0
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
173
Okunma
Cinsiyet Eşitsizliği Abartılıyor mu?
Türkiyede cinsiyet esitsizliği yalanını, "TÜRKLERDE İÇTİMAİ AİLE YAPISI VE KADININ YERİ" başlıklı yayınlanmış makalemi, bulabilirsem, onu da sizinle paylasacağım.
Evet, özellikle Türkiye gibi orta gelişmiş ülkelerde "İçtimai Türk aile yapısına" zarar vermek için, cinsiyet eşitsizligi habire körüklenmektedir.
Ütopik söylemlerle, "erkekler güçlü kadın istemez!" "Ben ayaklarım üstünde durmak istiyorum!" "Özgür değilim!" gibi ifadelerle, Türkiye de hiç olmadık, sıradan şeylere bile başkaldıran asi kadınlar yaratarak, kadın ile erkek arasindakı uçurum bilinçli bir şekilde, özellikle kadınlar derinlestirmektedirler.
Sorsan "güçlü kadın’dsn" kastınız ne? Hiçbir kadından sağlıklı ve müspet bir cevap alamazsınız. Ve yine, "Ayakları üstünde durmak" ifadesinden kastınız ne? Yine hiçbir kadından sağlıklı ve müspet bir cevap alamazsınız.
Şimdi gelelim Zerrin Keskin hanimefendinin tezini adım adım çürütecek verilerle vereceğim cevaba!
Sayısal ilerleme gerçeği
1970’lerden bugüne kız çocuklarının okullaşma oranı hiç olmadığı kadar artmıştır.
TÜİK ve YÖK verilerine göre üniversitelerde kadın öğrenci sayısı erkeklerle neredeyse eşitlenmiştir. Bazı fakültelerde (örneğin eğitim, sağlık bilimleri) kadın oranı erkeklerden çok daha fazladır. Bu durum, eğitimde eşitsizliğin büyük ölçüde aşıldığını göstermektedir.
Kültürel engellerin aşılması; Eskiden kızların eğitimi önündeki “namus” ve “erken evlilik” gibi engeller çok güçlüydü. Ancak şehirleşme, iletişim teknolojileri ve toplumsal dönüşüm sayesinde bu engeller bilinenden çok daha azalmıştır. Özellikle genç kuşak ebeveynler kızlarının eğitimine erkekler kadar yatırım yapmaktadır.
Bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik
alanlarındaki katılım farkı bir engel değil, bilakis “Tercih” meselesidir. Yani, kadınlar sosyal bilimler, eğitim, sağlık gibi alanlara daha fazla ilgi göstermekte; erkekler ise teknoloji ve mühendisliğe yönelmektedir. Bu farklılaşmayı yalnızca ataerkil kalıplara bağlamak indirgemeci bir yorumdur.
Pandemide cinsiyet eşitsizliği argümanına gelince; COVID-19 sürecinde eğitimden kopuş sadece kız çocuklarına özgü olmamıştır. Erkek çocukları da özellikle kırsalda işgücüne yönlendirilmiş, okulu bırakmak zorunda kalmıştır. Dolayısıyla “pandemi kadınları daha çok vurdu” tezi tek taraflıdır.
Sorunun temeli toplumsal cinsiyet değil, sınıfsal yapıdır. Yani, eğitimdeki en temel engel cinsiyet değil, ekonomik eşitsizliktir. Yoksul ailelerin çocukları (kız veya erkek fark etmeksizin) eğitimden kopmakta, zengin ailelerin çocukları daha kolay fırsatlar bulmaktadır. Cinsiyet vurgusu, sınıf farklarının üstünü örtmekte ve asıl sorunu görünmez kılmaktadır.
Sonuç
Eğitimde cinsiyet eşitsizliği meselesi, geçmişte çok güçlü olsa da günümüzde eski gücünü yitirmiştir. Bugün temel sorun; ekonomik koşullar, bölgesel farklar ve eğitim sisteminin nitelik sorunlarıdır. Kadınların eğitime erişimi artık “özel bir eşitsizlik” meselesi olmaktan çıkmış, toplum genelinde ortak bir mesele haline gelmiştir.
Efkan ÖTGÜN