4
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
272
Okunma

Ahlak… En çok konuşulan, ve ne yazık ki en az yaşanan kelime. Kürsülerden yükselen seslerde hep ondan bahsedilir. Kitapların sayfalarında, nutukların içinde, büyük sözlerin gölgesinde en çok o yer bulur. Ama gerçeğe bakıldığında, ahlak sanki sadece bir süs kelimesi gibi orada durur.
Allah aşkına bir an olsun şöyle bir düşünün, Bir insan, ahlakı dilden düşürmezken davranışlarında onun zerresini taşımıyorsa, o sözler neye yarar? Kuru bir yaprak gibi oradan oraya savrulup gider. Ahlak, konuşulacak değil, yaşanacak bir değerdir ve asla sözle var olmaz, ancak eylemle, duruşla, tavırla hayat bulur.
Bugün toplumun en büyük yaralarından biri işte bu çelişkidir, Söz ile eylem arasındaki uçurum, İnsanlar başkalarına ahlak dersi vermeyi nedense çok severler ama sıra kendi hayatına geldiğinde aynı ölçüyü kullanmazlar. Böyle olunca da ne yazık ki ahlak bir başkasını yargılamak için kullanılan bir sopa haline gelmekte. Oysa ahlak, başkasına sallanan sopa değil, insanın kendi vicdanında taşıdığı terazidir.
Ahlakın sessizliği, insanlığın çığlığından daha ürkütücüdür. Çünkü sessizlik, alışmayı beraberinde getirir. İnsanlar kötülüğe, adaletsizliğe, yolsuzluğa alıştığında artık bunlar olağan görünmeye başlar. Ve bir toplum kötülüğe alıştığında, onun çöküşü çoktan başlamış demektir.
Bir dönüp bakın çevrenize, Birinin hakkını çalmak neredeyse sıradanlaşmış, yalan söylemek günlük dilin parçası olmuş, çıkar için değerler ayaklar altına alınmış. Bunların karşısında susanlar, görmezden gelenler, “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” diyenler ve yazık ki böyle düşünen ve davranan herkes aslında o ahlaksızlığa ortak oluyordu. Çünkü ahlak sadece bireysel değil, aynı zamanda toplumsal bir sorumluluktur.
Ahlakın sesi, insanın kendi içinde başlar. Bir haksızlık gördüğünde rahatsız oluyorsan, vicdanın yaşıyordur. Bir yanlışın karşısında sessiz kalamıyorsan, ahlakın yaşıyordur. Ama gördüğün kötülüğe aldırmıyor, onunla yaşamayı normal buluyorsan, işte o zaman ahlak ölmüştür.
Ve unutmayın ki, Ahlaksızlıkla ayakta duran bir toplum, asla uzun süre ayakta kalamaz. Çünkü vicdan olmadan düzen olmaz, düzen olmadan da gelecek kurulmaz. Ahlak sadece bireyin değil, aynı zamanda toplumunda ruhudur. Ruh kaybolduğunda geriye ne kalır? Yalnızca boş bir beden…
Bugün biz insanlar olarak en büyük ihtiyacımız olan ahlakı yeniden hatırlamaktır. Sözde değil, gerçekten, hayatın her alanında. Eylemlerimizde, kararlarımızda, birbirimize davranışımızda. Çünkü ahlakın sesi yükselirse, toplum da yeniden dirilir. Ama o ses susarsa, geriye sadece ve sadece karanlık ve çürüme kalır.
*
Mehmet Demir
12925
5.0
100% (2)