1
Yorum
12
Beğeni
5,0
Puan
155
Okunma

Hayat bazen sessiz bir yalnızlıkla başlar, hani küçücük hayaller kurar, saf ve temiz bir umutla dua ederdik. Sonra beklerdik sabırla, içtenlikle. Ama zaman geçtikçe yeise kapılırız dualarımızın sesini duyan yok gibi gelir, karanlıklara düşer insan, bir el uzanmayınca yalnızlık daha da ağırlaşır.
Ben de kayboldum bu karanlıklarda, isyankar değilim, sadece vefasızlığın ve anlaşılmamanın içinde savruluyorum. Bir garip yaşadım ben bu hayatı ne yazık ki hiç olmadı bir anlayanım. Ne çok koşardım, uzanan ellere koşulsuzca. Ama düşüşlerimde dahi bir başıma bırakıldım. Kendime kızıyorum ama isyan etmeden, anlıyorum ki, belki de bu hayata ait değilim.
Hayatın garipliği işte burada başlıyor sanki, beklenen bir el hiç uzanmıyor, düşen hep bir şekilde düşüyor. Sessiz bir veda, ansızın ve belirsiz. Eylül ayları gibi her şey darmadağın. Karanlık içinde sessiz, kalabalık içinde yapayalnızım. Ellerim boş kaldı, düşlediğim o eller hiç gelmedi. Yakın veya uzak fark etmez vefa yoktu.
Ama tüm bu yalnızlık ve kırıklıklar arasında bir gerçek var, İnsan, kendi içine döndüğünde, hem acıyı hem de umudu hissedebiliyor. Hayallerimiz gerçekleşmese de yıkılmıyoruz, belki düşlerimiz bir kez olsun gerçeğe dönüşmüyor ama yaşamaya da devam ediyoruz. Sessiz bir kabulleniş, bir bilmeze doğru ilerleyen yalnız adımlar.
Hayat, bazen sadece sessiz bir Eylül gibi gelir, yıkıcı, darmadağın, belirsiz. Ama o yıkıntıların içinde bile, dilimde dua ve kalbimde umut bir şekilde durur. Belki hiç kimse fark etmez, ama yaşanan her an, yaşanan her his bir anlam taşır.
*
Mehmet Demir
16925
5.0
100% (2)