0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
130
Okunma
Hayatın en büyük yanılgılarından biri, cenneti sadece gidilecek bir yer sanmaktır. Oysa cennet, bazen bir insanın kalbinde, bazen bir dostun samimi bakışında, bazen de hiç tanımadığın birinin tebessümünde saklıdır. Cennet, sadece öldükten sonra varılacak bir durak değil; yaşarken de inşa edilebilecek bir iklimdir. Ve o iklimi oluşturan, aslında iyi insanlardır.
İyi insanlar, bulundukları yere huzur taşırlar. Girdikleri meclis aydınlanır, oturdukları sofraya bereket iner. Onlar, kimseye yük olmadan yük taşırlar; kimseyi incitmeden yaraları sararlar. İyi insanların yanında zamanın nasıl geçtiğini anlamazsınız; çünkü kalbiniz hafifler, ruhunuz dinginleşir. Yanında olduğunuzda “evimdeyim” dersiniz. İşte bu yüzden denir ki: İyi insanlar cennete gitmez, iyi insanlar nereye giderse cennet orası olur.
Düşünün, bir evin kapısından içeri girdiğinizde sizi güler yüzle karşılayan bir anne, sıcacık bir sofrada ikram edilen bir dilim ekmek, samimi bir “hoş geldin” sözü… Bunların hepsi cennetin küçük birer yansıması değil midir? Ya da bir dostun dar zamanınızda “yanındayım” demesi, moralinizi ayağa kaldıracak bir çift söz söylemesi… O an bulunduğunuz yer, dünya üzerindeki en huzurlu mekân olur. Çünkü iyi insan, etrafına cennetin kokusunu taşır.
Bazen cenneti uzaklarda arıyoruz. Daha güzel evlerde, daha gösterişli sofralarda, daha büyük şehirlerde… Oysa cennet, kalbinde iyilik taşıyan insanların adımlarının değdiği yerdedir. Gözünüzdeki yaşı silen bir dost, sizi incitmemek için susmayı tercih eden bir kardeş, karşılıksız bir tebessümle yüzünüzü güldüren bir yabancı… Bunların hepsi, aslında dünyada yaşadığımız küçük cennet parçalarıdır.
Belki de asıl mesele, “cennete nasıl gideriz?” sorusundan çok “gittiğimiz her yeri nasıl cennete dönüştürürüz?” sorusunu sormaktır. Bunun cevabı da basit: İyi bir insan olarak. İyiliği taşımak, sevgiyi paylaşmak, merhameti büyütmek… İşte bu olduğunda, cennet uzak bir hayal olmaktan çıkar, yanı başımızda bir hakikat olur.
Unutma, iyi insanlar öldükten sonra cennete gitmez; zaten yaşarken cenneti taşırlar. Ve onlar nereye adım atarsa, orası cennet olur. O yüzden en büyük hedefimiz, cenneti bekleyen değil, cenneti yaşatan insanlardan olmak olmalıdır.