Kılavuzu para olana her kapı açıktır. shakespeare
Beyhudenin Kalemi
Beyhudenin Kalemi
VİP ÜYE

Tekr'ara

Yorum

Tekr'ara

( 4 kişi )

1

Yorum

8

Beğeni

5,0

Puan

134

Okunma

Tekr'ara

Tekr'ara

Oysa, dostluğun ve sohbetinin güzelliği ile kalmanı isterim demişti, rüzgarın ıslık çalan nefesi...

Hafızamda yankılanan sesin, o son cümlenin tınısı, şimdi ıssız bir vadide yankılanan rüzgarın keskin, ıslık çalan nefesine dönüştü. Her esişinde, bir vedanın feryadını taşıyan o rüzgar, geride kalan tek yoldaşım. Ellerimde, mürekkebi kurumuş, hiç yola çıkamamış o tek tik mektuplarımın soğuk ağırlığı. Onlar ki, dudaklarımdan dökülmeye cesaret edemeyen her heceyi, her sessiz yakarışı barındıran; varlığımdan çok, yokluğuma şahitlik eden kâğıttan hayaletler. Yine kalmak varmış, o hiç geçmeyen eşikte, ne giden ne de varan olabilen bir bekleyişin omuzlarında.

Tarih, sahiden de yalnızca tekerrürden mi ibaret? Yoksa biz mi, aynı acıyı farklı günlerde yaşamayı, değişmez bir kader sayıyoruz? Zaman ne kadar geçerse geçsin, takvim yaprakları her sabah aynı umutsuzluğu mu fısıldıyor kulağıma? Her gün, dünden kalma bir yara izini yeniden mi gösteriyor? Takvimdeki günler değişse de, o günlerin içinde taşıdığı duygu, buz tutmuş bir nehir gibi hep aynı akışsızlığı mı sürdürüyor?

Tek Tikli Bir Veda, Başbaşa Bir Rüya

Oysa, avuç içimde duran o cansız ekranın sol köşesinde asılı kalan tek tik, benim için bütün bir dünyanın yıkılışıydı. Gönderilemeyen bir mektubun kâğıttan ağırlığı gibi değil, dijital bir boşluğun soğukluğunu taşıyordu. O tek tik; bir umudun titrek mum ışığı gibi yanıp sönüşünü, sesimin sana asla ulaşamayışını, aramızdaki o görünmez duvarın her geçen saniye daha da yükselişini fısıldıyordu. Bir ihtimalin, bir olasılığın sessizce gömülüşüydü o.

Belki de bu yüzden, rüyalarımda kurduğum o sofra, şimdi hiç bu kadar gerçek olmamıştı. Loş bir ışığın altında, penceremizin ardında dans eden kar taneleri eşliğinde, yalnızca ikimize ait olacak bir akşam yemeği... Şarabın kadehlerde nazlı nazlı salınışı, masanın üzerindeki taze çiçeklerin kokusu ve en önemlisi, gözlerimin içinde kaybolacağım o çift siyah göz. Hiçbir kelimeye ihtiyaç duymadan, yalnızca nefeslerimizin birbirine karıştığı, belki de el ele tutuştuğumuz o an... Ufacık bir sofranın, bir ömre bedel olabileceği o an. Bu kadar yakındık belki de o hayale. Birbirine değmek üzere olan iki el gibi...

Ama şimdi, bu dipsiz boşluğun ardında, yarın neyi doğuracak peki? Bilmediğim bir coğrafyadayım, sanki kendimden uzak, sana daha uzak bir yerdeyim. Aramızdaki bu görünmez uçurum, kaç sayfanın katlanıp yırtılmasıyla oluştu? Kaç satır suskunluk, kaç mısra kırgınlık, kaç hece eksik kaldı da mesafe bu kadar acımasızlaştı? Alfabe bitse de, o yirmi dokuz harfin tüm kombinasyonları tükense de, bu mesafe denen gölge, uzadıkça uzuyor. Iraklaştıkça, ölçülemez bir büyüklüğe erişiyor.

Bu yüzdendir belki, sözcüklerin tükendiği yerde, çaresizce rakamsal bir boyuta geçip duruyorum. Kalbimin acısını, harflerin ölçemediği o dipsiz boşluğu, sayılarla anlamlandırma çabası bu. Tekil ya da çift, üç ya da milyon basamaklar zinciri... Sayılar, harflerin yetersiz kaldığı o sessiz dile tercüman olacakmış gibi. Her bir rakam, aramızdaki aşılmazlığı işaret eden bir kilometre taşı.

İçim, sana doğru savrulurken keskin bir cam gibi kırılıyor. Kesiliyor nefesi sevdanın, sanki boğazına düğümlenmiş bir çığlık gibi. Özledikçe, o beklenen vuslatı getirmez oldu hiç bir dize; ne şairlerin en yanık mısraları, ne de telefon ekranında beliren iki nokta ile bölünmüş üç rakam öbeği (saat, tarih, zaman dilimi).

Sanki biz, yıldızları birbirine değmeyecek şekilde farklı yörüngelere fırlatılmış iki gök cisminden ibaretiz şimdi. Yakınlaşmaya çalıştıkça, kainatın karanlığı bizi daha da ayırıyor. Ve ben, bu karanlıkta, elimdeki gönderilemeyen mektuplarla, rüzgarın fısıldadığı o son cümlenin ebedi bir tutsağı olarak kalıyorum.

Dört günde geçse, an nabzında da atsa, özlem aynı yerde, hiç soğumadan duran tek şey...

Kısaca özledim işte...




Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (4)

5.0

100% (4)

Tekr'ara Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Tekr'ara yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Tekr'ara yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Sabitlendi
Black Rose
Black Rose, @blackrose1
16.11.2025 02:03:09
5 puan verdi

Özledim diyebilmek ne büyük cesaret
Ne çok dolu bir kelime
Bir kelimenin tüm duygularını bir anda içine alması ve tüm kızgınlıkları, kırgınlıkları bir anda unutturması mucize gibi bir şey...

Büyülü, efsunlu, sırlı ve bir o kadar sade...
Nasıl oluyor peki bu..?

Küfredesim var ama küfürbaz değilim yâni durmuyor pek bende. bir dostum var o böyle zamanlarda ben yerine ederim demişti ona gideyim bâri :)

Teşekkür ederim güzelliğinize⚘💜
Paylaş
YAZI KÜNYE
Tarih:
15.11.2025 22:53:33
Beğeni:
8
Okunma:
134
Yorum:
1
BEĞENENLER
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL