Para, gübre gibi etrafa yayılmazsa işe yaramaz. baco
KADİR TURGUT
KADİR TURGUT

YETERKİ KAPIN YÜZÜME KAPANMASIN

Yorum

YETERKİ KAPIN YÜZÜME KAPANMASIN

0

Yorum

6

Beğeni

0,0

Puan

113

Okunma

YETERKİ KAPIN YÜZÜME KAPANMASIN





Ey zamanın şah damarını tutan Kudret!
Ey gecenin ve gündüzün yazgısını aynı nefesle var eden Mutlak Sultan!
Ben, sesini kaybetmiş bir yankı;
Kendi içine yığılıp çökmüş bir dağ;
Kahrınla incelmiş, rahmetinle serpilen bir kulunum.

Kendi geçmişimin harabelerinde gezinen bir ruhum;
Adımlarım taşları değil, hatıraların kırık köşelerini ezer.
Geceler beni içine alırken ışığını saklar,
Gündüzler beni ısıtırken gölgesini benden çeker.

Sanki bir varlık değilim de,
Unutulmuş bir duanın son mısrasıyım.
Kimse okumaz, kimse işitmez;
Ama sen işitirsin, çünkü duanın sahibi sensin.

Her nefesimde bin asrın ağırlığı çöker içime;
Her bakışımda bir başka ihtiyarlık belirir ruhumda.
Çocukluğumun kuşları göğe uçtu,
Gençliğimin nehirleri kurudu.
Şimdi içimde bir tek gece akıyor:
Sessiz, derin, siyah bir gece.

Ben ki, kaderin duvarına yazılmış eğri bir çizgiyim…
Dünya beni düzeltmeye çalıştıkça kırdı,
Ben kendimi düzeltmeye çalıştıkça çöktüm.
Her düştüğümde yer beni biraz daha içine aldı;
Her kalkışımda gök bana biraz daha uzaklaştı.

Ey ilahi aşkın sarsılmaz Kaynağı!
İçimdeki fırtınalar, senin esişine alışmış rüzgârlardır.
Benim acılarım senin imtihanının,
Benim yaralarım senin tecellinin bir mühürlenişidir.

Ben öyle bir yolcuyum ki,
Gittiğim her yerden daha uzak bir yere savruldum.
Ne şehir kabul etti beni,
Ne çölde bir izim kaldı.
Yol beni tanımadı,
Ben yolu unuttum.
Ama yürümeyi bırakmadım;
Çünkü bilirim, yürüyen yolu bulmasa bile yol yürüyeni bulur.

Gözlerimin içindeki karanlık öyle derindir ki,
Bakarken insan yüzü değil, kendi çölümü görürüm.
Kalbimin içindeki ağırlık öyle yoğundur ki,
Elimle yoklasam demir bir zindanın parmaklıklarına değmiş gibi olurum.

Dostlar beni terk ederken
Ben gönlümdeki her çatlakla biraz daha sana yaklaştım.
İnsanların sustuğu yerde,
Senin fısıltını duymayı öğrendim.
Ben kelimeleri bıraktım,
Onlar da beni bıraktı;
Ama senin bir tek işaretin,
Bütün bir ömrü doğrultur.

Ey gölgesini bile rahmet kılan Rab!
Ben kudretine değil, merhametine sığındım.
Gazabın beni yakmadı;
Asıl yakan, senin yokluğunun korkusuydu.
Ben ateşlere düşsem dayanırım,
Ama sensizliğe düşsem dağılırım.

İnsanların dilinde delilik bir eksikliktir;
Ama senin nazarında bazen delilik bile bir hikmet taşır.
Benim aklım yandı, içimdeki düşünce çürüdü,
Ama sen kalbimin küllerinden bir kıvılcım çıkardın.
İşte ben o kıvılcımın peşinden gidiyorum.

Ey ruhları yokluktan var eden Nefes!
Ruhum bazen bir kandil ışığı gibi titrer;
Bazen bir dağ gölgesi gibi ağırlaşır.
Dünya beni aşağıladıkça
Ben yukarıya, daha yukarıya baktım.
Zira bilirim ki,
Yere düşen yaprak bile gökten kopmuştur önce.

Sen benden her şeyi aldın:
Dostu, sığınağı, anıyı, umudu…
Ben önce yokluğa düşüyorum sandım;
Sonra fark ettim ki,
Beni kalabalıktan arındırıp sana yaklaştırıyorsun.

Sen beni gurbetlere attın,
Ben gurbetimle çürüdüm;
Ama o çürümede bir sır saklıydı:
Toprak çürüyen tohumu saklar ve yeniden yeşertir.
Benim kırılışım da
Beni yeniden diriltecek olan sırra gebeydi.

Ey hikmetin derinliğinde iz bırakan Rab!
İçimde bir boşluk açtın,
İçi karanlık, dışı sessizlikle örülü.
Bu boşluğu bir ömür dolduramadım.
Sonra anladım:
Boşluğu dolduracak olan ben değilim,
Senin nurundur.

Eğer beni kimsesiz bıraktıysan,
Belki de “kimse” zannettiklerimi göstermemek içindi.
Eğer beni çaresiz bıraktıysan,
Belki de çareyi yalnız senden beklemem içindi.
Eğer beni insanlar arasında utançla dolaştırdıysan,
Belki de gururumu kırıp kalbimi yumuşatmak içindi.

Ben artık varlığımı değil, yokluğumu anlıyorum.
Çünkü asıl varlık yokluğu tanıdıktan sonra doğar.
Ben yokluğun kıyısında titreyen bir kulum;
Ama senin varlığına sığınmayı öğrendim.

Ey dillerin söyleyemediğini bilen Rab!
Ben kelime ile değil,
İçimden sızan sessiz niyazlarla geldim kapına.
Sesim ağlarken, ruhum secdeye vardı.
Dizlerim acıdı, kalbim acıdı,
Ama acı beni sana yaklaştırdı.

Benim için dünya bir medrese değil,
Bir ateş ocağı oldu.
Her ateş beni biraz daha pişirdi,
Her pişiş beni biraz daha senin ateşine yakınlaştırdı.

Ben senden başka sığınak tanımam.
Dostluğun kuşatıcıdır, adaletin keskindir,
Merhametin sonsuz, nurun ezelîdir.

Son nefesim dudaklarımı mühürlediğinde
Bil ki ben
Sensizliğin korkusunu yaşayarak değil,
Senin adınla ölmek isteyerek kapatacağım gözlerimi.

Eğer beni affedersen
Rahmetinle silinir geçmişim;
Affetmezsen de adaletinle tecelli edersin.
Ben her iki haline de razıyım;
Yeter ki kapın yüzüme kapanmasın.


Kadir TURGUT

Paylaş:
6 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Yeterki kapın yüzüme kapanmasın Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Yeterki kapın yüzüme kapanmasın yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
YETERKİ KAPIN YÜZÜME KAPANMASIN yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL