletmedi ve; “BENİM ASIL NİTELİĞİM, DEDİ, ÖĞRETMENLİĞİMDİR. BEN MİLLETİMİN ÖĞRETMENİYİM, BUNU YAZMAMIŞSIN.” Bir öğretmen olarak ve öğretmenin misyonuna inanmış birisi olarak heyecandan ve gururdan ağlayasım geldi. İmkân olsaydı ellerine kapanmak isterdim. Öğretmene böyle bir yüce saygıyı en yüce bir ağızdan işitiyordum.
(Ord. Prof.Dr. Sadi IRMAK)
Halil Köse
Halil Köse, @halilkose
24.11.2025 15:25:51
5 puan verdi
Kaleminiz yüreğiniz var olsun hocam saygılar selamlar .
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL