1
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
202
Okunma
Cidden artık “her şey olabilir” dediğim yaştayım.
Öyle şeyler seyre durdum, öyle olaylara şahit oldum ki; olana bitene şaşırmak, haddime değilmiş gibi bir hisse mahkûmum. Karşımda olan biten, eskiden beni saatlerce ağlatacak bir olayken şimdi yalnızca susuyor, gözlerimle ufak bir kabulleniş bakışıyla süzüyorum her şeyi.
Büyümek, ne garip şeymiş...
Uçan kuşlara bile anlam yükleyen çocuktan, her şeye bakıp başını çeviren bir yetişkin çıkacakmış ortaya. Garip... Eski bana söyleselerdi güler, “asla öyle olmam” derdim. Meğer hayat, insanın kendi sözünü ona yedirirmiş.
Eskiden arzuladığım bir şeyi elime geçiremediğimde gözyaşlarım ıslatırdı küçük simamı. Şimdi ise buruk bir tebessümle, tek bir “neyse”ye sığdırıyorum bütün olanı biteni. Zamandan azade bir boşlukta, boşvermişliğin yükü altında hunharca eziliyorum.
“Küçük Prens” hikâyesindeki yetişkin oldum aslında. Fark etmeden çalmışlar benliğimden yüreğimi; haberim bile yokmuş ki idrak edemeden olanı biteni, nasıl savunabilirdim ki kendimi?
Çocukken elimizde küçücük bir oyuncak kırıldığında dünyamız yıkılırdı. Oysa şimdi, kalbimiz kırıldığında bile “hayat bu” deyip geçiyoruz. O “geçişler” çoğaldıkça biz eksiliyoruz. Oysa kalbinin ağrısını görmezden gelen bir insan, gün gelir kendi varlığını da görmezden gelir.
Büyümek aslında biraz körleşmek.
Biraz sağırlaşmak.
Biraz da kalınlaşmak hayata karşı... Ama içimizde bir yer hâlâ o çocuğun fısıltısını taşıyor:
“Bak, kuş hâlâ gökyüzünde özgür.
Bak, yağmur hâlâ toprağa şiir yazıyor.
Bak, sen hâlâ insansın.”
Belki de büyümek dediğimiz şey; her şeye rağmen o sesi kaybetmeden, o çocuğun gözyaşlarını içimizde diri tutarak yaşlanabilmektir. Çünkü büyümek, unutmamakla kıymetli; unuttukça değil.
Ve aslında büyümek; kalbini kaybetmeden, acıya rağmen insan kalabilme cesaretidir.
~Medine Duran
@xq_medine6
5.0
100% (2)