Para, gübre gibi etrafa yayılmazsa işe yaramaz. baco
Hamdioruc
Hamdioruc

Ölçüsü belli

Yorum

Ölçüsü belli

0

Yorum

1

Beğeni

0,0

Puan

126

Okunma

Ölçüsü belli

Ölçüsü belli

Senin miras ayeti dediğine adillik zulüm diyor ey sunni...emektir esas bu varlıkta...Esmalara katkıdır.Namazın kıymetsiz.şehadetin

Sunni senin ölçü dediğine Allah ölçü demiyor...senin ayt dediğine Allah ayet demiyor...Kur’an dediğine deAllahKur’an demiyor...varlığın öğretisi ölçüsü belli...Hz İbrahimi Nemrut ateşe atıyorsa o İbrahimlik iyi örnek değil...O habillik iyi örnek değil ...Allah"el-eGalib "sen asisin Habil bir asi İbrahim bir asi...Mağlubyete örnek o ibrahimlik o habillik...Tevbe et...Ademlikten tevbe etti hz Adem gerçek ademliğe...Gerçekölçüye tevbe etti hz Oldu Adem...

Hz Vahşiyi hz Yapan eylemi hali duygusu düşüncesi ölçüsü belli...Allah belli ölçüsü belli...Gazzeli asidir..."el-Galibe"esmalara...namazları da namaz değil Allah katında...Müslüman esmaya sabırla köleliği seçen kişidir...Allaha katında Müslüman değilsin...Allahın ölçüsü belli...Şeytana mağlup olamaz hz Olan adem İsraile mağlup olanın tevbeye ihtiyacı var...Gazzeli nüklersizliği suç saysın...Tevbeye sarılsın Hz İbrahim tevbe etti ateşi söndü...

Latif sıfatı müşrike günahkara etki etmez çünkü...Adem tevbe etti lütfa uğadı .Ölçü belli bu arlığın esasları belli..namazına Allah namaz demiyor mezhebin dese de Allah emiyor o kıldığın namaz değil...Tuttuğun oruç değil..."Berden"emri gelmez tevben tevbe değil...

Ölçüsü belli...ayet dediğine Allah ayet demiyor...ölçü mezheb hak dediğine Allah mezheb hak demiyor...tevbe et o mezhebden o İslam sandıkların öğretilerden esmaya köleliğe...gericisin-yobazsın ...

Ölçüsü belli...Sunni senin namaz dediğine Allah namaz demiyor şehadet dediğine şehadet demiyor...Esmaya köleliğe kıymet bu varlıkta.Ölçü bu...

Ölçüsü belli...Bu varlık öğretiyor...sen vahiy diye tefsirine ölçü dedin...bozuk tefsirini hak sandın...miras ayeti özeldir sen genelledin...sınırlıdır...ama türkün kadını gündüz işlerini erkeği gece işlerini seçti...Arab kavmine aitti o ayet hz cabirin ailesine aitti aile hukukunu evrensel sandın...

Bütün ırklar bütün dinler kadını ezdi...Allah adildir emek esaslıdır miras hukuku...senin şeriatine Allah şeriat demez şer hukuku der...hile der şleytanlık der zulüm der...uyan

Azerbaycanın verilmiş sadakası var...işte Zengezur da açıldı...seçimleri doğru...İrana düşmanlıklarının ödülüdür zengezur...Şiaya düşmanlıklarının ödülüdür...biz de sunnilikten esmaya katkılara tevbe edelim...Hak esmaya katkıdadır köleliktedir çünkü...

Kanatlar senin değilse yükselmek felakettir...Pakistanın nüklerine güven ama nükler de para da senin olmalı...

Evet bilinçli bir toplum ve yeni bir nesil yetiştirmek için sunniliğe ve şiaya düşman ol...işlerin açılır...Azerilerin farsa düşmanlıkları kadar işleri yoluna girdi bak...Araba düşman ol ırka değil işlerine batıldır sunnilik artık...sunni beyne düşman ol işlerin açılır...gericilik yobazlık sunnilik çünkü...tarihsel-bölgesel bir hukuğu var sunniliğin çünkü...

Sunni senin namaz dediğine Allah namaz demiyor şehadet dediğine şehadet demiyor...Esmaya köleliğe kıymet bu varlıkta.Ölçü bu...

Senin miras ayeti dediğine adillik zulüm diyor ey sunni...emektir esas bu varlıkta...Esmalara katkıdır.Namazın kıymetsiz.şehadetin

İslam Allahın diniyse esmaya köleliktir...çünkü Allah esmaların sahibi...bu varlık da esma esaslı...

﴾Bakara/261﴿Mallarını Allah yolunda harcayanların örneği, her başağında yüz tanenin bulunduğu yedi adet başak çıkaran bir tohum tanesi gibidir. Allah dilediğine katlayarak verir, Allah (zât ve sıfatlarında) sınırsızdır, her şeyi bilmektedir.

Tefsiri (Kur’an Yolu)

Buradan itibaren mushafta üç sayfaya yakın yer kaplayan on dört âyette, araya başka bir konu sokulmaksızın infak ve sadaka üzerinde durulmuştur. 269. âyette hikmetten söz edilmiştir; ancak burada hikmet kavramıyla cömertliği cimriliğe, Allah yolunda vermeyi vermemeye, insanlara malî yardımda bulunmayı bencilliğe tercih eden aklın üstünlüğüne işaret edilmiştir, yani ana konudan ayrılma yoktur.

Sözlükte infak kelimesi “tüketmek ve harcamak” mânasındadır. “Kişinin yakınlarının geçimleri için yaptığı harcama” mânasındaki nafaka da aynı köktendir. Sadaka ibadet maksadıyla verilen para, mal ve sağlanan menfaattir, maddî ve mânevî yardımdır, Allah rızâsı için yapılan bir kısım kamu hizmetleridir (Müslim, “Zekât”, 12/52). Tasadduk da bu ibadeti yapmaktır. Bu âyetlerde Allah infakı teşvik etmiş ve amacı, nasıl yapılacağı, hangi maldan kimlere yapılacağı ve sevabı konularında önemli açıklamalarda bulunmuştur. Bu açıklamalara göre: 1. İbadet maksadıyla yapılacak olan infak ve tasadduk insanların takdir ve beğenisini kazanmak için değil Allah rızâsı için yapılacaktır. 2. İnfakın arkasından başa kakma ve incitme gibi davranışlar gelmeyecektir. 3. Verilen para veya mal kötüsü değil iyisi olacaktır. 4. İnfakta, meşrû ve mecburi bir meşguliyet veya başka bir mazeret sebebiyle çalışıp kazanma imkânı bulunmayanlar tercih edilecektir. 5. İnfakın dünya ve âhiret hayatında büyük faydaları vardır.

İnsanın tek başına var olamayacağı ve varlığını sürdüremeyeceği, dinî ve teorik açıklamalar yanında insanlık tarihi boyunca yaşanan tecrübeyle de sabit olmuştur. Bütün insanların her bakımdan aynı seviyede ve tipte olamayacakları, tek bir ümmet ve devlet olarak örgütlenemeyecekleri de anlaşılmıştır. İnsanların dünyada ve âhirette huzurlu ve mutlu olarak yaşayabilmeleri için bu gerçekleri hesaba katarak hazırlanmış ve uygulamaya sunulmuş düzen ve düzenlemelere ihtiyaç vardır. Allah Teâlâ’nın bir ferde, gruba, bölgeye bahşettiği nimetler ihtiyaçtan fazla ise bu fazlanın ona muhtaç olan fert, grup ve bölgelere aktarılması zorunludur. Bu aktarma yapılmadığı takdirde fertler, gruplar ve bölgeler arasında sosyal, kültürel ve ekonomik farklılıklar oluşacak; bu farklılıklar isteği (talep) doğuracak, talep yerine getirilmediği takdirde öfke, düşmanlık, kin, zorbalık, savaş gibi huzur ve mutluluğu bozan duygu, davranış ve eylemler baş gösterecektir. Bunun böyle olduğu ve olacağı geçmişten günümüze, imparatorluk ve derebeyliklerde, totaliter ve demokratik yönetimlerde, gücün hâkim olduğu dönemlerden hakkın hâkim olacağı dönemlere geçiş için, insan hak ve hürriyetlerinin tanınması ve verilmesi için gösterilen çabalarda, hukukî ve sosyal adaletin bulunduğu ve bulunmadığı zaman ve zeminlerde yaşanan tecrübelerde, katıksız kapitalizmden karma sistemlere geçişte ve bu seyri körükleyen komünist ve sosyalist denemelerde açıkça ortaya çıkmıştır. Bu sosyal ve siyasî düzen, hareket ve oluşumlarda nimet ve servetin paylaşımı, bu paylaşım biçimlerinin hakkaniyet, vicdanî kanaat ve ihtiyaçlara uygun olup olmayışı önemli rol oynamıştır.

İslâm’ın teşvik ettiği sosyo-ekonomik düzen, herkese yalnızca çalışarak hak ettiği kadar değil, –çalışsın, çalışmasın– normal ihtiyacı kadar verilmesi temeline oturtulmuştur. Bu temel kural, ferdin normal ihtiyaçlarının normal hallerde karşılanmasını sağlar. Bunun yanında yer alan –ve aşağıda açıklanacak olan– “israfın engellenmesi” kuralı da, fertler ve gruplar arasındaki refah seviyesi farkının büyümesini önler. İslâmî anlayışa göre herkes öncelikle emek sarfederek ihtiyacını karşılamaya teşebbüs edecektir. “Kişi, elinin emeği ile elde ettiğinden daha hayırlısını yememiştir” (Buhârî, “Büyû‘“; 15, Müsned, II, 334). Ancak bir özür sebebiyle çalışamayan veya geliri ihtiyacını karşılamayan kişilere elinde fazlası olanlar yardımda bulunacaklardır. Bu yardımın, nafaka, tasadduk, zekât, fıtır sadakası, kurban, hediye, kullanmaya verme (iâre), vakıf, sadaka-i câriye, devlet bütçesinden geçimlik maaş gibi birçok çeşidi vardır. Emeği ile kendine yetmeye çalışmayı birinci, infakı da ikinci kural sayarsak üçüncü temel kural israfın yasak olmasıdır. Zenginler ne kadar servetleri olursa olsun bunu kullanırken (meskende, binekte, yemede içmede, giyinmede, eğlencede...) gösterişten ve israftan sakınacaklardır. “Allah’ın insanları servetle de imtihan edeceği bilgisi ve nimetlerden hesaba çekilme sorumluluğu” müminlerde şuur ve duygu olarak yerleşmiş bulunacaktır. Mümin ırmaktan abdest alırken bile suyu yeteri kadar kullanmakla yükümlüdür. Dördüncü kural faizin haram olmasıdır. Nitekim infak ve tasaddukla ilgili bulunan âyetlerden sonra faiz yasağı ile ilgili olanlar gelecektir. Bir sosyo-ekonomik düzen içinde faizcilik ve tefecilik zihniyeti hâkim olduğu müddetçe sosyal adalet ve refahın gerçekleşmesi mümkün değildir. Bünyesinde faize yer veren sistemlerde görülen refahın asıl faktörlerinin başka olduğuna dikkat etmek gerekir. İslâm’ın yukarıda anılan temel kuralları hayata geçirildiğinde ise insanları bedbaht, verimsiz, sağlıksız kılan; gelişmelerini ve var ediliş amaçlarını gerçekleştirmelerini engelleyecek boyuttaki yoksulluk ortadan kalkacak; insanlığın hayatına huzur, sükûn, barış ve nisbî de olsa bir mutluluk gelecektir.

Allah’a itaat ve ibadet mahiyetinde olan, İslâm’a ve müslümanlara yardım ve fayda getiren her harcama “Allah yolundadır”, Kur’an deyişiyle “fî sebîlillâh”tır. Bunların en faziletlisi de İslâm’a güç kazandırmaya, onu koruyup geliştirmeye, ülkeyi düşmana karşı savunmaya yönelik bulunan cihad için yapılan harcamalardır. Bu mânada harcama (infak) yapanların alacağı karşılık, toprağa ekilen ve bire yedi yüz veren buğday tanesi örneği ile açıklanmıştır. Genellikle iyiliklerin sevabı bire on olduğu halde “Allah yolunda harcama yapma”nın sevabının bire yedi yüz oluşu hem çok önemli bir teşvik unsurudur hem de bu ibadetin diğerlerinden daha zor olduğunu gösterir. Çünkü “Nefisler cimriliğe meyillidir” (Nisâ 4/128).Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 1 Sayfa: 418-421

Kadı’nın eşeği ölmüş herkes cenazeye katılmış dolup taşmış, Kadı kendi ölmüş kimse cenazeye gitmemiş...Beyni sahtekar bir nesil oluştu.Allah ölçü alınmadı sunnilikte...Nefis lçülüyüz..sunniliğin işi bu bozukluk...esma kölelik seçilmedi çünkü...namazımız sahtekarlığa kılıf olmuş işte...
40﴿
Onlara haber verdiğimiz azabın bir kısmını sana ister gösterelim, ister (bundan önce) seni vefat ettirelim, senin görevin sadece tebliğ etmektir; hesaba çekmek bize aittir.
Tefsir (Kur’an Yolu)

Geleceği haber verilen azap er veya geç mutlaka gelecektir. Hz. Peygamber bunu görebilir de görmeyebilir de. O, müşriklere verilecek cezanın bir kısmına şahit olabilir, bir kısmını da görmeden vefat edebilir. 38. âyette belirtildiği üzere her şeyin takdir ve tayin edilmiş bir zamanı vardır; zamanı geldiğinde gerçekleşecektir. Nitekim Bedir, Huneyn ve benzeri savaşlarda müşriklerin ileri gelenlerinden birçoğu öldürülmüş, Hz. Peygamber bu olaylara bizzat şahit olmuştur. Vefatından sonraki olaylarda cezalandırılanları ise görmemiştir. Peygamberin görevi insanları cezalandırmak veya onların cezalandırıldığını görmek değil, ne pahasına olursa olsun Allah’ın gönderdiği vahyi insanlara tebliğ etmektir. Hesap sorup ona göre amellerin karşılığını vermek Allah’a aittir.(Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 297-298)

Rad/40﴿Onlara haber verdiğimiz azabın bir kısmını sana ister gösterelim, ister (bundan önce) seni vefat ettirelim, senin görevin sadece tebliğ etmektir; hesaba çekmek bize aittir.

Paylaş:
1 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Ölçüsü belli Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Ölçüsü belli yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Ölçüsü belli yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL