0
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
89
Okunma
Hayat, aslında mucizelerle doludur — ama biz çoğu zaman onları görmek yerine koşarız. Günlük telaşlarımızın, hedeflerimizin ve beklentilerimizin arasında, o küçük ama anlamlı ayrıntıları fark etmeyi unuturuz. Oysa yaşam, büyük şeylerin değil, küçük fark edişlerin toplamıdır.
Bir sabah uyanabilmek, sevdiklerinin sesini duyabilmek, güneşin ışığını perdeden süzülürken izlemek… Bunlar, hayatın bize sessizce sunduğu hediyelerdir. Bizse çoğu zaman “daha fazlasını” isterken elimizdekilerin kıymetini kaçırırız.
Bir insan, sağlığını kaybedince yürüyebilmenin, nefes alabilmenin, bir lokma yemeği huzurla yiyebilmenin ne kadar büyük bir nimet olduğunu anlar. Karanlıkta kalan biri, bir el fenerinin gücünü değil, o ışığın getirdiği umudu fark eder. Ve kalabalığın içinde yalnız kalan bir kalp için, tek bir içten gülümseme, dünyanın en sıcak yuvasıdır.
Hiçbir şey aslında sıradan değildir. Sıradan gibi görünen her an, içinde binlerce görünmeyen hikâye taşır. Bir çocuğun kahkahasında yaşam sevinci, yaşlı birinin sessizliğinde bilgelik, bir yağmur damlasında tazelenme vardır.
Hayat, biz fark ettikçe güzelleşir. Mucizeler her zaman büyük seslerle gelmez; bazen bir dostun iyi dileğinde, bazen sessiz bir akşamda içimizi kaplayan huzurda saklıdır.
Durup baktığımızda, belki de anlarız:
Asıl mucize, hala hissedebilmek, hala şükredebilmektir.