1
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
101
Okunma

Göktürk minibüslerin durağına yakın bir yerde parka çekti arabayı. Cadde oldukça kalabalıktı hem araçlar, hem de alış veriş için gelen insanlar. Koşuşturmalar telaşlık içinde devam ediyordu. Biz arabadan inerek bagajdaki eşyalarımı alarak indirdi. Bir taraftan etkinliğin heyecanı, diğer tarafta çok saygı değer başbuğumun ülkücüsü Göktürk’ten ayrılmanın üzüntüsü. Gözlerim dolu dolu baktım gözlerine. O da benden farksızdı. Onu kucaklayarak kulağına takatsız nefesimle; ’’ Göktürk gardaşım, ikimiz içinde zor bu ayrılık. Pek fazla gezemedik birlikte. Senin işlerin benim de etkinliğe katılmam. Neyse inşallah yine gelirim buralara. Sende gelirsin şehirlerimizin güzelliğini yansıtan Konya’mıza ve alim Nasreddin hocamızın, Seyyid Mahmut Hayrani hazretlerinin memleketi Akşehir’e gelir, yarıda bıraktığımız sohbeti orada devam ettiririz!’’ diyebildim güçlükle. O hiç bir şey diyemeden hızlıca dönüp arabasına biner binmez arabayı çalıştırıp bastı gaza. İleriki kavşaktan döner dönmez görünmezliklerde bir evliya gibi kaybolup gitti. Elimdeki mink bavul ve sırt çantamla arkasından baka kaldım. Ağlamaktan beter oldum. Dizlerimde tükenmiş güçle Büyük Sürmeli Oteline yöneldim.
Otelin giriş kapısının önüne konulmuş sağlı sollu ayak üstü masanın etrafında çay ve sigara içenleri görünce içimden ’’galiba bunlar dertli derli sigarayı tüttürdüklerine göre ve demli çayla sohbetin ateşini alevlendirdiklerine bakılırsa şiar arkadaşlarımız.’’ diye düşündüm. Yanlarından geçerken selam verdim; tebessümle karşılayarak aldılar selamımı. Otelin otamatik kapısı açılır açılmaz doğruca otele giriş işlemlerini yapan genç kızın yanına vardım. İsmimi söyledikten ve kalacağı günlerin ücretini ödedikten sonra ikinci kattaki 230 nolu odama çıkamaya hazırlanırken asansörün önünde, kimi görsem? Adana’daki her etkinliğe iştirak eden Adıyaman’ın şairesi kardeşim Emine Alagöz’ün o gülümseyen tavırları ile bana doğru geldiğini gördüm.
’’Zafer ağabey, seni bekliyoruz. Sabah bekliyorduk seni. Ama geldin ya! Hoş geldin, sefalar getirdin.’’
’’Çok teşekkür ederim abim. Hoş buldum. Ben aslında burdaydım ama bir arkadaşıma misafir olmuştum. O nedenle akşama gelebildim.’’ derken lobinin arka kısımdan Halise başkanın sesinin yükseldiğini ve o güzel hitabet sesiyle bana;
’’Zafer Abi hoş geldin. Eşyalarını odana koy ve hemen gel. Yemek vakti.
’’ Teşekkür ederim başkanım, hoş buldum, sağ olasın. Tamam, hemen geliyorum’’ diyerek asansörün gelmesiyle bana ayrılan odama geçtim. Aceleyle eşyaları da bırakır bırakmaz aşağı lobiye indim.
Lobinin salonunda yirmi beşe yakın arkadaş vardı. Koltuklara oturmuşlar, derin sohbete daldıklarına bir göz attık yemeğimi almaya giderken. Tanıdığım beş altı kadar arkadaş vardı. Diğerlerini ilk görüyordum. Onlarla tanışmayı yemek sonrasına bırakarak Adana büyük şehir belediyesinin şair ve yazar arkadaşlarımıza gönderdiği yemeklerden payıma düşeni Halise başkan ikram etti. Yemeğimi alıp otelin yemekhanesine gittim. Yemekhanede benim gibi geç gelen üç beş arkadaş vardı yemeklerini yiyen. Onlara ’’afiyet olsun canlar’’ diyerek yemeğime başladım.
Aşağı lobiye indiğimde salon biraz kalabalıklaşmıştı. Tanıdığım şair ve yazar arkadaşlarım oradaydı. Adıyaman’dan Emine Alagöz, İstanbul’dan Şırnaklı Hamdi, Burdur Bucak’tan Ayşe Oral ve eşi, Adıyaman’dan Tv şiir etkinliği proğramcısı ve şiir yorumcusu şair Fahrettin, Tiyatro, sinema, dizi oyuncusu Kadir Çolak kardeşim, Kızılelma derneği başkanı Yasemin Meydan Yeşilhisar kardeşim, Adana’nın ülkücü şairlerinden araştırmacı Yakup Karaca, değerli ozanlarımızdan Sıtkı Demir, Adanalı şair ve ÇED yönetim kurulu üyesi Bekir Halk ve ismini şu an isimlerini hatırlayamadığım (kendilerinden özür dilerim) şair arkadaşlarımızı ve yeni gelen şairlerimizi görmenin mutluluğu içindeydim.
Devam edecek...
Zafer Direniş
...
5.0
100% (2)