0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
85
Okunma
El-Hakim o
zalımlerden rabbım ummetı muhammedı korumaz hz İbrahimi Nemuttan korumaz tevbe ederse lütfu devreye ancak girer tevbesizz mü’min de olsa sevmez ve kurtarmaz Tevaba katkıl ol diye yratmış çünkü...esmada biz olalım istiyor çünkü... Allah nuhsn gemi yapacaksın asa meyveden uzak dur Adem...yasağı öğretmek için korunulmazsın...Hikmete rm o...
hz vahşi gibi tevbe etsin 83 müşrik öldürerek tevbe etmiş hz Hamzaya karşılık.Tevvab günah işlensin ister günah yoksa tevbe olmaz alime güç verdi nükler verdi Gazzeli ilme bilme teğiğe tevbe etsn ister...Hikmete ram ol...
Tevvab tevbeye katkılı olsun ister kulu.Alim alim olsun ister adil adil olsun ister...dost olmak biz olmak bu
"Hikmete ram ol...Gazzeliye üzülmen yetmez...Nükler üretmeye sığın Allah yetsin istiyorsan nüklerüret...asasız musa gemisiz Nuh olma...Allah yetmez sana seni kahhar ismile kahreder ilkesi var Allahın tevbe edene lütfumr er..amacı tevaba katlı olmandır...
Kulluk ne biliyor musun Allahla esmalarda biz olmak...
Çocuk sığınıyor annesine ya korkunca ya da bir acı anında.İsrail olmazsa gazze Allah sığınmaz...düşman şart. acı şart...Tevbe için
Zalimler musallat edildi peygamberlere...sahabelerine ümmetine...
﴾Mü’min/41﴿“Ey kavmim! Nedir bu hal? Ben sizi kurtuluşa çağırıyorum, siz ise beni ateşe çağırıyorsunuz! ﴾42﴿
Siz bana Allah’ı inkâr etmem ve hakkında hiçbir bilgiye sahip olmadığım şeyleri O’na ortak koşmam için çağrıda bulunuyorsunuz; ben ise sizi izzet sahibi, çok bağışlayıcı olan Allah’a davet ediyorum. ﴾43﴿
Gerçek şu ki, siz beni, bu dünyada da öteki dünyada da çağrılmaya değer olmayan bir şeye davet ediyorsunuz. Kuşku yok ki dönüşümüz Allah’adır ve hakikat çizgisinden sapanlar, işte onlar cehennemliktir. ﴾44﴿
Size söylediklerimi yakında hatırlayıp anlayacaksınız. Ben durumumu Allah’a havale ediyorum; kuşkusuz Allah kullarını çok iyi görmektedir.”
Tefsiri (Kur’an Yolu)
Allah’a iman edip gösterdiği yoldan gidenler kurtuluşa erecek, inkâr ve isyanda olanlar ateşe yani cehenneme gideceklerdir. 41. âyette mümin kişinin kurtuluşa, diğerlerinin ise ateşe çağırdıkları ifade buyurulmuş; sonraki âyetlerde bunun açılımı verilmiştir. Mümin kişinin, Allah’a ortak koşulan şeylere dair “hiçbir bilgiye sahip olmadığım şeyler” şeklindeki sözü, “Sizin tanrı kabul ettiğiniz Firavun’un, putların ve daha başka şeylerin tanrı olduğuna dair hiçbir bilgim yoktur, olması da mümkün değildir” anlamına gelir (Şevkânî, IV, 561).
Firavun’un Hz. Mûsâ’yı öldürmeye karar verdiğini bildiren âyetin ardından 28. âyette Mûsâ’nın hayatını kurtarmaya çalışan kişinin imanını gizlediği belirtilmişti. Bu son âyetlerden ise bu kişinin artık inancını açıkça ortaya koyduğu ve halkının çok tanrılı dinini reddettiği anlaşılmaktadır. Bu durumda söz konusu kişiyle ilgili âyetlerin uzunca bir zaman içinde olup bitenleri özetlediği, dolayısıyla onun başlangıçta inancını gizlerken zamanla ya ortamın yumuşaması veya –daha güçlü bir ihtimalle– şartların kendisini zorlaması sebebiyle inancını açıkça ortaya koyduğu anlaşılmaktadır. Nitekim 45. âyetin, “Nihayet Allah, onların kurdukları kötü tuzaklardan bu kişiyi korudu” meâlindeki cümlesi, Firavun tarafının o kişiyle ilgili gerçeği öğrendiklerini ve kendisi hakkında kötü planlar peşinde olduklarını göstermektedir.Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 662-663
﴾Zümer/17-18﴿Sahte tanrılara kulluk etmekten kaçınan, yüzünü ve özünü Allah’a çevirenlere müjdeler olsun! Söylenenleri dinleyip de en güzeline uyan kullarımı müjdele! İşte Allah’ın doğru yolu buldurduğu kimseler onlardır, asıl akıl iz‘an sahipleri de onlardır.
Tefsiri (Kur’an Yolu)
“Sahte tanrılar” diye çevirdiğimiz âyet metnindeki tâgūt kelimesi insanlar tarafından tapılan bâtıl tanrıları; Allah Teâlâ’ya isyan edilmesine sebep olan, görünür ve görünmez varlıkları; insanlık tarihi boyunca hakkı bâtıl, bâtılı hak gösterme gayretlerini yansıtan, bütün küfür ve ilhad faaliyetlerini ifade eden bir terim olarak kullanılır. Muhammed Esed’in bu kelimeye yüklediği “kişinin bütün mânevî bağlarını kaybetmesine ve duygularının esiri olmasına yol açan, belli bazı şeytanî ihtirasların veya arzuların... ifsat edici gücü” şeklindeki açıklamasına (III, 939-940) –diğer anlamları dışlamamak kaydıyla– biz de katılıyoruz (ayrıca bk. Mâide 5/60). Kendi dışında veya içinde bu şekilde sahte tanrılar üretip onlara tapmaktan kurtularak Allah’a yönelen insanlar, içten veya dıştan gelebilecek her türlü saptırıcı telkinlerden, baskılardan ruhlarını kurtardıkları için duydukları, öğrendikleri sözler içinde akıl ve sağduyularıyla en iyi ve en doğru bulduklarına değer verir, ona uyarlar. Râzî’ye göre duyulan bir söz doğru da yanlış da olabilir ve bunu ayıracak olan da aklî kanıttır. Râzî, bu âyetten yola çıkarak, aklın en iyi ve en doğru olanı ayırt etme konusundaki yetkisini iman, ibadet ve hukukî uygulamalara kadar bütün konulara genellemiş; insanın her konuda aklî kanıta (hüccetü’l-akl), eleştirel düşünmeye (nazar) ve mantıksal çıkarıma (istidlâl) değer vermesi gerektiği yönünde geniş açıklamalar yapmıştır (XXVI, 260-262). Râzî’ye göre “Bir insan akıllı ve kavrayışı güçlü değilse belirtilen gerçek bilgileri zihninde toplaması da mümkün olmaz.”Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 608
Fidan dikmeyin.Kim demiş sevab diye fırtınada üstünüze yıkılır..Yangında evinizin de yanmasına sebeb olur...Aklı dinleyin mürşid o
Hikmete ram ol..gee ece kalmaz...O gece gündüz oldu.AB muhtaç artık bize...ve bize baskıcı olmaya güçleri yetmez geçti o saltanat günleri batının...
AB ya batacak ya Türk-pakistan birliğine kıymet verecek...Rusya var çünkü Gazze ümmeti AB ye düşman edebilir rusa yakınlık oluşa bilir...
Hikmete ram ol Hakim var çünkü...