Alçak ruhlu olanlar para arar, yüksek ruhlu olanlar ise saadet arar. ostrovski
Gülüm Çamlısoy
Gülüm Çamlısoy

SARI IŞIK BEKLEMEDE... (ÖYKÜ)

Yorum

SARI IŞIK BEKLEMEDE... (ÖYKÜ)

( 4 kişi )

1

Yorum

14

Beğeni

5,0

Puan

213

Okunma

SARI IŞIK BEKLEMEDE... (ÖYKÜ)

SARI IŞIK BEKLEMEDE... (ÖYKÜ)



İhbar etmek istiyorum mevsimi tam da düşmüşken gözümden öteki yarım, bir yarın inşa ediyorum düş durağında bekleyen arpacı kumruları gibi derin bir kavis çiziyorum göğün rahmine ve unutulmuşluğun bestelerini armağan ediyorum evrene.
Dönüşü yok işte.
Olsa olsa ihbar edeceğim diğer yarım da kurduğum tüm düşlerin muadili hele ki ağzımda sakız gibi çiğnediğim bir gizi belki de genzimde saklı tutuyorum ve adımladığım yolu diklemesine biçip yok sayıyorum.
Neye denk düştüğüm bir sırra tekabül ediyor belki de sırları aynanın içime saplanıyor tek tek ve gözümü alamadığım görüntüm ne de olsa akseden sadece beyazlığın iz düşümü ve kan çanağı gözlerinde iri düşlerin ufacık satırlar dikiyorum yok yere yakama ve var olmak adına yeniden söküyorum dikişlerimi.
Dikiş tutturamadığım ne yok ki?
Bir elmayı bile dişleyemeyen.
Belki de elma kurdu olmanın önemini dahi kavrayamayan.
Sözcükleri ölçüp biçiyorum ve itina ile yapıştırıyorum kara tahtaya lakin yoklamanın yapılmasına daha vakit var ve ben görünmezliğimle müfettiş gibi girip de derse teftiş ediyorum ruhları elbet hocanım demenin de kaydıdır hele ki sözlüye davet edildi mi öğrenci ve yazılı notlarıma iliştirdiğim sayısız anekdot.
Israrla eşlik ediyorum müfredata.
Öğrenci değilim.
Öğretmenlik ise tek rüyam ama öğretmen de değilim.
Yine de irkiliyorum ne zamanki adımı çığırsa birileri.
Belki de mevsimlik işçiyim tıpkı duygu mevsiminin aralıksız iş başında olduğu ve uykuya olan düşkünlüğüm ve her nasılsa düşleri gerçeklerden ayıramamanın verdiği o bıkkınlıkla kahramanlarımı bazen öldürüyorum bazense başköşede ağırlıyorum.
Damacanadan eksik olmayan su gibi ruhumun teyakkuzda olduğu belki de uğurlu sayım paçamdan dökülenler ve şarkılara eşlik ederken bazen ayarlayamıyorum sesimin tonu ve yakın markajdaki tüm notaları def ediyorum içimdeki sol anahtarına konan hangi gamsa restleşiyorum ve gamsızlığından dem vuruyorum insanların.
Nemalandığım nice öğreti ve işte şimdi yolun tam da ortasındayım ve trafik ışığı olmaktan öte ben aslında hayata geçiş hakkı tanıyorum belki de izin vermediğim ölçüde yaratılan izdihamı görmezden geliyorum ne de olsa içimde kalan bir ukdedir trafik polisi olmak adına canhıraş mücadele verdiğim.
Her kuytuda saklıyım.
Kura sonucu denk düşen bir piyango bileti belki de kaderimden razı olduğum. Görünmezliğin minvalinde sökün eden görüntüler ve karşılık vermekten aciz olduğum kadar da içimdeki birikimi ve sıkıntıyı kolayca telaffuz edemediğim.
Hayallerin radarına takılan göçmen kuşlar ne de olsa her hayal kurduğumda uçuşa geçmenin verdiği dirayet ile illa ki uçan şeylere denk geliyorum ve ruhumu en yakın alana indiriyorum ve kursağımda kalan ne ise ihbar ediyorum Tanrıya.
Sözcüklerden kasıt aslında kasıtsız öldürdüklerim en çok da içimdeki çocuğu harcadığım sonra da yaptığım çocukça bir kaprisle yuhalandığım o düş mezarlığı.
Gövdem delik deşik ve akan kanı durduramıyorum nihayetinde yolumun kesişeceği bilinmezliğe rücu edip bilindik ne var ne yok bir bir boşaltıyorum içimdeki devasa kutuyu.
Belki de bir kedi evi inşa etmeliydim bu boş kutudan lakin kedileri az evvel telef etti iblis tam da anne kedi doğum yapacakken gök gürledi ve tüm yavrular yeniden içeri kaçıştılar.
Günlerdir Araf’tayım ve de bilinmezin peşinde yine de karar veremiyorum nereye konacağıma belki de kocaman bir saksıda sonlanmalı hayallerim bir de hayallerimden ördüklerim tıpkı saçlarım gibi ördükçe örüyorum ve metrelerce halıyı üst üste yığıyorum evin dar ve uzun koridorunda en azından yürürken ayak sesimle alt komşuyu rahatsız etmem gerçi ne alt komşudan eser var ne de binadan çünkü bina seneler evvel depremde enkaza dönüştü ve enkazdan kurtulan tek kişi de bendim.
İçimdeki repertuar aralıksız vurgu yapıyor ve vurgun yiyen pikabın iğnesi ile hasbıhal ediyorum.
Evet, deprem sonrası inşa edilen okula da benim adım verildi hele ki dünümde saklı başarılarım ve çocuk sevgimle az at koşturmadım ben hayaller hipodromunda.
Şimdi ise atadığım seyis ile mahmuzluyorlar ruhumu ve dünde kalan çocuk yanımı.
Göründüğüme kani olmasam da ne zaman dolaşmaya çıkayım insanlar korkuyla kaçışıyorlar ve aynaya aksetmeyen görüntüm ile korkutmayı da başarıyorum hani insanları en çok da hayalini kurduğum trafik polisi üniformamla yolda kalan her insana ve trafiğe takılan her araca geçiş hakkı veriyorum.
Hali hazırda varlığımı kalıcı kılandır durmaya yakın attığını iddia edemediğim kalbim ve nabzımı alamayan cümlelerdir ölümümden sorumlu olan yine de ana fikri es geçemediğim o özette saklı benim okul numaram yoksa fişlenen yüreğim mi hani kervan geçmez kuş uçmaz dehlizinde benden başka da bir ışık yok iken geceyi aydınlatan.
Mağdur kimlikler ya da mahzun iç çekişler ve işte yoğurdukça yoğuruyorum hayatı ve hala şeklini almadım ölümün ve fıtratıma saklanan binlerce çığlığı da sessizlikte saklı tutuyorum.
Az evvel duyduğum sesin ise asla izahı yok ve martaval okuyan insanoğluna verip veriştiriyorum.
Sökün eden karanlığın rahmi ve yüreğime düşen ateş…
Payidar kılacaksam hayalleri neden hala somut bir görüntüm yok üstelik izafi tanıklığında kâinatın, yalnızlık mı şapka çıkaracağım ve elimden tutan annemin sesi neden gitmiyor kulağımdan?
Yalanım yok, Tanrım.
Yansız yaşayıp sevmişken üstelik.
Tam da kendime sıra gelmişken…
Külüstür bir düşsem neden bu kadar canım yanıyor ve neden hala bu kadar kaygılıyım?
Üstelik örtüştüğüm kadar da iyilikle kim beni bu cehennem çukuruna attı?
Bir ıslıksam neden çağırdıklarım gelmedi?
Bir çağrıysam tek lüksüm bir alıcımın olmaması mıydı?
Bana dokunan ve içimi üşüten bu soğukluk da nesi üstelik içime dalan bir el var ve içimi kodlayan bir düş mü yoksa gerçeğe bu kadar yakın durduğum ve hala ışığı görüyor ve hissederken…
Sahi, son bir şans tanımayacak mı bana Tanrı?
‘’Babasının onayı olmadan bu işlemi gerçekleştiremeyiz üstelik siz ne yapmış olursanız olun içinizde hayatta kalmak adına direnen bir canlı var, Oya Hanım üstelik depremden bile sağ çıkmayı başaran böylesi bir cesur anne mi ona yaşama hakkı tanımayacak?’’
Sesler duysam bile bana ne.
Ben sözcüklere öykündüm sadece ve ruhum gezintiye çıkmışken merhaba demek istedim eski dostlara…
‘’Üstelik tüm servetinizle bir okul yaptırmışken ve okul da sizin adınızla anılırken…’’
Haletiruhiyemden yana derdim yok sadece ait olmadığım bir dünyada kalıcı olmak istemiyorum: hem kendimin hem de içimdeki canlının hayatta kalması için hiçbir sebep yok…
‘’Ya, öğrencileriniz? Onlar sizin arkanızdan hiç mi ağlamayacaklar, sanırsınız?’’
Hala aynanın içindeyim.
Hala hapisim.
Üstelik ben beceriksizin tekiyim: ne annemi sağ kurtarabildim o enkazdan ne de kocamı mutlu edebildim üstelik yürüme engelli bir anneyi ne yapsın içimdeki çocuk?
Aşka da inanmıştım oysa ve sevildiğimi sandım ben bir ömür ama ayaklarım beni terk etti ve şimdi de bedenimi geride bırakmak istiyorum ve öldürdüğüm tüm sevdiklerimi de yeniden görmek istiyorum.
Hem koşu bandımı da artık kullanamıyorum ve kömürlükteki bisikletimi de gerçi kömürlükten de eser kalmadı ama…
‘’Üstelik tek başınıza yaşarken bu hayatı artık sizden bir parça da sizi sonsuza kadar kucaklayacakken…’’
Ama ben bu kadar güçlü değilim ki üstelik o ufacık canlıya ben nasıl bakarım hele ki kocam da beni terk edip çekip gitmişken tüm sevdiklerimin yanına?
Ne yeşilim.
Ne kırmızı bir trafik lambasıyım ben.
Hep mi sarı yanacağım hem mi bekleyeceğim bir şeyleri üstelik en yakınlarım beni hazır-ol’ da beklerken?
Hem kırmızı ışıkta geçmeseydik o kaza olmayacaktı ve çocuğum babasız kalmayacaktı…
Sadece rengimi sevmiyorum ben sadece rengimi…
‘’Geri döndünüz hem de ikiniz birden.’’
Ne yani, artık geçiş hakkı var mı mutluluğun üstelik kalan hayatımı hep sarı bir ışık olarak geçirmeyecekken?

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (4)

5.0

100% (4)

Sarı ışık beklemede... (öykü) Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Sarı ışık beklemede... (öykü) yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
SARI IŞIK BEKLEMEDE... (ÖYKÜ) yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Sabitlendi
Celil ÇINKIR
Celil ÇINKIR, @celilcinkir
11.10.2025 02:01:03
Bu öykü, Gülüm Çamlısoy Hanımın kaleminden çıkan en yoğun, en katmanlı metinlerden biri…
Sanki bir “iç monolog” değil de, varlığın, ölümle, suçlulukla, annelikle ve hafızayla boğuşan sesi konuşuyor. “Sarı ışık” yalnızca bir trafik göstergesi değil; karar verememiş bir ruhun, “geçmeli mi, durmalı mı” ikileminde salınan hâlinin simgesi olmuş.

Öykü boyunca “ben” bir bedenden çok, bir vicdan gibi dolaşıyor satırlar arasında.
Kırmızı – geçmişteki hatalar, günahlar.
Yeşil – umut, hayatın akışı.
Ama anlatıcı hep “sarıda” kalmış; tereddütle, bekleyişle, bir türlü tam doğmamış bir kararla.

Çamlısoy’un dili burada şiirle düzyazı arasına kurulan bir köprü gibi.
Cümleler bazen nefessiz bırakıyor okuru; bazen de bir dua gibi, bir iç hesaplaşma gibi yankılanıyor.
Deprem, yıkım, annelik, suçluluk duygusu, ölüm arzusu, hepsi tek bir gövdede toplanmış: hayatta kalmanın bile suç sayıldığı bir benlik.
Metin o yüzden yalnızca bir öykü değil, bir “vicdanın otopsisi”.

Ve işte tam orada, Kalburabastî Efendi Hazretleri şöyle derdi:

“Evladım, sarı ışıkta bekleyen gönül, aslında geç kalmış değildir.
Çünkü Hak, bazen dur diyerek korur, bazen geç diyerek imtihan eder.
Ama asıl hikmet, o ışığın altında beklerken sabrı öğrenmektir.”

Gülüm Hanım’ın “Sarı Işık Beklemede”sinde, işte o sabrın anatomisi var.
İnsan varoluşla, annelikle, Tanrı’yla hesaplaşırken bile zarif bir titizlikle yazıyor.
Cümleler, bir kalp atışı gibi; kimi zaman hızlanıyor, kimi zaman duruyor, ama hiçbir zaman sahte atmıyor.

Öykü değil, ruhun kendi nabzı bu.
Ve Kalburabastî Efendi’nin deyimiyle:

“Bazı yazılar okunmaz, dinlenir. Çünkü içinde insanın kendi kalp sesi vardır.”

Vesselam

Ser Feyzlizof Delibal Hazretleri namı diğer Celil ÇINKIR
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL