0
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
130
Okunma

Ülkemizde kadına karşı şiddetin her gün arttığı bir dönemde, ben de kendi yaşadığım, üstelik kadının kadına uyguladığı bir şiddet biçimi olan psikolojik tacizi anlatmak istedim. Çünkü benim hikâyemde şiddet bir erkeğin elinden değil, “destek olması gereken” bir kadının elinden geldi. Ve bu, insanın yarasını daha da derin açıyor.
Bir sanat gurubu olduğunu düşündüğüm bir topluluğa ve sonra da ikinci bir gruba, benim aracılığımla gelen bir kadından söz edeceğim.
Bu kadın benim de yer aldığım bir etkinliğe gelip, izleyip beğenmiş, o yüzden katılmak istemiş, bir açıdan benim sayemde bulunduğum iki ortama dahil olmuştu.
Ama ne yazık ki geldiği andan itibaren anlattıkları, geçmişinde yaşadığı öfke patlamaları, saldırganlık hikâyeleri ve davranışları beni çok rahatsız etmeğe başladı.Ayrıca hiç yaşamadığı olayları gerçek gibi anlatması beni tedirgin ediyordu.Aşırı narsist, egoist tavırlarda olan, insanları küçümseyen bu kadına mesafeli davranmanın en doğrusu olduğunu düşündüm.Ondan aylar içinde yavaşça uzaklaşmaya başladım. Aynı dönemde kendisini tanıyan başka bir arkadaşım da benimle tamamen aynı fikri paylaşıyordu.
Zamanla sınıfdaki davranışlarından giderek, eğitimci de beni bu kadın konusunda açıkça uyarmaya başlamıştı.
“Bu kişi tehlikeli biri. Onunla yan yana bile oturma bence. Davranışlarında gariplikler gördüm. Ayrıca yıl sonu etkinliğinde ona görev vermiyeceğim, seneye de gelmesini istemiyorum” dedi ve diğer birlikte gittiğimiz etkinliğin eğitimcisiyle de bu konu konuşmamı kuvvetle önerdi.
Ben de zaten aynı fikirde olduğum için dikkatli bir mesafe koydum. Birden bire ilişki kesilebilecek bir kişi olmadığından yavaşça uzaklaşmaya çalıştım.
Bir gün derste sadece ve sadece kendisinin yanına oturmak istemediğimden ve ısrarlarına rağmen diğer arkadaşımla birlikte gidip daha uzağa oturmuş olmam gibi basit bir nedenden ötürü, araya çıktığımızda olay çıkardı.
Herkesin içinde bana ve aileme, hayatıma, onuruma ağır hakaretlerde bulundu. Öğrencilerin çoğu korkudan kaçtı, eğitimci ise köşeye sinip sustu. Psikolojik şiddetten tansiyonum 19’a, nabzım 130’a çıktı; o gece hastanede geçirdim. Üstelik hiçbir gerçek neden yokken.
Bu durumu ikinci grubun eğitimcisine anlattığımda, hiç şaşırmadı.
Kadının tuhaf davranışlarını uzun süredir fark ettiğini, endişelenmememi, yönetimle konuşup onu ortamdan uzaklaştırmak istediğini söyledi. “Arkanızdayım, bu işi çözeceğim.” diyerek beni sakinleştiren de oydu.
Ama işler öyle olmadı.
Bu kadın, bu ortamda da herkesi tek tek toplayıp ,üstelik benim gitmediğim bir gün, hakkımda yalanlar uydurarak ve gerçek olmayan, yaşanmamış şeyleri anlatarak itibar suikastı yaptı. Bir çok hayali iftirayla insanlara beni hedef gösterdi .Tehlikeli bir ortam yarattı. O ortamda bulunan arkadaşlar bütün bunları bana telefonla aktardılar o gün.
Beni tanıyan herkes bu durumdan rahatsız oldu, kendilerinin de huzuru kaçtığı için gidip eğitimciye şikayet ettiler. “ bu kadının davranışlarından rahatsızız lütfen buna bir çözüm bulun” dediler. Tüm bunlar benim o gün olmadığım bir ortamda yaşanmıştı. Kendisiyle telefonda konuştuğumda bana tekrar “sakın üzülmeyin ben bu işi halledeceğim” şeklinde konuşmaya devam etti. “Ona vereceğim görev çok önemsiz olacak. Bunu beğenmeme gibi bir lüksü yok, endişelenmeyin, zaman içinde yok olup gidecek nasılsa” diye konuşmayı sürdürdü.
Derken büyük etkinlik zamanı geldi.
Ancak bu etkinlikte, söz verilenin aksine, o kadına herkesten farklı, fazladan bir görev daha verildiğini gördüm. İnanamadım! Onca vaad,onca sözden sonra yaşadığım bu şaşkınlığı kelimelerle anlatamam. O an dayanamadım, izin alarak o etkinlikten ayrıldım. Kendisi ise “Size yerden göğe kadar hak veriyorum ” gibi verdiği sözleri asla neden tutmadığını açıklayacak bir cümle bile kurmadı.
Yani sözüm ona, yönetimle yapacağını söylediği konuşmalar, kadını gruptan çıkarma sözleri havada kaldı. Hiçbirini yerine getirmedi.
Bir sonraki dönemde tekrar onunla aynı ortamda bulunmak istemediğim için artık kendi adaletimi aramak üzere durumu üst makama ilettim, gereğinin yapılmasını talep ettim. Resmi hiçbir yanıt alamadım. Çok sonra ise, üst makamın ortama girip araştırdığını, o sırada da eğitimcinin “Olay halloldu, sorun yok” deyip konuyu kapattığını öğrendim ki kapatılan bir konu ya da çözülen bir mesele yoktu henüz.
Eğitmenin söylediğine göre, kendisininkatılımcıları çıkarma yetkisi yokmuş. Bu yüzden de kimseyi çıkaramıyormuş..
Ayrıca, benim katılmadığım o etkinlikte, kadının davranışlarından rahatsız olan birkaç kişi imza toplayıp şikayet etmek istemiş, ama eğitmen buna bile izin vermemiş.
Yani bana söyledikleriyle yaptıkları hiçbir zaman birbiriyle uyuşmuyordu.
Bütün yaz boyunca haklarımı, adaletimi aradım, ama resmi kurumlardan, yönetimden ses çıkmadı. Yeni dönem başladığında, o kadın elini kolunu sallaya sallaya tekrar ortama döndü ve sınıfda pişkin pişkin oturmaya devam etti.
Ben ise, o sanat ya da etkinliği (ki benim için bir nefes, bir sığınak, vazgeçmek istemediğim bir uğraşdı )terk etmedim. Verilen sözlerin tutulup tutulmayacağını görmek istedim. Kısaca asla pes etmedim.
Eğitmen bana, yeni sezon başlayınca bizleri farklı gruplara ayırıp biz devam edeceğini söyledi. Ancak 1,5 ay boyunca tam tersi oldu yani aynı ortamda o kadınla kaldık. Ağzını açmadı, sessiz sedasız, dut yemiş bülbül gibi duruyordu. Her an kavga etmeye hazır, tetikte bekleyen kadın, adeta kişilik değiştirmişcesine dikkati çeker derecede sessiz bir şekilde gitti ve geldi.
Daha sonra, başvurularım sonucunda bu eğitimcinin benim sayemde üst makamdan sınıfın huzurunu bozacak kişileri çıkarma yetkisini aldığını öğrendim.
“Sınıfta artık bütün yetki bende, canımın istediğini çıkarabileceğim anlamında konuşarak geziniyordu” Böyle bir yetki aldığına göre neden hala bu kadar olay çıkaran kadını orada tuttuğunu sordugumda, bu yetkiyiyi yeni aldığı için ancak kadın yeni bir olay çıkarırsa bu yetkiyi kullanabileceğini söyledi .Oysaki gözlemlediğim kadarıyla, herhangi bir problem yaşamayan insanları bile rahatlıkla sınıftan çıkarabiliyordu.
Sonra herkesin görev alacağı önemli gün geldi. Ben tüm yaşadıklarımdan sonra en azından ortamdaki görev faaliyeti ile kendisinin ne yapacağını merakla bekliyor dum.
Oysaki ne oldu ?“gitmesi gereken kişi o” dediği kadına büyük, çok önemli bir görev verdi, taçlandırdı.Bana ise, benim haysiyetimi beş paralık eden itibar suikasti yapan, aylardır travmaya sokan kadının karşısında neredeyse yok gibi, önemsiz bir görev verdi.Aslında çok net bir şekilde belliydi ki, kendi kararımla çıkmam için bir mobbing ortamı uyguladı.
Aslında bu eğitmenle ilgili dalgalı ruh halleri hep duyuluyordu, zaman zaman ben de görüyordum ama böylesine bir psikolojik şiddet ortamında, bunca destek ve yardım sözlerinden sonra bu dendi ters köşe bir hamle yapacağını hiç düşünmemiştim gerçekten .
Altı aydır “Onu çıkaracağım, yönetimle görüşüyorum, sizin yanınızdayım, gitmenize izin veremem, gidecek, bu konuya çözüm bulacağım” diyen kişi bir anda o kadını baş tacı yaptı. Suçluyu taçlandırdı, haklı olan beni ise neredeyse cezalandırdı manipülatif bir hareketle mobbing yaparak kendi bilincimle çıkmam için gerekli ortamı bilerek ve isteyerek hazırladı.
Aylarca yaşadığım, hiç hak etmediğim bir travmanın etkisi altındayken, bunun son bulacağını düşünürken karşıma çıkan tablo bambaşkaydı.
En azından adaleti sağlamak için, o kadına verilen görev kadar önemli, kapsamlı bir görev vermesinin doğru olacağını söyledim kendisine. Ama reddetti. Aylarca güya destek olduğunu her zaman yanımda olduğunu söyleyen hatta “bu kadın çok tehlikeli, ya bana da sararsa” diyen kişi bir anda “durumunuz beni benim sorunum değil” diyebilecek kadar renk değiştirdi.
Burada anlatmak istediğim şey, görevimin ne olduğu ya da önemli ya da önemsiz olduğu değil asla .
Ben, olumsuzlukların, huzur bozmanın, itibar suikastının, psikolojik şiddetin yaşandığı bir ortamda, bunu yapan o insana en azından verilecek görevle başka türlü davranılması gerektiğini düşünüyorum.
Hatta dahası var. Benim gayretimle üst makamdan aldığı, “Sınıfta huzuru bozanları çıkarabilirsin” yetkisini, ben hakkımı aradığım için benim üzerimde kullanmayı ima edecek kadar ileri gitti.
Tüm bunlardan sonra doğal olarak orada kalmam mümkün olmadığı için kendisine bütün bu duygularımı söyleyerek ortamdan ayrıldım.
Bu eğitmenin sözleri, davranışları, hakaretleri yüzünden zaman zaman insanlar ayrıldılar, çekip gittiler ve çok uzun süre uğradıkları haksızlıkları konuşup durdular.
Sonra, evlerine yakın olduğu için, iyi vakit geçirmek istedikleri için geri dönmek isteyenler oldu.
Ama bu eğitmen “Sınıfa asla o insanları davet etmeyin. Kesinlikle bu yıl onları istemiyorum.” dedi.
Ancak söz konusu kişiler dönmek istediğinde, garip bir şekilde “Tabii buyurun, sizinle çalışmak bizim için keyif.” diye anormal cevaplar verdi.
Sonra tekrar derse girip” bu kişileri istemiyorum ha sakın onları davet etmeyin” diye onlara verdiği cevabın tam tersini söyledi.
Yani her derste “Bu insanları davet etmeyin, istemiyorum, eskiler gelmesin, onlara söyleyin” dediği halde, gerçekte sınıfta ayrı, dışarıda ayrı, insanların arkasından ayrı, yüzüne karşı ayrı davranıyordu.
Ben bu arkadaşlara geldiklerinde üzülmesinler kalpleri kırılmasın kendilerine de bir şey söyler diye “arkadaşlar tekrar en azından bu dönem geri dönmeyin, çünkü sizi istemediğini söylüyor “dedim iyi niyetle ikaz ettim. Ancak bu kişinin nasıl biri olduğunu bilen ve bu yüzden çıkan bu insanlar da 3-5 ay etkinlikten uzak kalınca o etkinliğe geri dönmek istediklerinde kendilerinin yüzüne “buyrun hoşgeldiniz “diyen eğitimcinin, arkalarından da “bu adamlar buraya gelemez” demesine akıl almaz bir şekilde inanmadılar ve hatta bana bunu sen mi uyduruyorsun gelmemizi istemiyor musun? diye soranlar oldu.
Kndilerinin hoca tarafından istenmediğine dair olan sözlerini sınıftaki diğerlerine sorduklarında, onlar da eğitmenle araları bozulmasın diye duyduklarını saklamışlar, “Öyle bir şey yok, biz duymadık diyecek kadar çıkarcı davranmışlar.
Bir yandan bu eğitmenin yanar dönerliği, bir yandan insanların ne yaptığını bilmeyen bu garip davranışları, bir yandan şiddete meyilli bir kadın tarafından uğradığım psikolojik taciz..
Sonuçta; ben hayatım boyunca pek çok insan tanıdım ama belli bir yaşta, mutlu ve huzurlu olmak için gittikleri bir ortamda, psikolojik şiddetin, hakaretin, sağ gösterip sol vurmanın, manipülasyonun böylesini hiç görmedim..Tüm bunlar, sadece birkaç ayda ardarda başıma geldi.
Ve hayatım boyunca birkaç ay gibi çok kısa bir zamanda hiç bu kadar tuhaf ve kötü davranan insan kitlesi ile ardarda karşılaşmamıştım.
İyi ki dedim kendi kendime “burada ücretli ya da maaşlı bir çalışan değilim ve sadece hobi için, mutlu olmak için geliyorum”.
Meslek olarak yapanların, mobbingle, manipülasyonla, hatta bazen intiharla sonuçlanan o ağır yükle nasıl mücadele ettiğini duyduğum için, kendi halime şükrettim. Keyif için geldiğim yerde bana adeta cehennemin bir parçasını yaşattılar.
Üstelik, oradaki küçük kimliklerinden olmamak için, eğitmenin neredeyse “Cinayet işledim” dese, “Biz de kol bacakları kesmeye gelelim” diyecek kadar etek öpücü kişilerin varlığı da ayrı bir vahamet.
Ben yaklaşık bir yıldır, benim sayemde iki ayrı ortama girip, gelir gelmez bana cehennemi yaşatan, cezalandıracağını söyleyip sonra taçlandıran bir kişiyle tek başıma savaşıyorum. Bu kadın bir konuşmasında insanlara bir taktım mı” ziril zırul ağlatırım” demişti övünerek. İnsanlara psikolojik şiddet uygulamaktan adeta övünen bir kadın yani.
Tüm şiddete uğrayan kadınların başvurdukları yerlerden, doğru düzgün cevap alamaması gibi, ben de benzer bir tepkisizliği yaşadım. Üstüne üstlük sonuç olarak suçlu ödüllendirildi, mağdurun, haklı olanın, hakkını arayanın gitmesi için de elinden geleni yaptı oradaki kişi.
Üstelik, bu adamın çevresindekiler, çok şeyi de görüp bildikleri halde kendi küçük kimliklerini ve o ortamdaki çıkarlarını korumak için hala yalakalıklarını sürdürüyorlar.
Ben sadece ilahi adalete bırakıyorum artık.
Ne yazık ki, bu alanda birçok eğitmen olduğu halde, birçok iş yerini tek başına parsellemiş, anlattığım gibi mantıksız olarak canının istediği insanlara haksızlıklar yapan, suçluyu taçlandırıp, hakkını arayan, haklı olanın ise uzaklaşmasını sağlayan ve her yerde, ders adı altında insanlara hakaret eden, alay eden, bağıran çağıran biriyle muhatap olabiliyoruz.
İnsanlar ise sadece işlerine geldiği zaman resmen 3 maymun..
Normalde, görüyorlar, duyuyorlar, konuşuyorlar hatta bazen ortamı terk edip gidiyorlar ama çıkarları gereği yeniden dönmek istedikleri zaman tekrar üç maymun oluyorlar.
Bazen diyorum acaba bir kamera şakası mı yaşıyorum ? bütün bunlar gerçek mi ?…..
Kesinlikle ilahi adalete bırakıyorum. yaşantımda hep haktan haklıdan yana oldum. İnsanların yaptıkları kötülükler bana göre değil.Karşılığını onların yaptığı gibi veremem, ama yaptıklarının sonucunu ilahi adaletten almalarini diliyorum ve bekliyorum ve inanıyorum…..
5.0
100% (1)