0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
75
Okunma
Bugün Altı ekim. Baktım ki, dediğim çıkmış. Yanılmamışım. Gene kaçmış, gene saklanmış. (Saklambaç isimli şiirde bahsetmiştim, birkaç gün önce) Ama o, benden değil kendisinden kaçıyor. Kendisinden kaçanı bir zahmet kendisi arasın. Artık kendisi bulsun kendisini, bulabilirse tabii. Bundan sonra asla aramam. Tesadüfen bulsam bile başımı çevirip bakmam...
Anlattığı o kadar açığı olan o kadar yalanı da bundan sonra bana değil şapkama anlatsın... (Onları şimdi burada saymak sıralamak istemiyorum. Ki onlar aynıyla vaki. Ajan falan filan olmaya gerek yok. Onlar bende kalsın izninizle, çünkü sıra sıra bir dizidir hepsi...)
Kişiye özel bir mesele ile başını ağrıttım tüm edebiyat dostlarından özür dilerim, elbette hoş görülerine sığınarak. Bu gibi sanal ortamlarda bu gibi absürt şeyler olabiliyor maalesef, bazılarının başına gelmese de. Mesele, sadece şapka meselesidir, başka da bir şey değil...
Eski başbakanlarda Süleyman Demirel vardı. Bir siyasetçi olarak çok veciz sözleri olsa da onun çok meşhur bir şapkası vardı. Fötr…