0
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
94
Okunma
Geldiğinde dünya durmadı. Sadece içimde bir şey kıpırdadı; sessiz, derin, adını koyamadığım. Gözlerin değdiğinde, zamanın dişlileri bir an takıldı. Sonra yeniden döndü, ama artık ritmi senindi. Kalbim değil, evrenin kalbi atıyordu sanki. Her vuruşta biraz daha genişliyordu göğsüm. Sanki sen içime sonsuz bir boşluk açmıştın; doldurulamayan, ama ağırlığı olan bir boşluk. Boşluk da sen kokuyor.
Günler birer nefes gibi akmaya başladı. Sabahları uyanıyorum, kokun burnumda. Dokunmadan dokunuyorsun. Konuşmadan söylüyorsun. “Buradayım,” diyorsun, ama sesin içimden geliyor. Gözlerimi kapatıyorum, parmak uçlarımda tenin. Açıyorum, hâlâ oradasın. Mesafe diye bir şey yok artık. Çünkü aşk, senden uzakta da yakın. Yakınken de uzak. Aradaki her santim, bir ömür kadar. Ve her ömür, seninle.
Masada bir fincan, ikiye bölünmüş. İkimizden birer yudum. Soğumuş, ama hâlâ sıcak. Dudak izlerin var üstünde; senin ve benim. Silmiyorum. Çünkü o izler, zamanın üstüne kazınmış imzan. Her sabah bakıyorum, birinin beni sevdiğini oradan öğreniyorum. İnsan bir fincanı değil, seni içer meğer. Benim anım, orada, sessizce ısınıyor. Seninle.
Gece olunca pencereden dışarı bakıyorum. Yıldızlar çoğalmış. Çünkü sen geldiğinde gökyüzü de âşık olmuş. Her ışık, gözlerindeki bir parıltı. Rüzgâr esiyor, ama üşütmüyor. Çünkü rüzgâr da biliyor; senin yanında soğuk diye bir şey yok. Yürürken ayak izlerim yan yana. Biri senin, biri benim. Ama aynı kumda. Aynı derinlikte. Kimse iz bırakamıyor yalnız; sen bırakıyorsun. İkimizden bir iz. Sonsuz.
Bazen yan yana oturuyoruz. Konuşmuyoruz. Çünkü kelimeler yetersiz. Elimi tutuyorsun. Parmaklarımız iç içe. O an anlıyorum: Aşk, dokunmak değil, dokunulduğunda kaybolmakmış. Kendini bulmak için kendini kaybetmek. Gözlerime bakıyorsun. İçimdeki her karanlık aydınlanıyor. Çünkü aşk, ışık değil; ışığın geçtiği yer. Karanlığı bile güzelleştiren bir geçit. Ve o geçit, sensin.
Dün gece rüyamda bir nehir gördüm. İkimiz kıyıda. Su akıyor, ama bizi almıyor. Çünkü aşk, akıntıya kapılmak değil; akıntıyı değiştirmekmiş. Uyanınca anladım: Nehir içimizde. Kalbimizde. Her atışta biraz daha büyüyor. Durmuyor. Çünkü durmak, sevmekten vazgeçmek demek. Vazgeçmiyoruz. Hâlâ birbirimizi taşıyoruz. Hâlâ birbirimizi bekliyoruz. Sonsuza.
Ve o an, başımı omzuna yasladım. Gözlerimden akan yaş, gömleğine değdi. Tuzlu, ama tatlı. Bağırdım. Sesim çıkmadı. Ama içimden bir ses yükseldi, yumuşak, derin, sonsuz:
Sevgilim, aşk bir gidiş değil. Bir varış hiç değil. Aşk, iki insanın aynı anda aynı yerde olması. Ama o yer, haritada yok. O yer, içimizde. Her nefeste yeniden inşa ediyoruz. Her dokunuşta yeniden doğuyoruz. Çünkü aşk, bir kere olmaz. Her seferinde ilk kez olur. Ve son kez olmaz. Çünkü aşk, sonsuz bir başlangıç. Ben her sabah yeniden âşık oluyorum. Gözlerim açılıyor. Ve sen, hâlâ oradasın. İçimde. Dışımda. Her yerde. Artık gittiğim yer yok. Çünkü geldiğim yer, sensin..
Efsuni
5.0
100% (1)