1
Yorum
5
Beğeni
0,0
Puan
228
Okunma

Tarih biliminin, ilk derslerinden incelemeye başlarsak; Mezopotamya’dan, Mısır’dan, Anadolu’dan, Ege’den, Hindistan’dan, Çin’den, Orta Asya’dan, Tarih öncesi ve Tarih sonrası devirlerden günümüze kadar, bunlara Osmanlı İmparatorluğu da dahil, tüm medeniyetler, şehir devletleri, krallıklar, imparatorluklar, sapır sapır dökülüp, tarih sayfalarındaki yerlerini almışlar.
Çoğunluğu Teokrasi ile, birkaçı Oligarşi, Monarşi ile yönetilen, daha çok güçlerini din üzerinden alıp ayakta kalmaya çalışan bu topluluklar, asla halklarını refaha eriştirememiş, huzurlu bir ülke yaratamamışlardır.
Bilime, düşünceye, özgürlüğe azıcık bir kapı aralayanlar birçok konuda gelişme sağlamışlar, önemli bilim adamları, düşünürler yetiştirmişler ve insanlık adına büyük kazanç sağlayan buluşlara erişmişlerdir.
Demokrasinin temellerinin atıldığı Ege’de, İyonlardan itibaren gerek bilim gerekse sanat alanlarında önemli gelişmeler olmuştur. Onlar Demokrasiyi deneyip başarılı olmuşlar. Türk ve İslâm ülkelerinde de özgürlüklere kapı aralandığı yıllarda önemli gelişmeler olmuştur.
Bir Avrupa’ya, bir de Orta Doğu’ya bakalım: Nerelerde halklar daha refah içinde ve huzurlu yaşıyor? Demokrasinin geliştiği, uygulandığı Avrupa’da, ülkeler arasında sınırlar kalkarken, Orta Doğu’da komşu komşuyu boğazlıyor!
Uzun lâfın kısası: Demokrasi olan yerde huzur oluyor, refah oluyor, gelişme oluyor, yani Demokrasi yaşatıyor!
Tek adamların, özellikle güçlerini dinden alan yöneticilerin olduğu ülkelerde ne gelişme oluyor ne huzur ne de refah!
Öyleyse neden, biz ısrarla demokrasiden uzaklaşmaya, tek adam yönetimine doğru koşmaya devam ediyoruz?
Yoksa biz, ülke ve halk olarak MAZOŞİST miyiz?
Fikret TEZEL