0
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
116
Okunma

"Gönül Baharı"
Küçük bir sahil kasabasında, günler her sabah denizle uyanır, martılarla gülümserdi. Orada yaşayan Elif, kasabanın kitapçısında çalışıyordu. Her gün kitapların sayfalarında kaybolur, sessizce hayal kurardı. Sevgiye inancı tamdı ama kimseye gönül vermemişti, çünkü aradığı "huzurla gelen" bir aşktı.
Bir sabah, kitapçıya biri girdi. Gömleği biraz buruğuydu ama gözleri dümdüz ve netti. Adı Ferman’dı. Kitap raflarının arasında rastlaştılar. İlk kelimeleri sessizlik oldu, ardından bir tebessüm… Elif ona "Huzur" adlı kitabı önerdi, Ferman ise ona "Sadakat Üzerine" bir roman aldı.
Günler geçti, her gün aynı saatte buluştular kitapçıda. Ne büyük sözler vardı aralarında, ne gösterişli jestler. Sade, duru, ama derin bir bağ örüldü aralarında. Birbirlerine söz vermediler, ihtiyaçları da yoktu. Kalpleri anlaşmıştı çoktan.
Aylar yılları kovaladı. Ne tartıştılar, ne küstüler. Sevgileri, kavuşmanın heyecanıyla değil, kalmanın sadakatiyle büyüdü. Her gün biraz daha sevdiler birbirlerini. Aşk, acıdan değil, şefkatten yoğruldu.
Ve bir gün kasabanın çiçekli sokağında yürürken, Elif Ferman’a ’döndü:
“Hiç canımı yakmadığın için teşekkür ederim.”
Ferman gülümsedi:
“Ben seni incitmek için değil, sarıp sarmalamak için geldim.
O günden sonra da sevgi büyümeye devam etti. Kavuşmakla bitmeyen, birlikte yaşanan bir aşk hikâyesiydi onlarınki.
Çünkü bazı aşkların sonu yoktur. Sadece başlangıçları vardır
Ferman Alçiçek .