1
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
209
Okunma

Yağmurun damlalarıyla gözyaşları arasında fark edilmeyecek kadar ince bir çizgi vardır. O çizgi, insanın yaşam defterinin sayfaları gibidir; bir çocukluk sayfası açılır, ardından okul sıraları, gençlik, aşklar, ayrılıklar ve kayıplar gelir. Her damla, bir hatıranın üzerine düşer.
Çocuklukta ağlamak, düşüp dizini kanatınca başlayan bir fırtına gibidir. Hıçkıra hıçkıra, titreyerek… Göğsün daralır, nefesin kesilir, kalbin sıkışır. Sanki dünya başına yıkılmış gibi ağlarsın. Gözlerinden boşalan yaşlar sel olur, dışarıda yağan yağmurla birleşir. Hangi damlanın gökten geldiğini, hangisinin kalbinden aktığını kimse ayırt edemez. Çocuklukta acılar işte böyle geçer; gözyaşlarını yağmur saklar, kimse görmez. İlkokul sıralarında ağlamak daha masum bir hâldir. Defterin köşesine çizilen küçük kalplerin sildiği hayalleri vardır. Arkadaşlarınla kavga eder, öğretmenin azarlamasına dayanamayıp gözlerin dolar. Yağmur camlardan süzülürken kalbinin kırıkları, defterin yapraklarında sessizce saklanır. O yılların ağlaması çabuk diner, çünkü umut hâlâ küçücük şeylerde gizlidir. Ortaokulda gözyaşları daha ağır akar. Dostların birer birer uzaklaşmaya başlar. Kimi başka şehre gider, kimi bir daha hiç dönmemek üzere toprağa emanet edilir. İçinde bir boşluk açılır ve yağmurla karışan gözyaşlarını gizlemek için göğe bakarsın. Ağladığını kimse bilmez, çünkü yağmur vardır ve sen o yağmurun arkasına saklanırsın. Lisede ağlamak daha keskin bir hâle gelir. İlk aşkların heyecanı, ilk terk edilişlerin yarası yüzünde çizgi bırakır. Sıralarda yazılmış isimler, silinmiş hayaller gibi kalbine gömülür. Yağmur yüzünden süzüldükçe kendine sorarsın: “Gerçekten ağlıyor muyum, yoksa bu sadece yağmur mu?” Kalbinin çarpıntısı ile kırgınlığın birbirine karışır. O yıllarda gözyaşının tadı daha tuzludur, çünkü artık büyümüşsündür. Üniversite yıllarında ise ağlamak sessiz bir çığlık gibidir. Kalabalıklar arasında yalnızlığını iliklerine kadar hissedersin. Bir dostunun ölüm haberi telefonuna düştüğünde, kütüphane köşesinde sessizce yere eğilir ve içten içe parçalanırsın. Kimse fark etmez, çünkü dışarıda yağmur vardır. Aşklar daha ağırdır, ayrılıklar daha keskin, yalnızlık daha derin. Gözyaşın yüzünden akarken hangi damlanın içten geldiğini, hangisinin gökten düştüğünü sen bile ayırt edemezsin.
İnsanın yaşam yolculuğu boyunca ağlamakla yağmur arasında hep o ince çizgi vardır. Çocukken hıçkırıklara boğularak titreyen bir beden, gençken ilk aşkın burukluğunu taşıyan bir kalp, yetişkin olduğunda yalnızlığın derinliğinde boğulan bir ruh… Her yaşta gözyaşlarını saklayan tek şey yağmurdur. İnsan yağmurun altında yürüdüğünde biraz çocuk, biraz âşık, biraz da kimsesiz bir yolcu olur. Çünkü kimse bilmez; gökten inen damlalar mı yüzünü ıslatır, yoksa kalbinin derinliklerinden taşan acılar mı. Kimse bilemez...
5.0
100% (1)