5
Yorum
8
Beğeni
5,0
Puan
170
Okunma
Şiir etkinliğine gittik gitmesine de; eve döndüğümde dört kedim katledilmiş bahçemde. Arabanın çamurlukları, yan altlardaki plastik korumalar sökülmüş, bahçedeki eşyalarım dağıtılmış.
Eşyalar dağıtılsın, çalınsın o kadar üzülmem. 30’dan fazla kedilerim vardı ve sadece benim bahçemde gezinip oynadıkları. Evimin odalarını onlara açmış, odalarda yatarlar. Ev onlarındı. Kimseye zararları olmazdı yavrularımın.
Giderken her şeylerini hazırladım ve onları doyurarak vedalaşmıştım.
Her birini sevip öptüm evden ayrılırken
"" Sizleri Allah’a emanet ediyorum" diyerek vedalaşmıştım onlarla.
Hepside birbirinden şık ve yakışıklıydılar.
Hemen hemen hepsi elimde doğmuştu. Canlarım, yüreğimin bir parasıydı, yalnızlığımın arkadaşıydılar.
Yol boyunca içime derin bir sızı düşmüştü nedenini bilemediğim. Aynı sızı şiir etkinliğinde de val göstermişti. Cumartesi günü gezmeye giderken otobüste içime baygınlık düşmüştü sebepsiz.
Yavrularım katledilşi malum edilmiş bana Allah’tan.
Zaten her dakika aklım hep onlardaydı. İnşallah döndüğümde hepsi eksiksiz onlara kavuşurum umudu ile murat ediyordum.
Etkinliğin bir gününe bir sebepten dolayı katılmayıp oradan erken ayrılmıştım.
Aklımı kurcalayan bir şeyler vardı beni rahatsız eden.
Pazartesinin ilk saatlerine girdiğinde zaman evime geldimiştim.
Ortalıkta hiç bir kedi göremeyince " uykudalar galiba" diye geçirdim içimden.
Eve girdiğimde salondakiler beni görünce hemen kalktılar. Etrafımı sevimli hareketleri ile sardılar. Önümde yatıp yuvarlanarak vardı. Bazılarında ise ürkek bakışlar hakimdi. Kardeşlerinin katliamları gözlerinin önüne gelmiş gibiydiler.
Salobdaki mamalarına, sularına baktım. Sularını birmemişler ama üç tepsiye koyduğum kuru mamaları, tahta üzerine ve karton tavuk kasasına koyduğum etleri de yemişler. İki kaba koyduğum sütlerini de afiyetle içmiş yavrularım.
Eve vardığımda biraz rüzgar vardı. Avludaki eşyaları karanlıkta zar zor görünce dağınıklığı; rüzgarın etmesine yormuşum dağınıklığı.
Yavrularım mutfakta etrafımı sarında derin dondurucudan ciğer ve etleri çıkarıp su koyduğum tencereye yerleştirerek ocağı yaktım.
On, onbeş dakika içinde biraz haşlanınca etleri ve çiğerleri kıyma halinde parçalayarak yavrularıma verdim.
Yavru kedilerimin arasın büyük iki kedim vardı. Biri menekşe, diğeri Zarife’ydi. Diğer büyük kedilerim yoktu. Kıpçak, Asena, Kürşat vs. yoktular.
Onlar bazen dışarılarda veya başka yerlerde yatıyorlar diye endişe etmedim.
Salondaki kedilerimi saydım tam 14 kedim vardı. Onları doyurduktan sonra " sizlere iyi geceler yavrularım" diyerek eşyalarımı yerleştirdikten sonra bahçemdeki karavanıma geçerek demlediğim çayımı yudumlarken yarım kalan öykümü yazmaya başladım.
Yol yorgunluğundan olsa gerek fazla yazamadan karavanımdaki yatağıma uzanıp uyudum.
Kedilerim karavanı tırmalamarından anladım ki sabah oldu. Yemek hazırlamam için beni çağırıyorlardı.
Her zaman olduğu gibi önce onları doyurmak, sonra kendi kahvaltımı hazırlamak için karavanımdan çıkarak eve geçtim. Eve geçerken gece göremediğim korkunç manzarayı gördüm.
Donup kaldım oracıkda
Karavanın bir metre önüne kadar gelebilmiş irice olan kedim Gökbörü’m. Uzanmış boylu boyunca. Sandım uyuyor.
Eğilip baktığımda cansız. Yavrum katledilmiş. Böğründe bir kurşun deliği kadar delik gördüm. Burnundan ve ağzından biraz kan gelmiş. Kaçmak için çaba harcadığı belli oluyordu vücudundan. "Başka var mı?" diyerek evin kapısına doğru yöneldim. Orada da bir kedim katledilmiş. Batım Alper. Onunda burnundan ve ağzından kan gelmiş. Kafasına darbe almışa benziyordu.
Bunları görünce başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Ne yapacağımı şaşırdım. Elim ayağım buz kesti.
Açtım ellerimi, uzunca beddua ettim. " Allah’ım bunu yapanların evine ateş düşür, onulmaz dertler ver!" vs. daha çok şeyler söyledim.
Kedilerimi doyurmadan bu iki yavrum için bahçe kenarına bir mezar kazdım. Onları orya defnettikten sonra içime ateş düştü.
"Kedilerimi doyurmadan bahçeyi dolaşayım, daha var mıdır katliam!" diyerek kedilerimde benimle gelerek bahçeyi dolaşırken otların arasında Gökalp’imin cesedi ile karşılaştım bu sefer! Katledilen 3. yavrum görünce delirecek gibi oldum. Ağzıma gelen küfür ve belaları savururken karavanın arkasında çok sevdiğim, Muhteşem tüylü kedim Dilberin cesedi ile karşı karşıya kaldım!
Offff ki ne offff!
Bu acıya yürek mi dayanır.
Oturup ağladım baş ucunda Dilber’in.
Nasıl bir memleket burası ya!
Allah’ın bize emaneti şu kedilerime yapılan zulüm ve katliam neden? Nedir bu camlardan alıp veremedikleri?
Hollanda’da 42 yılım geçti, tek bir bir cana yapılan işkenceye rast gelmedim, duymadım.
Ülkemin insanı ne ara bu hale gelmiş?
Çok ağır laflar edeceğim de kokuşmuş düzene! Türk ve hayvan, kuş, doğa düşmanı yaratıklara ne beddualar etsek az!
Bu camilere karşı önlem almakta ciddiyet göstermeyen kurumlarımıza ne demeli! Katliam kanunu çıkaran meclis değil miydi?!
Münasip yerlerine kına yaksınlar!
Ne desek, ne anlatsak boş!
Bu canlara canice, vahşice yaşam hjakkı tanımayanlar misli misli onulmaz dertler ver Tanrı’m.
30 kedilerimden şimdi sadece 17 tanesini görebildim. Diğerlerini henüz bulamadım.
İnşallah korkudan kaçıp bir yerlere sığınmışlardır. Kokumu aldıkları an gelirler umudundayım başlarına bir felaket gelmediyse.
Yüce, ulu Tanrı’m, kötü insanları ülkemden uzaklaştırmanı diliyorum senden.
Bu ülkeyi cehennem çukurunda n’olur kurtar!
Amin
Zafer Direniş
...
.
5.0
100% (5)