0
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
325
Okunma
Güneş batarken, eski sarayın önüne geldim. Kubbesinden sızan ışık, içeriye adım atmam için davet gibi parlıyordu. Kalbim heyecanla çarparken kapıyı araladım…
Ama içeri girdiğim anda büyümüş hayal kırıklığıyla durakladım. Zemin çöplerle doluydu; kırık tahtalar, kurumuş yapraklar, unutulmuş eşyalar… Saray sandığım yer, sadece tozlu bir enkazdı.
Bir an için, ışığın gösterdiği ihtişamın sadece bir yanılsama olduğunu fark ettim. Kubbenin altında parlayan umut, yerdeki çöpün ağırlığında eziliyordu.
Dışarı çıktığımda, gözlerimde hem hayal kırıklığı hem de garip bir hafiflik vardı: Çünkü gerçek, her zaman ihtişamlı olmayı vaat etmiyor, ama yüzleşmek… özgürleştiriyordu.