4
Yorum
11
Beğeni
5,0
Puan
295
Okunma
Dün sevgili Jir bir şiir yazmıştı. Oradaki yorumumda da yazdım: 1970-80’li yılların popüler bir kitabını adeta bir dizeyle özetlemiş. Bu, sezginin gücüdür. Dün yine sitemizin değerli şairesi Ferda,ca bir şiir paylaştı. O şiirde de kendi felsefî anlayışımın izlerini buldum. Jir’in dizesi bana geçmişin kitabını hatırlatırken, Ferda,ca’nın dizeleri geleceğin muhtemel kitabını düşündürdü. İşte bu yüzden, beklemeye gerek duymadım; “otur yaz” dedim kendime. Önce Ferda,ca’nın şiirin ilgili bölümlerini alıntılayayım:
“Belki yaradılıştan kalan
ilk nefesin yankısıdır bu
belki de
henüz yazılmamış bir kitabın
ilk satırı.
Yürüdükçe değişiyor makamı
ama özü hiç bozulmuyor.
İnsanın kaderi gibi
bin yol çiziliyor
ama tek bir menzile varıyor.”
Yukarıda söyledim; bazen bir dize bir felsefe kitabının açamadığı ufukları açar. Bir dize bir kitabı özetler. Hayatın sırlarını fısıldar. Çünkü şairin sözü, sezginin kestirme yoludur. Şiirdeki ilham, düşünmeden, kavramlaştırılmadan öncedir. İşte bu şiir de bende kendi felsefî anlayışımın kapısını açtı: oluşu, sürekliliği, yönü düşündürdü.
“Belki yaradılıştan kalan ilk nefesin/ yankısıdır bu…”
Tanrı’nın, inandığımız ilk nefesi (emri)“Ol!” dur. Bu nefes evren yaratılmadan önceydi, yani kendine “Ol” dedi. Varlık da bu nefese itaat ediyor; yani şairenin dediği gibi yansıyor, yankılanıyor, hala sürüyor. Varlık o nefesin çoğalmasıdır.
Henüz kimse bilmiyor çünkü Kutsal kitaplarda yazmıyor, felsefe söylemiyor ama belki Tanrı’nın ikinci nefesi de benim “varsür” (var ol ve varlığını sürdür) diye kavramlaştırdığım, canlıya yönelik nefesidir. Doğada gördüğümüz her canlılık, o nefesin farklı bir makamda yeniden duyuluşudur.
“Henüz yazılmamış bir kitabın/ ilk satırı…”
Bu dize evreni bir kitap gibi düşündürür. Ama kitabın tamamı elimizde değildir. Sürekli yazılır, sürekli açılır. Biz her adımda kendi satırımızı ekleriz, ama bütünün nereye gittiğini bilemeyiz. Gelecek boş sayfalardadır. Yani her “an” geleceğin potansiyelindeki seçenekleri içinde taşır.
“Yürüdükçe değişiyor makamı / ama özü hiç bozulmuyor.”
Burası değişim ile sürekliliğin dengesi… Makam değişir, söz farklılaşır, biçim kayar; ama öz dediğimiz şey kaybolmaz. Bir anlamda yaratıcı ilerlemedir: Akış vardır ve her şey akış içinde dönüşür.
“İnsanın kaderi gibi / bin yol çiziliyor / ama tek bir menzile varıyor.”
Bu dizeler kaderin şiirsel tarifi… Yol çoktur yani ihtimaller çoktur. İnsan seçer, dolaşır, bazen kaybolur. Ama bütün yollar sonunda menzile açılır. Bu menzili Tanrı diye adlandırılabiliriz; ya da sadece ilk nefesin hatırlanışı deriz.
Şairin sezgisiyle filozofun kavrayışı burada birleşir: Varlık, bitmiş bir düzen değil; sürekli yazılan, sürekli açılan bir kitaptır. Biz o kitabın kenarına kendi işaretlerimizi bırakırız. Felsefe bunu süreç diye adlandırır; şiir ise “nefesin yankısıdır” diye fısıldar. Belki de o fısıltının tam ortasında, Tânra’nın oyunbaz sesi duyulur: “Sobe! Aslında hep buradaydım.”
5.0
100% (4)