Para, gübre gibi etrafa yayılmazsa işe yaramaz. baco
Yale
Yale

Sevgili Abim,

Yorum

Sevgili Abim,

0

Yorum

4

Beğeni

0,0

Puan

129

Okunma

Sevgili Abim,

Sevgili Abim,
Acını paylaşmak bir yana, yanından bile geçemiyorum. Her acı kendine hastır herhalde. Haberi bana verdiğinden beri her gün ağlıyorum. Zaten her gün ağlıyordum. Sadece üç beş damla daha sizin için akıyor. Yazarken bile hıçkırarak yaşaran gözüm durmuyor. Sana yazmakla yazmamak arasında gidip geldim. Yazsam bir türlü, yazmasam bir türlü... Sadece acına merhem olmak için yazdığımı bilmeni isterim. Ama bazen alevine ateş oluruz. Yaşamak zorunda bırakıldığımız acı sadece bize has değilmiş. Çok insan yaşıyor; bize, bizimki daha acı geliyor.

Tam iki buçuk sene oldu, benimkini bırakalı toprağa. Anlatacak sözüm yok. Artık sana anlatmaya da gerek kalmadı. Acıyı azaltmak için hiçbir şey yapamadım. Kim ne yapmış ilgilenemedim bile. Abi, neye baksam Yasemin’i hatırlıyorum. Hangi türkü olursa olsun, aklıma Yasemin geliyor. Onlarca acıklı şiir yazdım, sanki şairmişim gibi. Sayfalarca deli yazılar yazdım. Yasemin’e zaten önceden de yazardım. O da bilirdi. Yine yazıyorum. Bazen yazmayayım diyorum, duruyorum. Bekliyorum ama olmuyor. İyi tarafı, eskisi kadar çok yazmıyorum. Hatta konuları değiştirdim, alakasız şeylere yazıyorum.

İnanın, üç ay yorganı açamadım. Üç ay sonra olum Akdeniz hastalanınca yorganı kaldırdım. Elbise dolabı, çekmeceleri, takıları... Her şey hâlâ yerinde duruyor. Bir anlamı yok ama atamadım. Kimseye de veremedim. Bir faydası yok bence; daha da acı çekiyorsun. Sonra alışıyorsun... Acıya alışıyorsun. Hatta acıdan hoşlanmaya başlıyorsun. Acı sanki uyuşturucu gibi bir şey oluveriyor. Çünkü her acı onu hatırlatıyor ve özlem gideriyor gibi oluyor. Bu da işime geliyor sanıyorum.

İkinci yıla girerken fotoğraflardaki Yasemin, biraz bana yabancı gelmeye başlamıştı. Sebebini bilmiyorum. Aralıklı olarak devam etti. Artık eskisi kadar fotoğraflara bakmıyorum. İlk yıl bakmadan uyuyamıyordum. Yorgun düşüp takatim kalmayınca uyuya kalıyordum. Bir sene sonra artık resimlerine bakarken uykum geliyordu. Hâlen de uyumak için telefondaki resimlerine bakıyorum. (Fotoğraf demedim, biliyorum.)

Derler ki, kaybettikleriniz yaşamınızda ne kadar yer kaplamışsa, o kadar bir yanınız boş kalıyor. Belki de doğrudur. Ben neredeyse tam gün beraberdim; ondan uzun sürüyordur. Hayatımda başka bir kadın olmadı. Keşke diyorum, bu kadar bağlanmasaydım. Yaşarken akrabalarına bile gönderince özlüyordum. 22 senelik yaşamımızda toplasan birkaç gece onsuz geçti.

Bilmiyordum ki… Ben hep onu hazırlardım kendi ölümüme. Onun öleceğini hiç düşünmedim ki. Hastalık zamanlarını anlatmaya gerek yok. Keşke araştıran biri olmasaydım da öleceği zamanı hesaplamasaydım. Doktorlar söylemese de öğrenmiştim, Temmuz ayını çıkaramayacağını. Ve ona söylediğim tek yalan da, “Hiçbir şey yapmasan bile beş yıl rahat yaşarsın.” dememdi. Bana da inanırdı. Bilirdi, yalan söylemeyeceğimi. Son anına kadar da yalan söylediğimi anlamadı. Ya da bana anlamamış gibi yaptı, bilmiyorum. Zaten hastayken bile bana çektirdiği eziyete üzülüyordu. Hâlbuki 150 kiloluk ben, çorabımı bile yerine koymayan ben, ona hizmet ederken dinamik bir delikanlı uşak gibi hazırdım. Son günlerinde hep yanında oldum. Tabi o da farkındaydı. Elimi tutup “İyi ki yanımdasın.” dedi. O da yetti bana.

Açıkçası “keşke”lerim vardı diye düşünüyorum. Ama hiç oralı olmadım. Etrafımdaki insanlardan daha iyi yaşadık, daha çok gezdik, daha renkli geçirdik diye kendimi avuttum.

Sevgili Abim, seni nasıl avuturum bilemiyorum. Yarına su serpmek isterim. Ama kelin ilacı olmadı ki sana faydam olsun. Zaten sen de iyi bilirsin, hastalık döneminde insanların yalandan konuşmaları, hele de çok şey biliyormuş havaları yok mu, deli ediyordu. Ama biliyorduk ki kötü niyetleri yoktu. Başlarına gelmemişti ya, bilmiyorlardı. “He” deyip geçiştiriyorduk. Sağolsunlar, yine de ellerinden geleni yapmaya çalışıyorlardı.

Çaresizliğimize maalesef yapabilecek bir şey yok. Sizin iç dünyanızı bilemiyorum. Sanki hissediyorduk, sizin sevginiz de çok büyük gibi geldi bize. Batum’da da hissetmiştik. Yasemin ile beraber konuşmuştuk da o zamanlar. Sizi hastanede gördüğümde de bir şey diyemedim. Doktorrumuza Yasemin için demiştim: “Yapacak bir şey yok mu, ameliyat filan?” Doktor, “İç organlara hiçbir şey yapamıyoruz.” demişti. Ardından sizi gördüm. Ne dedim bilmiyorum, belki de diyemedim. Aklımda, çektiği acıları biraz dindirmiş ve onu eve götürüyor olmanın hafif rahatlaması vardı. Onu da sizi görünce unutmuştum. Ne desem boştu.

Aslında yazacak o kadar çok şeyim var ki… Bana iyi gelen, sana kötü gelir korkusu yazmamı engelliyor. Sadece kendine bak. Milleti bırak. İnsanların ne dediklerini, nasıl acıdıklarını, akıllarından ne geçirdiklerini hiç düşünmedim. En azından düşünmek için uğraşmadım.

Tabii ki bağlama çalarken Yasemin’le çaldığımız son parçayı tekrar çaldığımda, akan gözyaşlarımı görenler “klimaya alerjim var” diyordum da bazıları anlıyor, sesi çıkmıyordu. Bazıları da klimayı kapatıyordu. Yetiştirdiğim müzisyenlerden birinin annesi benim hakkımda “Karısını kaybetti, bak nasıl da unuttu, saz çalıyor.” demiş. Allahtan kız benim gözyaşlarıma tanık olduğu için annesine anlatmış: “Bağlama çalınca eşini hatırlıyor.” diye.

Sonuçta insanız. Ne yapsak geri gelmeyecek dememe rağmen hâlen bekliyorum. Kapı çalınacak, içeri girecek; ben de fırça çekeceğim, “Niye beni bıraktın?” diye. Bir de, ilginç mi bilmiyorum, dua edemiyorum. İlk bir yıl hep küfür ettim Yasemin’e. Sanki beni isteyerek bırakmış gibi. Gündüzleri mezara gidemiyorum. Geceleri de arabam varsa hep ziyaret ediyorum. Bir de iki tane emaneti var, tabii onların acısı da apayrı zaten.

Ama sen benim gibi değilsin diye düşünüyorum. Ya da öyle umuyorum. En azından yukarıda bahsettiğim, hayatında yer kapladığı zaman bana göre daha az. Mesai saatlerinde ayrıydınız. Umarım acın çok sürmez. Çünkü bizim üzülmemizi, sanırım onlar da istemezdi.

Son olarak Yasemin’e yazdıklarımı okumanız için link atardım ama okunacak gibi değil. Bence siz de yazın. Ben öyle kendimi kandırıyorum. Çok da rahatlatıyor. Şiirlerim de okunacak gibi değil ama hiç önemli değil, umursamıyorum bile. Bir dönem varmış yaşayacağımız, Yaradan’ın bir bildiği var diyoruz. Öylece üstünü örtüp ayakta durmaya çalışıyoruz. Eskiden her gün, her üç dakikada bir hançer sokup çıkarıyorlardı. Şimdi azaldı ama bu sefer de çok derine batıyor. Daha bu yazıyı yazmadan önce bir şiir yazdım. Zaten o şiir rahatlatınca size yazacak cesareti topladım. 11.01.2023

Paylaş:
4 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Sevgili abim, Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Sevgili abim, yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Sevgili Abim, yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
Paylaş
YAZI KÜNYE
Tarih:
26.10.2025 03:54:09
Beğeni:
4
Okunma:
129
Yorum:
0
BEĞENENLER
SON YAZILARI
POPÜLER YAZILARI
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL