0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
111
Okunma
Göğüş Osmanın ağıdı
Seferberlik yıllarında jandarmalar asker kaçaklarının peşini bırakmazlardı.O sıra Kayseri Tomarza köyüne gelen jandarma kaçağı bulamayınca Göğüş Osmanı alırlar ve o değnek yaraları ile ölür
Ahmet Özdemir
Seferberlik Askeri birlik ve malzemelerin savaş için toplanması ve hazırlanmasıdır. Birinci Dünya savaşında ülkemizde pek çok cephe açılmış askerlerimiz yedi düvel ile savaşırken Anadoluda büyük bir seferberlik ilan edilerek pek çok Vatansever insanımız en çok sevdiği evlatlarını evladı olmayan ise kendi canını Anadolu toprağı uğruna infak etmiştir.O açlık ve yokluk yıllarında tüm güç ve kuvveti ile savaşa katılan Anadolu halkı ve Türk Devleti bu dönemlerde eşkıyalık yapan pek çok çete ile de savaşmıştır. Türkülere ve ağıtlarada giren eşkıyalar, jandarmalarla çatışarak kayıtlara geçmişlerdir.Kayseridede görülen bu eşkıyalık faliyetlerinin yaşandığı ilçelerden biride Kayseri’nin güneydoğudaki ilçesi. şehire uzaklığı 54 km. olan Tomarza kasabasıdır 60 lı yıllarda ilçe olan bu kasaba Avşar kökenlidir sanayisi yok denecek kadar az olan tipik bir Anadolu ilçesidir Jandarma bir eşkıyanın peşine düştükleri vakit onu yakalayamaz fakat onun yerine yakaladıkları Göğüş Osman denilen suçsuz birini yakalayarak karakolda bu çocuğu döverek söverek ve falakalarla linç edip katlederler bir hiç için
İbrahim ve karanın ağıdı
Bin senede dokuz ölü
Battı Bedirler ocağı
Gün görmedi sefil emmim
Oğlan görmedi kucağı
Elif Ağanın ağıdı
Dünya Savaşı başlar başlamaz Anadolu halkına savaş çağrısı yapılmış Anadolu Halkı; mallarını,canlarını,evlatlarını, Allah yolunda infak etmiştir.Anadolu Halkının bu halini en iyi Bakara Suresi özetliyor: "
Mallarını Allah yolunda infak edenlerin örneği yedi başak bitiren, her bir başakta yüz tane bulunan bir tek tanenin örneği gibidir. Allah, dilediğine kat kat arttırır. Allah (ihsanı) bol olandır, bilendir."Bu seferberliğe katılanlardan biride 1071 den sonra Danişmentliler tarafından fethedilen Kayseri pınarbaşı köyünden Elif Hatundur onun da evlâdı pek çok yiğidimiz gibi gidecek fakat ne yazıkki geri dönmeyeceklerdir.Bazen bir yuvada 5 evlat birden şehit olur du Elif Anada iki çocuğunu savaşlarda kaybeder ağıdında şu sözler çıkar içli yüreğinden "Ben söyleyim bellen kızlar Halil doruya binmişde göçünün önünü gözler" İyi bilinirki Anaların kalbi temiz ve saftır onlar evlatlarının acısını hissederler.Temiz kalbi olan ayan beyan Allahın Cemalini görür inşAllah Elif kadınında içine doğmuştur evladının Şehit olacağını pek çok Anne bu savaşlarda doru ve kır bir ata binerken evlatlarının kefenlendiğini ve Ahirete göç ettiklerini görmüşlerdir Cenabı Hak Analara acı vermesin Bir senede dokuz ölü Allah Teala savaş ve acı yaşatmasın
Çobana kız vermezler
Kimileri 19.yy ın sonunda kimileri 20.yy ın ilk on yılın içinde diye söze başlarlar çoban ağanın kızını kaçırır dağlarda köylerde fakire gölge olan yerlerde yaşar bu arada bir erkek çocukları olur
Ahmet Özdemir
19. yy 1 ocak 1801 ile 31 aralık 1900 tarihini içine alır bu devirde osmanlı devleti ve portekiz çökmeye başlamış Napolyon savaşları sonucu Biritanya imparatorluğu dünya nüfusunun dörtte birine hakim olmaya başlamıştır 19. yüzyıl aynı zamanda icat ve keşiflerin yılıdır tıp
matematik, fizik, kimya, biyoloji, elektrik alanında teknolojik pek çok gelişmeler yaşansada Birinci dünya savaşlarının temeli 19. Yy ın sonunda atılmış simalar değişir olaylar tekrarlanır insan fıtratı değişmez tarih her zaman tekerrür eder
Peygamberimiz buyurur ki “Hepiniz Çobansınız. Güttüğünüz Sürüden Sorumlusunuz Erkek ailesinin çobanıdır kadında evinin çocuğunun çobanıdır dedikten sonra çobanlığın ne güzel bir meslek olduğunu her peygamberin çobanlık yaptığını söyler işte dağlarda çobanlı yapan bir aşık Birinci dünya savaşının arifesinde bir güzele gönül kaptırır ağa ise maraba kısmına kız vermem diyerek çobanı kapıdan kovar artık yapılacak tek iş vardır kızı kaçırarak dağa çıkmak belkide eşkıya olmak birbirine aşık gençler kaçarlar evlenirler çocukları olur tam mesuduz derken ağa hem gence hem kızına kıyar ikisinide kurduğu pusuda öldürür kızın sesi dağlarda yankılanır "uzak yoldan gelin geldim boşa gitti emekler ben öldüm Arlanıyom ağlamaya bana kara yakışırmı utanıyom bağlamaya"
Eşkıya Kel Osman
Yaşa kar’aslanım yaşa
Yazılanlar gelir başa
Öldüğünü yeni duymuş
Ankarada Kemal paşa
Saimbeyli Adananın mondros mütarekesi öncesi Ermenileri ile ünlü bir ilçedir Ermenicede ismi hacindir.Güzel taş evleri ile ünlü olsada bugün örneği kalmamıştır saklı bir cennettir Fransızlar Adanayı işgal edince kilise manastır ve mescitleri yıkıp talan ederler Duran Ağa harp bayrağını açar Hazreti Ali gibi Hayberin kapılarını söker kardeş gibi yaşasalarda fransızların kışkırtması Ermeniler Türk obalarının içine girerek tüten bacaları kırarlar işte buna dur diyen Gizik Duran sevdiklerini geride bırakarak cihat meydanına çıkar Allah Allah diyen yiğitten haber alamayan köy halkı ona saz çalar türkü söyler oy Duranım oy Duranım Ayrılık zor toy duranım dolanda gel kapımıza deki ölmedim yalanım o ölmemiş fransızlar tarafından koyulduğu Adana Hapisanesinden kaçarak dağlarda Hakk sancağı açıp eşkıyalığa başlamıştır daha sonra Mustafa Kemalin ordusuna katılır derlerki nice düşman öldüren yiğitler tek bir kurşun ile ahirete göçer Ermenilere kan kusturan bu yiğidin en büyük hatası başkasının karısına göz koymak Kel osman bunu affetmez ve koca eşkiyayı hakkın kurşunu ile ahirete gönderirken dillerde şu yanık ağıt kalır öldürmüşler Duran Beyi yetim kaldı kuzuları Namusunu temizleyen Kel Osmanı ise Anası Gazan Mübarek olsun der alnından öper artık dağlar Kel Osmandan sorulur
Kavuşmalar ahirete kaldı
Bir Fırtına Tuttu Bizi Deryaya Kardı
O Bizim Kavuşmalarımız
A Yarim Mahşere Kaldı
Kavuşmalarımız A Yarim Ahrete Kaldı
Eski dedeler nineler anlatır kızı kardeşli yerden koyunu tarlayı arkaçlı düz dölek yerden alacaksın Avşar aşireti Afşarlar Orta Asya’da yaşayan Dede Korkut destanlarında adına Türkü yazılan eski oğuz boyu Türk aşiretlerindendir konar göçer yaşayan bu aşiretin mensuplar göçler açlık kıtlık ve türlü türlü zorluklar yaşayıp Irak, Suriye, Ermenistan v Anadolu’ya gelmişlerdir bugün İran, Irak, Suriye, Afganistan ve Azerbaycanda yaşayan pek çok Avşar yiğidi vardır yiğidin sevdalısıda helbet ne sandınız o da yiğit olur katun kız sevdiceğine mektup yazar
Dağların karı erisin yayla çiçeği yürünsün Beddua etmem kardeşime Ağzımda dilim çürüsün bir kızı beş kişi ister bir yiğit alır kızın yedi abisi vardır onu başkasına vermeye niyetlenirler bu kız için ölümden beterdir abilerine bakıp şunu söyler adeta meydan okur Kara Şalvar yıldır yıldır Kardeş tüfeğini doldur El içinde arlanıyom evimize gidek de öldür ve sevimli nene kılığına giren kurt yine sahnededir genç adama derki del oğlan koş sevdiğin kız seni çeşmede bekler yerinde duramayan genç çeşme başına gittiğinde yedi abinin yedi silahından çıkan yedi kurşuna yem olur kurt yine kötü dişlerini geçirmiştir sevdalı insanlara katun kız çalar sazı ağlatır güzelleri hele bakın el oğluna iki elin sokmuş koynuna bu dünyada bir şey bilmem ahirette sarılırım boynuna
Ramis ile jülide
1940 lı yıllar ikinci dünya savaşı hem de kuraklığın etkisi ile kıtlık yıllarıdır biri Türkmen aşiretinin güzel jülide diğeri Avşar obasının yiğit oğlu Ramis biri ağa kızı bey kızı her ne kadar köyün Hocası Latif araya girse bak ağa Allah, insanlar ders alsınlar diye âyetlerini açıklar kızını iman etmeyen biriyle evlendirme parasını değil ahlâkını insanlığını sor desede ağa diretir ağaya ağa damat yakışır topal ve kaval çalan bir çoban değil diyerek karşı köyün ağasının oğluna söz kesilir vazgeçmek yoktur bizim dertli çoban dertli dertli çalar kavalını ve bir gece ansızın kaçırır damdan düşer gibi kızı iki gönül bir olunca ana baba çekilip karara saygı duymazsa iki aşığın sevgisi kayayı bile eritir ağanın zoruna gider arkaya köpeklerini salar ve ağanın oğlu çobana silah çeksede sen bittim dersin Allah yettim der aşıkları ilk silahı çeken düelloyu kazanır çobanda kızın abisini öldürmüştür fakat ağanın adamları kızı kaçırıp babasına teslim etmek kız bunu kaldıramaz babasına rest dudaklarına zehir sürerek bu dünyadan göçmeyi tercih eder kız mezara defnedilirken aşık Ramis çıkagelir mezarı kazar kimse yokken o da kızın zehirli dudaklarına dudakları ile dokunur ve o zehir ona bal şifa olsada köy yeri iki aşığa mezar olur selalar dualar onlar için okunur
Urfanın dağları ciğerimizi dağlar
Urfa dağlarında gezer bir ceylan
Yavrusunu kayıbetmiş ağlıyor yaman
Yârimin derdine bulmadım derman
Gezme ceylan bu dağlarda seni avlarlar
Anandan babandan yârdan ayrı koyarlar
Şanlıurfa müziğinin en önemli eserlerinden biride yediden yetmişe herkesçe sevilerek söylenen Yavrusun yitirmiş ağlıyor yaman diyerek başlıyan
Yavrumun derdime bulunmaz derman denilerek dermansız dertlerimizi bize anlatan Urfa Türküsüdür içli bir sesten dinlendiği zaman her türkümüzün ağlatan bir hikayeside vardır bazen ağlamakta gerekir insana Türkününde dediği gibi
Ciğerim yanıyor yavrum gözlerim ağlar
Benim zalım derdim cihanı dağlar acı dolu hikayeler bugünde ciğerleri dağlamaya devam ediyor yaşadıklarını satırlara döken acılı baba bize evlât acısını anlatır bir ağıt olarakta kabul edilebilir Kel Hamza Şenses 1904 doğumlu önemli urfa ses sanatçısıdır dayısının kızı ile evlendikten sonra Allah Teala analı babalı büyütsün çocuklarınızı bu babanın 3 kızı olur biri geçirdiği kaza sonucu elim bir yara alır hastaneye gittiğinde kafası çatlamıştır derde çare bulunmaz inşAllah kimse şifasız kalmaz baba şifa bulmak için tüm malını satar gurbete çıktığında ekmek derdi onu bırakmaz sağ iken kızına sarılamayan baba ancak kızının ölüsüne sarılır ve bu yürek yakan türküyü söyler
Ağ meryemim can verir
Padişahlık döneminden Cumhuriyete geçiş Türk toplumu için önemli bir olay çıkarılan yasalar kadın hakları çağdaş gelişmeler Ağıda konu olan Meryem onu istemediği bir erkekle evlendirdiler
Ahmet özdemir
Küçük bir Türk boyundan kısa zamanda büyük bir cihan devleti haline gelen Osmanlı Devletinin kökeni kayı boyuna dayanır Osman Gazi ile Devletleşmeye başlar ve cihangir devlet adamları sayesinde Anadoluyu Rumeliyi Avrupa ve ortadoğuyu içine alan büyük bir devlet kurulur yaptığı fetihlerle Türklük ve İslamı temsil eden bu büyük devlet yaşamını bitirince yerini şan ve şerefle Türkiye Cumhuriyetine bırakır Cumhuriyete geçiş süreci sancılı bir süreçtir isyanlar karşıt düşünceler ve ağır bedeller ödenmiştir Cumhuriyet ile birlikte yönetim tamamen değişmiş saltanat yıkılarak yetki halka bırakılmış ve Gazi Atatürk ilk cumhurbaşkanımız olmuştur Şeyh sait isyanları Menenen olayı Kazım Karabekirin yargılanması bu dönemin istenmeyen olaylarıdır Cumhuriyet ile birlikte 1926 da çok eşlilik kaldırıldı kadına boşanma ve miras hakkı tanındı
1930 da ise kadına seçme ve seçilme hakkı tanındı fakat bu kanunlar toplumun hayatını değiştirmekte pek etkili olmadı eski Anadolu köylerimizde baba sözü bugünde olduğu gibi bir kanundu fakir bir aile kızı sevmediği bir insana verilmek isteyince küçük kız ahırda boynuna bir ip asarak intihar ederek canına kıymıştır Ağ meryemim can verir sahipsizliği yüzünden
Battal Mehmedin ağıdı
Dadaloğlunun Türkülerinde Kalktı göç eyledi, Afşar elleri, Ağır ağır giden eller, bizimdir.Arap atlar yakın eder ırağı,
Yüce dağdan aşan yollar, bizimdir denilip Türkülerimizede konu olan Avşar boyu
Dadaloğlununda dediği gibi bindiği Arap atları ile uzak yerleri yakın ederdi Türk insanının en büyük özelliği yiğitliği örf ve geleneklerine önem vermesi idi mesafe uzaklığına önem vermez konar göçerlerdi
Anlatılanlara göre 1870 li yıllarda beylik Suriye ve Adanada yaşasada sonradan Kayseri yöresine iskan edilmiştir Kadı Burhanettinde 14 yy Avşar beylerinden olup obanın kayseriye yerleşmesinde etkili olan isimlerdendir Osmanlıya karşı zafer kazanan vede Timura karşı çıkan bu Avşar beyi aynı zamanda bir şairdir 17.yy a gelindiğinde ise beyliğin başında boybeyi Hacıbey vardır Hacı Mehmet altında atı yel gibi cebinde harçlık sel gibi umucuya altın verir altın yanında pul gibi denilerek adına türküler yakılır fakat Beyin gücü tükenince kızkardeşi kaçırılır o da eşkıya olmaya karar verir Biner atını yeldirir yelkesini yel kaldırır yiğitliğin şerefidir hem ölür hem öldürür yiğit bir eşkıya olsada o da jandarma kurşunu ile öldürülür ve adına kara çadırı derdiler sabahınan gün burnuna Battal Mehmeti vurdular diyerek türkü çığrılır ağıt yakılır
Ahmet Arif ve Anadolu
Anadoluyum ben,Tanıyor musun?
Utanırım, fukaralıktan,Ele, güne karşı çıplak...Havva Ana’n dünkü çocuk sayılır,
Anadoluyum ben,Tanıyor musun?
Ahmet Arif
Hasrettin prangalar eskittm Terketmedi Sevdan beni diyerek yaşadığı yokluk hayatını eziyetleri ve mahkumluğu yokluğu anlatan Ahmet Arifi anlatabilmek
namussuza, haldan bilmez, kahpe yalana şüphesiz ki zordur o Anadolunun kurtlarını kuşlarını ve insanların zemheri ile kışını anlatır bizlere duru bir dille mükemmel şiirler bırakırken üşüyorum kapama gözlerini diyerek bizleri terketmeyen terketmeyecek sevdalardan da bahseder evet öyle bir sevdaya sahip olmalıki insan hapislerdede kalsa zindanlardanda taşsa oturup Ahmet Arif gibi şiirler yazmalıdır terketmedi sevdan beni,aç kaldım, susuz kaldım işte en büyük zenginliğimiz can garip, can suskun,can paramparça...ve eller kelepçede iken bizi terketmeyen sevdalar
1927 de Diyarbakır da doğup 1991 de Ankarada ölen şair Anadoluyum ben tanıyormusun dizeleri ile başladığı Anadolu coğrafyasındaki utanılası fukaralık ve yokluktan bahsetmiştir Anadolu coğrafyası sadece zenginliği ile değil fukaralık yokluğu ile de bilinir yaşanan 1.dünya savaşı askere alınan insanlar sonucu bir evin bir umudu olan oğullar toprağa verilirken köy basan eşkıyalar kundaktaki bebeğe dahi musallat olmuştur arazi kavgalarında iki kardeş birbirini vuruncs anaların dilinden nice yanık türküler ağıtlar yazılmıştır