2
Yorum
15
Beğeni
5,0
Puan
222
Okunma

‘’İnsan bazen kalmak için gitmez mi harflere doğru?’’ (Alıntı)
Hacizli kelimelerden bir manifesto bir de gün ışığı mecburen ve hurafeleri yüklenmiş Nisan tası oysaki seyrindeydim kuşların ve gagalarına değen su damlası gibi olmalıydı acılar en çok da düşlerin yenik düştüğü gerçeklerin iç cebinde saklı iken özlemi tutamadığım yeminlerin.
Göğün dolaylarında şık bir bulvar. Ötenazi yapılmış geceden konanlarla inat dikilen heybetli binalar üstelik bir zamanlar kuş uçmaz kervan geçmezmiş buralardan. Lanetli gecekondu bir de baykuş mimledi mi laneti ve teşrif eden bayan kuş, aşka hükmeden evrende saklı harflerim ve işte yukarı doğru kaldırıyorum aklımın panjurlarını.
Basmakalıp yaşamıyorsam kime ne?
Yan basmıyorsam önümdeki parkelere kayar mıyım sahi her ip atladığımda takılan ayağım bir de penceremde solan çiçeğim?
Varlık ne ki, azizim?
Bir varsam bir de yok kim tutar ki hesabımı?
Ve işte çat kapı geldi ilham aklımda ise saklı izdiham.
Lanetli gece soldurdu direncimi ve yenik düştüm sözcüklerin albenisine bir de dünden kalanlar yok mu gerisinde aklımın ve kimse küçük düşüren içimdeki küçük çocuğu sormadılar dahi neden, diye.
Maviden turnam.
Latif rüzgar.
Hünkarım imler.
Terelelli sözcükler hala ş/akıyor biliyorsam vardır da bir hikmeti hani.
Açtım pergelleri ve koşuyorum iskeleye? Hangi vapursa duman altı ve işte kaptan köşkündeyim yalnızlığın ve deniz feneri ve yakamozlar bir de ölü martılar. Ve yeni bir artı edindim bu gün. Eksi hanemde sitemle ören kimse saçlarını şiirlerimin hala buklelerine sadık yüreğimin feri.
Göğsümde kıvanç.
Göğün nameleri bazen öğün atladığım gün vakti bazense geceyle el sıkışan sevgili güneş.
Sandık sandık hatıra neye yaradı hem? Sandıklarımla sanmadıklarıma kefil değil miydim hem ezelden?
Yüreğin şimendiferi ve körüklü lanet bir de yırtık atlet oyuncak bebeğimin yaşlarına kefilim hem üstelik sadece dünden bir esinti de değil…
Hiç unutmam: ah, canım babam!
Bir açtım ki gözlerimi uyku mahmuru.
Bir de kapattım ve sandım ki hayatın cilvesi.
Hangi birini kesit bilsem ellerimde elit hüzün ve aklımın sınırları zorlansa da güle ağlaya geldim bu güne bir koşu.
Bir manivela.
Bir esinti.
Bir kıyım içimde sobelenen yeis ve beis ve kükreyen göğe kucak açan insancıl zaaflarım ve akşam vakti ne zamanki daralsa içim ve elimde kırık şemsiyem kendimi attığım ıslak kaldırımlar ve evine yetişen binlerce isyan bense kendinden kaçan bir tekne battı batacak ve ayaklarımla bastığım çukurlar ve yaka paça ıslandığım ama uslandığım bir g/izin de neferi.
Yaşlarım.
Yaşamadığım yaşlarıma kucak açtım işte.
Yazmanın da meali değil mi hüzün bahçemde açan mevsimsiz çiçekler ve cennet bildiğim bir dünyanın özlemini giderdiğim ne zamanki kalemimle dokunsam boş sayfaya.
Dolu zihnim.
Dolu benliğim.
Doluyu rahmet bildim madem bir ömür.
Boşalan insan seli ve işte kırdım dümeni ama hala batmadı teknem.
Günü öğüttüm gitti.
Kendimi de öldürdüm bin kere.
Bir kez dahi yeltenmezdim oysa kendi canımı yakmaya bilseydim hayatın ve sevginin asaletini ki bildim de kendimce ve sevdiğimde sayısız insan kefil olduğum dostlarım, ahvalim ve tüm dünyam ve insanlığıma ket vuran binlerce sitem yeni yeni farkına vardığım bir eksen ki elzem bildiğim artık içimde saklı gizem yüklü kız çocuğu.
5.0
100% (3)