0
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
256
Okunma

SEVGİ YAŞAMIN ÖZÜDÜR
İnsanın varoluşunu anlamlandırma çabalarının merkezinde daima sevgi olmuştur. Sevgi, yalnızca bir duygunun tezahürü değil, aynı zamanda varlığı anlamlı kılan bir bilinç hâlidir. Güne, sevdiğimiz birinin var olduğunu bilerek başlamak, insanın iç dünyasında tarifsiz bir huzur yaratır. Bu huzur, sevginin karşılıklılığa ya da mekânsal yakınlığa ihtiyaç duymadan var olabileceğinin en açık göstergesidir.
Sevilen kişinin bizi sevip sevmemesi, yanımızda olup olmaması, hatta hayatına başka birini katmış olması bile, sevginin hakikatini değiştirmez. Çünkü sevmek, özünde bağımsız bir eylemdir. Bu bağımsızlık, bireyin kendi varoluşunu sevgiyle donatabilmesinde yatar. İnsan, bir başkasını sevdiğinde, aslında kendi iç dünyasında Tanrı’nın insana bahşettiği sevme yetisini deneyimlemektedir. Sevgi, insana verilmiş en saf armağan, varoluşun en yüce tecrübesidir.
Burada önemli olan, sevgiyi bir mülkiyet ilişkisine indirgememektir. İlkel benliğin tuzaklarına düşmek, sevginin özünü kirletir. Sevgi, sahiplenme, kıskanma ya da zorunlu karşılık bekleme duygusuna yenik düştüğünde, kendi özgür doğasından uzaklaşır. Oysa gerçek sevgi, karşılık beklemeksizin yaşanır. İnsan, “ben onu, onun için değil; kendi varoluşumun anlamı için seviyorum” diyebildiğinde, sevgi saf hâline ulaşır.
Bu noktada sevginin felsefi anlamı belirginleşir: Sevmek, sevilenin varlığıyla değil, sevenin bilinciyle değer kazanır. Sevilenin sevgiyi paylaşma derecesi ya da yoğunluğu, sevginin hakikatini gölgelemez. Çünkü beklemek, istemek ya da talep etmek, sevginin özünü zayıflatır. Oysa karşılıksız sevgi, insanın hem kendi içsel özgürlüğüne hem de varlığın kutsallığına açılan bir kapıdır.
Yani sevgi, insana verilmiş en büyük sorumluluklardan biridir. Karşılık beklemeden, niçin ve neden aramadan, yalnızca varoluşun bir gereği olarak sevebilmek, insanın en yüksek bilinç düzeylerinden birini temsil eder. Bu nedenle hayatın her alanında, insanları, doğayı ve varlığı, nedensiz ve çıkarsız bir sevgiyle kucaklamak; hem bireysel huzurun hem de toplumsal barışın en güçlü kaynağı olacaktır.
Efkan ÖTGÜN