0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
100
Okunma

Ömrünü faydalı bilgilere atamış,meziyet sahibi nuryüzlü sevecen bir ihtiyar vardı...Memleketin ileri gelenleri hep ondan ders almışlardı...Bunun da,meyhane masalarından kalkmıyan, uzunca boylu, külhanbey yapılı , sürekl, ayyaş gezen sarhoş bir oğlu vardı...İkazlara nasihatlere kulah tıkıyan bu aymaz hali, taa ki evlenene dek sürdü...Yaşlı babası vefat etmişti...
Evliliğinin ilk gecesi, hemen hemen ilk defa sarhoş değildi. Gözleri, duvarda asılı bir tabloya takıldı. Yüzünde, bakışlarında nurlar parlıyan bir fotoğraftı bu..birden çok etkilendi.Ertesi günü ilk işi o resmin sahibini sormak oldu;
_ O, duvarda asılı, yüzü nurlu, güler yüzlü fotoğraf kimin fotoğrafı anneciğim ?... Annesi,melül bir halde derin bir iç geçirdi ;
_ Aah evlâdım dedi; o fotoğraf, senin babanın fotoğrafı, senin gibi sarhoş bir evladın babasının fotoğrafı. Baban alim bir adamdı, memleketin bütün ileri gelenler, hep ondan ders almışlardı. lâkin sen hiç onu tanımadın. Her akşam eve sarhoş geliyodun ...Herkes onu çok iyi anlıyordu ama, s en hiç anlıyamıyordun...
Delikanlı,büyük bir nedamet içersinde birden bire annesinin ellerine sarılıyor, öpüyor öpüyor;
Anneciğim diyor; şimdi ben gidiyorum. Eğer Alim olup, ona lâik bir evlat olmadan dönersem sakın bana hakkını helâl etme!...
Vedalaşarak ayrılıyorlar.
Coşkulu bir arzuyla yollara düşen genç, beş sene bi memlekette, beş sene başka bir memlekette ve beş sene de başka bir memlekette ilim tahsil ettikten sonra birçok dini bilgilere sahip olup Alim olduğuna inanmış olarak, büyük bir hasret içersinde memleketinin yolunu tutuyor...Akşam üzeri mütevazi bir kulübeye rastlayıp kapısını çalıyor; Yaşlı bir ses;
_Kim oo?...
_Aç baba Tanrı misafiri...
_Tanrı misafitiysen buyur gel!...
Yaşlı ihtiyar adam kapıyı açıyor; nerden gelip nereye gittiğini sorduğunda durumunu anlatıyor.
Üç memlrkette beşer sene ilim tahsil ettim,şimdi alim olarak kendi memleketime dönüyorum...İhtiyar,genci tepeden tırnağa bir süzdükten sonra ;
_Şimdi sen ALİMmisin diyor;
Evet baba, Allahın izniyle artık alim’im...
_Peki söyle bakalım İLMİN BAŞI nedir?...
Bir çok bilgilere sahip kişi olarak bu basit soru karşısında cevap veremeyişi genci bir hayli hırpalıyor. Ellerine sarılıyor ;
_Ne olur söyle baba,ben alim olduğumu nabullenirken basit bir soruya dahi cevap vermeyişim, ilmimim henüz tam yeterli olmadığını gösteriyor. Ne olursun söyle bana; nedir ilmin başı?...
_Hayır söylemem ,diyor;ders aldığın mevzularla ilgili bu soruyu cevaplayamaman tam bir alim olmadığını gösteriyor. Söylerim,bir şartımı yerine getirirsen ancak o zaman söylerim...
Üç sene bana bekârlık yapıp bağ bahçe işlerimin hizmetini yapmayı kabul edersem ancak o zaman söylerim sana ilmin başının ne olduğunu...
,Onbeş senenin hasretiyle kavrulan gencin , bir üç sene daha beklemek pek hoşuna giymese de boynu bükük kabul ediyor,,,
.
Vadedilen zaman günü gününe doluyor...Bahçeyi çapalamakta olan genç,kendisini kapısında dikilmiş ihtiyara hızla koşuyor;
_Haydi naba,koyduğumuz süre doldu !...diyor; haydi söyle bana nedir ilmin başı?...
İhtiyar,yaşlı gözlerle ,içersinde kıymetli değerlerin bulunduğu büyükçe bir keseyi kendisine uzatıyor;
_Al evladım ! .. diyor; bunlar senin hakkın !...sen gerçek bir alimsin.Artık memleketine gidebilirsin!...
_Ama baba,ben bunları istemiyorum ki ,sen bana... sözini kesiyor ihtiyar;_
Al evladım al. bunlar senin üç yıllık emeğinin karşılığı... Senartık gerçek bir alimsin ...
basit bir söz gibi görinmesine rağmen,unutmaki iilmin başı SABIR dır İhtiyar adam ,yaşlı gözlerini elinin tersiyle silerek , üzerine basa basa tekrar söötlüyor;
_OĞLUM İLMİN BAŞI SABIRDIR !
Helallaşıp vedalaşarak ayrılışıyorlar...
*
Büyük bir hasret, büyük bir özlem içersinde genç...Anneciğim!...diye boynuna sarıllacak annesinin ...Kapıyı çalacak... Tam o esnada ,evet o esnada, karısının yattığı odanın camı kenarı hafifçe aralık kalmış...karısı yatağında yatıyor, yanında da yakışıklı genç bir erkek...
Birden silahını doğrultuyor. Tam tetiğe dokunacağı sırada, esrarengiz bir ses, bütün gücüyle
tepesinde çonlıyor... OĞLUM İLMİN BAŞI SABIRDIR!... Hırsla kapıyı çalıyor!...Annesinin EVLÂDIIMM !..diye boynuna sarılmasına fırsat vermeden;
_Hani anne diyor;BENİM BABAM BİR ALİM Dİ’!... MEMLEKETİN İLERİ GELENLERİ ONDAN DERS ALMIŞLARDI!...FUHUŞ YUVASI OLMUŞ BU EVİN SAHİBİMİYDİ BENİM BABAM !...
_Neler söylüyorsun evladım!...diyor yaşlı anne...Meseleyi anladıktan sonra, gözlerinden boşanmış yaşları silmite uğraşarak.
_Evladım diyerek hasretle boynuna sarılıyor...Bak evladım sen burdan gideli tam onsekiz sene oldu...İlk akşamdan bir çocuğun kaldı ...bir erkek çocuğun oldu...şimdi tam onsekiz yaşında...Gir yanlarına.. İkisi de hasretle seni bekliyorlar