0
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
151
Okunma
💌 “Yalçın Öğretmen’e Mektup”
(Bir öksüz çocuğun kalbinden)
Sevgili Öğretmenim,
Ben o zamanlar daha çocuktum.
Evimizde sesler hep bağırarak konuşurdu,
sevgi denen şeyin neye benzediğini bilmiyordum.
Bir karyolanın altına sığınırdım her korktuğumda,
ellerimle kulaklarımı kapatır,
belki biri beni oradan bulur diye dua ederdim.
Ama kimse gelmezdi.
Bir gün, o sessizliklerin arasından siz çıktınız karşıma.
Tebeşir kokulu ellerinizle defterimi tuttunuz,
gülümseyerek “aferin Hatun” dediniz.
O kelime o kadar büyüktü ki,
sanki yıllardır içimde eksik kalan bir yer tamamlandı.
Sınıfa her girişinizde,
o kravatınız, o tertemiz ceketin kokusu,
bana “dünya güvenli bir yer olabilir” dedirtiyordu.
Ben o kokuda “baba”yı duydum,
hiç sarılamadığım bir babanın gölgesini.
Ve işte o yüzden, belki farkında bile olmadan,
size o çocuk kalbimle bağlandım.
Bir gün beslenme haftasıydı ve ben de hiçbir şey yoktu okula geldim içeri bile giremedim kapının arasından baktım herkes bir şey getirmiş masasına ötermiştim yavaş cacık koridorlardan aşağı indim ha demek kadın vardı Havva abla kolumu tuttu sen nereye gidiyorsun gözlerimden yaşlar sel gibi gitti konuşamıyordum ama ben bir şey getiremedim dedim O yüzden gitmem gerekir sus dedi oturttu beni bekle beni dedi sonra kayboldu öğretmenimle geri geldi
Siz o gün elime küçük bir poşet verdiniz,
içinde biraz mandalina, biraz fındık…
Ama benim için o poşet,
bir öksüz kalbe uzatılmış ilk şefkat eli oldu.
Ben o an ilk kez ağlamadım,
çünkü içimde “birisi beni gördü” dedim.
Yıllar geçti öğretmenim.
Artık çocuk değilim,
ama içimde hâlâ o karyolanın altındaki kız var.
Bazen rüyalarımda sizi görüyorum;
tahtanın önündesiniz, beyaz tebeşirle yazıyorsunuz: yıllar yıllar geçti
Sizi çok aradım.
Yalçın Hacı Arifoğlu…
Bu isim yıllardır kalbimde dua gibi duruyor.
Belki bir gün bu satırlar size ulaşmaz,
ama ben yine de yazmak istedim;
çünkü siz bana sadece harfleri değil,
var olmayı öğrettiniz.
Ben artık büyüdüm öğretmenim.
Yaralarım var, ama sevgiye hâlâ yerim de var.
Ve bilmenizi isterim ki:
bir öksüzün kalbinde bir babanın yerini tuttunuz siz —
sessizce, incitmeden, ömürlük bir iz bırakarak.
Baba dedim içimden, ama ses etmedim.
Çünkü bilirdim, bazı sevgiler kelimeye sığmaz.” 🌹Karyolanın Altından Sınıfa Uzanan Işık”
Bir çocuk vardı…
Yastığının altında defter, kalem saklardı.
Çünkü evde yazmak, çizmek bile suç gibiydi.
Korkudan, karyolanın altına sığındığında bile
defterini bırakmazdı yanına —
o defterde hayaller vardı, o hayallerin içinde bir adam:
Yalçın Öğretmen.
O, sınıfın kapısından her girdiğinde
güneş bir başka doğardı.
Tertemiz ceketiyle, kravatıyla,
saçlarına sinmiş sabun kokusuyla…
Koca bir dev gibiydi gözlerinde.
Ne zaman tahtaya bir şey yazsa,
Hatun, parmak uçlarında doğrulup
harflerin arasına gizlenmiş sıcaklığı yakalamaya çalışırdı.
Bir gün defterini evde bulamamıştı.
O kadar ağlamıştı ki…
Ertesi gün okulda öğretmen masasının üstünde duruyordu o defter.
Yalçın Öğretmen gülümsemişti:
Kalemini de buldum Hatun, kaybetme bir daha.”
O an, yeryüzünde bütün sevgilerin üstüne yazılmıştı o söz.
Ne bir tokat sesi, ne bir korku kalmıştı.
Sadece bir çocuk kalbi, ilk defa güvenmeyi öğrenmişti.
Hatun o günü hiç unutmadı.
O sınıfta ne kadar zaman geçti bilmiyor ama
o kravatın rengi, o mis gibi sabun kokusu
hala burnunda tüter.
Belki babası olamadı, ama kalbinde hep öyle kaldı:
Bir kahraman, bir baba, bir ışık. 🌙
“Bir öğretmenin kokusunu yıllar sonra bile hatırlıyorsan,
demek ki o sadece öğretmen değil,
kalbinde bir yara gibi sevgi bırakandır.”
Hatun’un Notu:
> Bazı insanlar kanımızdan değildir ama canımızda yer eder.
Benim için siz öylesiniz öğretmenim.
Çocukluğumun en karanlık yerine bir mum yaktınız,
ve ben o ışığı hâlâ kaybetmedim. Siz bana hep yaz dediniz bu hayatımda tek bildiğim yoluma ışık olan tek sizsiniz
5.0
100% (2)