0
Yorum
4
Beğeni
0,0
Puan
164
Okunma

Kışın dondurucu soğuğunda, küçük bir beden karda oyun oynarken üşümüştü. Soğuktan elleri ve ayakları buz kesmişti. Arkadaşlarına veda edip eve doğru yola koyuldu. Hava kararmak üzereydi ve karnı da açlıktan zil çalıyordu.
Eve vardığında kapıyı yavaşça açtı:
— Babaanne, çok üşüdüm! Ellerimi ısıtır mısın?
Mutfaktan, üzerinde mavi çiçekli pazen bir elbise olan babaannesi çıktı ve torununu sevgiyle karşıladı.
— Gel kuzum, gel! Sana sıcak çorba yaptım. Hani şu en sevdiğin var ya, işte ondan!
Elif’in yüzü bir anda aydınlandı.
— Gerçekten mi babaanne?
— Tabii ya! Bak, sobanın üzerinde kaynıyor.
Elif, üzerindeki ıslak kıyafetleri hızla çıkarıp oturma odasına geçti. Sobanın başına oturup ellerini ve ayaklarını ısıttı. Derin bir nefes aldığında, mutfaktan gelen mis gibi çorba kokusu içini huzurla doldurdu.
— Ooooh, babaanne! Bu harika kokuyor!
Çorbasını içerken babaannesinin yaptığı yemeklerin nasıl bu kadar güzel olduğunu düşündü. Tam o sırada babaannesi gülümseyerek seslendi:
— Kuzum, bu çorbanın sırrı peskütanda.
— Peskütan mı? O ne babaanne?
Babaannesi, sobanın yanındaki sandalyeye oturdu.
— Peskütan, Sivas’ta kış aylarında bol bol tüketmek için baharda taze sütle hazırlanan bir yoğurttur. Uzun süre dayanır ve yemeklere lezzet katar.
Elif merakla sordu:
— Yani normal yoğurt mu?
— Evet kuzum, ama biraz zahmetlidir. Onu hazırlamak sabır ister. Ama bir kere hazır olunca her derde devadır. Bağışıklığı güçlendirir, çocuklarda kemik gelişimine destek olur, hastalıklara karşı direnç kazandırır, hatta kalp dostudur.
Elif hayranlıkla başını salladı.
— Vay be babaanne! Ne çok faydası varmış! Ellerine sağlık, harika olmuş!
— Afiyet olsun kuzum.
Tam o sırada kapı çalındı. Gelen, Elif’in arkadaşlarıydı.
— Hoş geldiniz arkadaşlar! Hemen içeri gelin! Babaanne şifalı çorba yaptı, size de birer tabak koysun, olur mu?
İçeriden babaannesinin sesi duyuldu:
— Gelin yavrularım, üşümüşsünüz! Geçin sobanın yanına.
Çocuklar hızlıca içeri girip paltolarını çıkardılar. Elif, sobanın yanında kıvrılmış yatan kediyi göstererek gülümsedi:
— Bakın, bizim kedicik de üşümüş, sobanın yanını kaptı!
Babaannesi, elinde çorba taslarıyla odaya girdi.
— Çocuklar, iyice ısının. Ama dikkat edin, içeride çok ısınıp sonra aniden soğuğa çıkarsanız hasta olursunuz.
Elif merakla sordu:
— Neden babaanne?
— Vücut ısınızı dengede tutamazsanız, bağışıklığınız düşer ve hastalanırsınız kuzum.
Arkadaşları, büyük bir iştahla çorbalarını içip teşekkür ettiler.
— Elif, gerçekten teşekkür ederiz! Babaannen harika yemekler yapıyor!
Elif gururla gülümsedi:
— Tabii ki dedim size! O bir tanedir! Canım babaanneciğim!
Hep bir ağızdan seslendiler:
— Ellerine sağlık teyze!
Babaannesi sevgiyle baktı.
— Afiyet olsun yavrularım. Yine gelin…
— Babaanne?
— Söyle kuzum.
— Peskütan çorbasının tarifini de verir misin? İleride büyüyünce ben de pişireceğim.
— Öyle mi? dedi gülümseyerek.
— Koş kâğıt kalem getir, yaz bakalım!
Peskütan Çorbası Tarifi
Akşamdan ıslatılmış yarma, mercimek ve nohut sabahleyin pişirilir. İçine birkaç tane kemikli kıyma konulur. Peskütan soğuk su ile karıştırılıp ayran kıvamına getirilir. Soğuk su ile kıvamı ayarlanan peskütan ilave edilir, kararı kadar su ve tuz konulup pişirilir.
Sosu için: Bir kaşık tereyağı, sıvı yağ ile eritilir. İçine nane, kekik veya aşotu arzuya göre eklenir ve ocakta pişen çorbanın üzerine dökülür.
Afiyet olsun.