0
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
87
Okunma

BESMELEYLE KAVUN YETİŞTİRMEK
Batıl inanış, zayıf kafaların dinidir.
Eflatun
Adamın birisi misafirliğe gitmiş. Sofrada her çeşit yemek varmış. Misafir baldan bir kaşık almış. Tadını çok beğenmiş. Daha sonra kavundan yemiş. Kavun baldan daha tatlıymış. Dönmüş ev sahibine;
“Bu kavun çok tatlı. Siz mi yetiştirdiniz? Satın mı aldınız?”
Ev sahibi;
” Ben yetiştirdim” demiş, övünerek.
Adam;
“Merak ettim. Böyle tatlı böyle lezzetli kavunu yetiştirmenin sırrı nedir?”
Ev sahibi;
” Önce abdest aldım. Besmele çektim. Sonra da dualar ederek kavunu ektim. Allah’ta bana böyle tatlı kavunlar verdi.”
“Vay be” demiş adam. Sonra da eklemiş, “biz boşuna ter döküp tarla sürüp, itinayla, boşuna kavun ekiyormuşuz. Böyle kaliteli, bu kadar tatlı kavun yetiştirmek kolaymış ta bizim haberimiz yokmuş” diye söylenmiş. Birisi atılmış;
“Fıtratında bal üretmek olan arıya, böyle abdest alıp besmele çekmekle tatlı kavunlar yetiştirdim diyerek, haksızlık etmek ne kadar doğru?” diye sormuş.
En sonunda yaşlı bir misafir konuşmuş.
“Evladım! Besmele çek abdest al. İstersen alma! Çalışmadıktan sonra ürün alamazsın. Bir insan en iyi ürünü almak için, toprağı en iyi şekilde işlerse, çok iyi ürün alabilir. Toprağa emek vermeyenin çok ürün alması hayaldir.”
Sonra da, “Size bir kıssadan hisse anlatayım” deyip başlamış anlatmaya.
Hızır Aleyhselam, toprağını çok iyi sürmüş, ekime hazır etmiş bir adama, “kolay gelsin” demiş. Adam yüzünü dönüp bakmamış bile, selamı da almamış. Ter içinde işine devam eden adama sormuş. “Bu tarladan çok ürün alabilecek misin?” Adam işine devam ederken cevaplamış;” Elbette! Bir ürünün bol olması için gerekli bütün şartları fazlasıyla yerine getirdim. Bir doğa olayı olmazsa nasip,” demiş.
Hızır, hemen yanı başındaki tarlada çalışan adamın yanına gidip, “kolay gelsin” demiş. Adam elindeki kazmayı bırakıp, eğilerek ve bağırarak selama karşılık vermiş. Adam sürmeden emek vermeden ektiği tarlada, tohumları öylesine gömüyormuş. Bu adama da aynı soruyu sormuş. “Bu tarladan çok ürün alabilecek misin?” Bu adam da;” Elbette alacağım. Ben toprağa gömdüm tohumu. Allah büyüktür, benim gibi Müslümana verecek!” demiş.
Hızır, iki çiftçiye de selam verip ayrılmış oradan. Sonra da Allah’ın huzuruna çıkıp iki çiftçinin durumunu anlatıp, “hangisi daha çok ürün olacak?” diye sormuş.
Allah;” Senin selamını alıp bana güvenen değil. Elbette ki, çok çalışan toprağa gereği gibi hizmet eden alacak hakkını,” demiş.
Bu memlekette, dua ile çalışmadan sınav kazanacağına inanan çok insan var. Akşam çok dua ettim, bu direksiyon sınavını geçerim diyen, arabanın pedallarını karıştıran, kolunu bulamayan çok a-kıllı var.
Galiba bizim derdimiz; abdest alıp besmele çekmekle her işin gerçekleşeceğine inanmış boş Müslümanlar olmamız! Bu cehaleti ortadan kaldırmak, belki de en önemli görevlerimizin başında geliyor. Bin defa besmele çekip otursan toprağın üstüne, eşelemeden tohum yeşermez. Bunun bilincinde olmak lazım.
Önemli olan takvadır, çalışmaktır.
Besmelenin anlamını bilmeyen mümin yüzdesi, %90 nı geçer gibi, memlekette.
“Bin besmele çekip abdest alıp yan yatmakla” cenneti bile hayal edemezsiniz.
Hz. Muhammet, boş boş oturan bir adamın yanından geçerken selam vermemiş. Geri dönüşte adamın eline aldığı bir odun parçasıyla toprağı eşelediğini görünce, selam vermiş.
Anladınız değil mi, neden selam verdiğini?
Besmeleyle abdestle tatlı kavun yetiştirdim demek, arıya hakarettir.
Herkes fıtratına uygun davranır bu âlemde. Hiç kimse “ben böyle istiyorum” diyerek, hiçbir şeye ayar çekemez.
İnek süt vermeyi biliyorsa, insanda ineği beslemeyi çok iyi bilmelidir.
Ne kadar hizmet, o kadar süt!
Bildiklerimiz, bilmediklerimizden çok azdır. Bu nedenle anlatacaklarımızın;
“Hepsi bu değil!”
27.09.2017/Kepez/Çanakkale